Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah`ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (CUM`A SURESİ / 9)

Bir Hadis:
Kişinin malı sadaka sebebiyle eksilmez. Bir kula haksız zulüm yapılır o da sabrederse, Allah onun izzetini (dünya ve ahirette) mutlaka artırır. (Tirmizi)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

ŞEHADETİNİN 18. Y...

ERGENEKON TİPİ YAPILANMALARIN HİZBULLAHA KARŞI FAALİYETLERİ (XIII)
ÇETELER VASITASIYLA CEMAAT ADI KULLANILARAK İŞLENEN CÜRÜMLER

Oluşturulan Yahya Demir çetesi Hizbullahi cemaate yönlendirilerek, çeşitli ifsat faaliyetleriyle bünyesinde fitne çıkarılmak isteniyordu. Polis istihbaratı tarafından organize edilip düzenli olarak toplanan bu çete elemanları, Hizbullah cemaatinin bünyesinde yapacakları fitne ve tahribatları müzakere ediyor, bununla ilgili plan ve programlar yapıyorlardı. A. Ş. verdiği ifadesinde bu konuda şunları söylüyor: “ Düzenli olarak bir araya gelip toplanıyorduk. Yapacağımız faaliyetler hususunda tartışıp müzakere ediyorduk. Bu toplantılarda öncelikle taraftar bulmamız gerektiği üzerinde duruluyordu. Buna göre önce cemaat içerisinde sorunlu ve problemli kişilere el attık. Kişisel zaafiyetlerinden dolayı üstlerini çekemeyen ve bu nedenle sürekli sorun çıkaran birkaç kişi vardı. Önce onlar üzerinde çalıştık. Bir müddet sonra onlar da bize katıldılar. Bu maksatla çevre köylerde gidebileceğimiz kişileri tespit ettik ve onları ziyaret ederek onları da halkamıza katmaya çalıştık. Kimi yerlerden elimiz boş dönerken bize katılanlar da oldu. Kısa sürede sayımız sekiz on kişiye çıktı. Bize katılanlar direk bizim gibi faaliyet göstermeseler de en azından bizim gibi düşünüyor ve cemaatten de uzaklaşmışlardı. Cemaat tabanı içerisinde bu faaliyetleri yürütürken bir yandan da taziye ve ziyaret münasebetiyle gittiğimiz her yerde cemaat aleyhinde propaganda yapıyorduk. Hatta birkaç yerde bu yüzden tepki de gördük”

Yahya Demir çetesi, yapılan yoğun operasyonlar nedeniyle Nusaybin ve çevresinde Hizbullah cemaatine darbe indirildiği ve faaliyetlerini eskisi gibi sürdüremeyeceği düşünülerek, oluşan boşluktan yararlanarak faaliyetlerini daha serbest icra ettiler. Yakalanan ve aranan Müslümanların ailelerine baskı yapmaya başladılar. Onları maddi ve manevi yönden çökertmeye çalıştılar. Çetebaşı Yahya Demir, gözaltına alınanları kandırmaya ve itiraflarda bulunmaya çalıştı. Gözaltındaki N.K.’ye, kendi babasını öldürdüğü şeklindeki yapay ifadeyi dayatıp, ardından da “cemaat benim babamı öldürmüş” şeklinde propaganda yaptı. Halbuki Yahya Demir’in babası PKK tarafından mazlumane bir şekilde şehid edilmişti.

Yine polislerle birlikte hazırladıkları bir ifade metninde, İbrahim Hoca’nın cemaat tarafından vurulduğu yazıldıktan sonra, sanki gözaltında bulunan bazı Müslümanlar bunu itiraf etmiş gibi göstermeye çalıştılar. Daha sonra Şehid İbrahim Hoca’nın gözaltına alınan bazı akrabalarına bu yazılı metin gösterilip onları etkilemeye çalıştılar.

Yahya Demir çetesi; bir yandan mahkum duruma düşmüş Müslümanları takip edip yakalatmaya çalışırken, diğer yandan da ailelerine baskı yapmaya çalıştı. Hizbullah cemaatinin artık buralarda iş yapamayacağı, bittiği, yakalananlara yazık olduğu, hapislerde çürüyecekleri, gelip teslim olmayanların boşuna kaçtığı, gelip kendileri teslim olur ve bu işlerden vazgeçerlerse serbest kalacakları ve hayatlarını rahat yaşayacakları…..şeklinde bu aileleri psikolojik açıdan etkilemeye ve baskı altına almaya çalıştılar. Bununla birlikte, Hizbullah cemaatinin gayri İslami işler yaptığı, İslami bir cemaat olmadığı, layık olmayanları sorumluluğa getirdiği, bir kesimi bolluk içinde yaşarken bir kesimi açlıktan perişan olduğu, bu cemaate güvenmemeleri gerektiği….şeklinde Hizbullah cemaati aleyhinde propaganda yaptılar, iftira ve karalamalarda bulundular. Bu çalışmalarını şehir merkezi ile sınırlı tutmayıp çevre ilçe ve köyleri de içine alarak gittikçe genişletmeye çalıştılar. Bu maksatla gerek şehir merkezlerinde ve gerekse çevre köylerde çemberleri içerisine aldıkları kişilerle toplantılar düzenleme ve toplu ziyaretlerde bulunmaya başladılar. Bu çalışmalar neticesinde kandırabildikleri kişileri polise götürerek bildikleri ne varsa hepsini anlatmalarını ve bir daha cemaate yaklaşmayacaklarını taahhüt etmelerini sağlamaya çalıştılar.

Yahya Demir çetesi, işi çok daha fazla ileriye götürdü. Polisin yönlendirme ve yol göstermesiyle, Hizbullah cemaatinin Müslüman halk nezdindeki teveccühünü kırmak, onu gözden düşürmek, karalayıp kötü göstermek için, Hizbullah adını kullanarak çok çirkin ve bir o kadar da kirli işler yaptı. A. H. A., verdiği ifadelerde bu konuda şunları söylüyor: “Bu çete; bölgede polisin işbirliğiyle cemaat adına zekat toplama, halkı cezalandırarak para alma, zorla haraç toplama, haksız yollardan rant sağlama, hırsızlık, gasp ve soygun yapma, çek-senet tahsilatından ve mafya türü işlerden yüksek miktarlarda para temin etme gibi yollarla bol miktarda para elde ediyordu. Bu paraların önemli bir kısmı öncelikle polis ve çetenin başı arasında bölüşülüyordu. Çetenin ikinci ve üçüncü derecedeki üyelerine ise daha düşük miktarlarda dağıtım yapılıyordu. İkinci ve üçüncü derecedeki üyelere verilen miktarlar ancak geçimlerine yetiyordu. Onun dışında zevk ve eğlence yerlerine gidiliyordu ki, oralarda polis ve çetebaşı yaptıkları ikramlarla bir nevi çete üyelerine büyüklüklerini gösteriyorlardı…..”

Bu çete üyeleri, şöyle veya böyle PKK ile teması olmuş olan insanlara gidip cemaat adını kullanarak “sizler PKK’ya destek vermişsiniz ve cemaate karşı suçlusunuz, suçunuzun cezası olarak bu kadar ceza ödeyeceksiniz, aksi takdirde ya bu memleketi terk edeceksiniz yada size hayat hakkı tanımayız” diyerek tehdit ettiler. Kiminden para kopardılar. Kimi de korkup yerini terk etti. Bu şekilde hem maddi çıkar sağladılar hem de cemaate karşı düşmanlık tohumları ektiler. Bir çok insanı da mağdur ettiler. Yahya Demir ismini tanıyanlar, onunla bir şekilde yolu kesişenler veya çetesinin muhatabı olanlar, bu anlatılanları gayet iyi bilirler. Hele bu çetenin mağduru olanlar.

Bu yapılan çirkin ve kirli işler, yaptıkları hesaba göre Hizbullah cemaatine mal olacak, bununla birlikte cemaat-polis işbirliği imajı da oluşacaktı. Yani bir çok maksat birden hasıl olacaktı.

Bilindiği üzere Hizbullah cemaati, İslami ölçüler çerçevesinde zekat topluyordu. Bu konuda İslam fıkhını gözetiyor ve kendini sorumlu bilerek zekat müessesesine işlerlik kazandırıp ihya etmeye çalışıyordu. Bunun korku ve endişesini taşıyan şer odakları, pek çok yolla bunun önüne geçmeye çalışmakla birlikte, ayrıca Yahya Demir çetesi gibi oluşumlarla da bunu Hizbullah aleyhine çevirmeye çalıştılar. Hizbullah adı kullanılarak halkan, özellikle gayri İslami usullerle ve zekat adı altında yüksek meblağlarda para topladılar.

Yahya Demir çetesinin üyeleri, polisin yönlendirmesiyle, belirlenen şahıslara gidip; “şu kadar zekat vereceksiniz” diyorlardı. Vermeyenleri de; “ya bölgeyi terk edersiniz yada cezalandırılacaksınız” şeklinde tehdit ediyorlardı. Baskılara dayanamayan veya kendilerine zarar vermelerinden korkup verenlere ise sonradan bu çetenin başka üyeleri gidiyor ve polisin desteğini arkalarına aldıklarını da özellikle belli ederek; “Hizbullah’a zekat vermişsiniz, bunun cezası büyüktür, ya bize şu kadar para verirsiniz yada sizleri içeri attırırız” şeklinde ikinci kez tehdit ediyorlardı. Bu yolla onlardan hem para koparıyor ve hem de Hizbullah aleyhinde propaganda yapmaya zemin hazırlıyorlardı. Nitekim aynı çete üyeleri; Hizbullah cemaatinin halktan zorla zekat topladığı, bunun İslam’a aykırı ve zulüm olduğu şeklinde halk arasında aleyhte propaganda yapıyorlardı. Aynı zamanda zekat verenlerin isimlerinin polise verildiğini söylüyorlardı ki, hem güvensizlik oluşsun ve hem de polisle işbirliği şüphesi oluşsun.

Yahya Demir çetesinin üyeleri, bunları yalnızca sade halka karşı yapmadılar. İslami hassasiyet sahibi kişilere karşı özellikle yaptılar. Sadece bölgede de yapmadılar. İstanbul’a kadar bu işi götürdüler. Orada bulunan İslami vakıf, dernek ve dergi çevrelerine gidip Hizbullah adını kullanarak aynı işleri icra ettiler. Bunların hepsi sonradan tespit edildi.

Hizbullah cemaatinin; sorguladığı muhbir, ajan ve işbirlikçilerden elde ettiği ve somutlaştırdığı bilgilerden anlaşılmıştır ki, Ergenekon tipi yapıların ve bunlara çalışan çetelerin alanlarında gayri hukuki, gayri insani ve tamamen gayri İslami yollarla yüksek miktarlarda rant sağlanmakta ve ölçüsüzce harcama yapılmaktadır.

Polis, MİT ve Jitem, çalıştırdıkları muhbir ve işbirlikçilere bu şekilde elde edilen paralardan vermekte, aynı zamanda yaptıkları bütün gizli kirli işleri finanse etmektedirler.

Yahya Demir çetesi, adam kaçırma işlerine de bulaştırıldı.

90’lı yıllarda bölgemizde adam kaçırma olaylarının sıkça yaşandığını hepimiz hatırlıyoruzdur. Ergenekon tipi yapıların uzantıları hukuki hiçbir endişe taşınmadığı için bu işler rahatlıkla yapılıyordu. PKK veya Hizbullah’a yakınlıkları ile bilinenler ile bölgenin zengin tabakasına mensup bazı aile bireyleri kaçırılır, günlerce hatta aylarca kendilerinden haber alınamazdı. Kimileri bütün aramalara rağmen hiçbir zaman bulunmazken kimileri de yapılan pazarlıklar sonucunda ya bu şer odaklarına hizmet etmeyi kabul etme veya büyük maddi meblağlar karşılığında serbest bırakılıyorlardı. Yargısız infazlar neticesinde bölgenin bir çok yerinde kuyulara ve sarnıçlara atılan cesetlerin trajedilerini duymayan yoktur.

Yahya Demir çetesinin de içinde bulunduğu şebeke, aldığı talimatlar çerçevesinde bu insanlık dışı vahşi eylemleri gerçekleştirmiştir. A. K.’nin verdiği ifadelerde konuyla ilgili bir hadiseyi şöyle anlatıyor : “JİTEM’in resmi elemanlarının kullandıkları çift kabinli Toyota marka bir jipin içerisinde gözü bağlı 3 kişi bulunuyordu. Bunları tanımıyordum. Bunları bulunduğumuz şehrin dışında tenha bir mıntıkaya götürdük. Bir tepenin başına bir nöbetçi bırakarak kuyuların bulunduğu bir alanda bu üç kişiyi tek tek getirerek işkence etmeye başladık. Toplam beş kişi idik. Birini nöbet için tepede bırakmıştık, diğer dördümüz halka oluşturarak elleri ve gözleri bağlı kurbanları teker tekerk aramıza alarak vurmaya başladık. Biri, demirden yapılmış eldivenle, biri kalın bir sopa ile biri de levye ile vuruyorduk. Vurduğumuzda da yüksek sesle bağırıp hem alay ediyorduk hem de gülüyorduk. Bu şekilde kurbanları hareket etmeyecek duruma getirdikten sonra kuyu başına götürüp kafasına bir kurşun sıkıp kuyuya atıyorduk. En sonuncusunun kafasına kurşun sıkma görevi bana verildi. O kadar yakından kafasına sıktım ki kanı üzerime sıçradı. Bu şekilde üçünü de kuyulara attıktan sonra ayrıldık. İlk defa adam öldürdüğüm için şoke olmuştum. İşimizi bitirdikten sonra içki ve kebaplarımızı alarak alem yaptığımız bir eve giderek akşamdan sabaha kadar içip kadınlarla yattık.

Bölgemizde hiçbir hukukun tanınmadığı ve insanların adeta kurbanlık koyunlar gibi kesildiği bir dönemde rejimin derin devletine bağlı birim ve çeteler vasıtasıyla bir çok insan kaçırılıyordu. Kimisi PKK mensubu, kimisi Hizbullah mensubu olduğu gerekçesiyle kaçırılıyor ve günlerce kendilerine işkence ediliyordu. İşbirliğini kabul edenler serbest bırakılıp bu çarka dahil edilirken, bir kısmının akibeti de yukarıda anlatıldığı gibi acı bir sonla noktalanıyordu. Bir kısmı da yüksek meblağlarda para karşılığında serbest bırakılıyordu. Özellikle JİTEM ve polis kanadından kendilerine bağlı bu çeteler vasıtasıyla kaçırılan bir çok kişinin ailesine Hizbullah adına telefon açılarak belirledikleri meblağlardaki parayı getirmedikleri takdirde adamlarının öldürüleceğini söylüyorlardı. Bazen aldıkları meblağlar karşılığında kaçırdıkları kişiyi serbest bırakıyorlardı. Ancak eğer kaçırdıkları kişi kazara kendilerini tanımış ise fidyelerini aldıkları halde ya öldürüp cesedini Hizbullah’ın üzerine şüpheler gelecek şekilde bir yere bırakıyorlardı yada cesedi gömüyorlardı. Bu tür olaylar nedeniyle cemaate başvuran onlarca insan, kaçırılan yakınlarının cemaatin elinde olduğunu sanıyordu.

Özellikle 94 yılından sonra bir dönem kaçırmalar ve kayıplarla ilgili olarak cemaate yoğun başvurular yapılıyordu. Yapılan başvurularda cemaat adının kullanılarak fidye istendiğini, bazılarından bölgeyi terk etmeleri istendiği vurgulanıyordu. Hatta bazı zenginlere bu şekilde gözdağı verilerek bölgeyi terk etmeleri istendiği gibi, malvarlıklarını ucuza elden çıkarmalarının yolunu açıp kendi adamları vasıtasıyla bu ucuz malları satın alınarak çıkar sağlanıyordu. Bu dönemde bir takım köy korucuları da bu tür kaçırma işlerinde kullanıldılar.

A. K.’nin verdiği ifadelerde konuyla ilgili bir başka hadiseyi şöyle anlatıyor : “bir gün Cem adındaki JİTEM subayı, aynı zamanda benim üstümdü, ben ona bağlı olarak çalışıyordum, beni alarak gittik. Şehrin dışında uzun bir mesafe gittik. Tenha bir yerde terkedilmiş bir köyün yakınında dere kenarında çırılçıplak olarak iki kişi ağaçlara bağlanmıştı. Bizim ekibin diğer elemanları orada bizi bekliyorlardı. Adeta şenlik havas vardı. Bu iki kişinin şivelerinden Urfa tarafından olduklarını anladım. Ne kadar yalvarıyor iseler de alay edip gülüyorduk. Ellerimize kalın coplar alarak bağlı oldukları halde vurmaya başladık. O şekilde onları öldürünceye kadar vurduk. Sonra cesetlerini alıp bir kuyuya attık…….”

“Yine başka bir seferde önce JİTEM’le beraber çalışan ancak giderek uzaklaşmaya çalışan birini getirmişlerdi. Bunu alıp şehrin dışında bulunan harabe bir kiliseye götürdük. Önce benden uzakta bir müddet onunla konuştular sonra onu da aramıza aldık ve öldürünceye kadar coplarla vurduk ve öldürdük. Cesedini de orada açıkta bıraktık. Birkaç gün sonra cesedi bulundu. Anlıyordum ki, bu öldürme olaylarına bir yandan hem beni alıştırmak bir yandan da bana ders olması için götürüyorlardı.”
Diger Basliklar
   SAYIN BAGASİ'YE SEÇİMİ VE KÜRDİSTAN'DAKİ SON GELİŞMELERİ SORDUK
   SAYIN BAGASİ, SON GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ
   HİZBULLAH CEMAATİ YÖNETİCİLERİNDEN SAYIN İSA BAGASİ İLE RÖPORTAJ
   CEMAAT REHBER'İ MUHTEREM EDİP GÜMÜŞ İLE RÖPORTAJ
   KUTLU DOĞUM VE SEÇİM SÜRECİ
   BASINA VE KAMUOYUNA [YAPILAN PROVOKASYONLARA DİKKAT]
   HİZBULLAH VE CAMİLER
   BU HUKUKSUZLUK KABUL EDİLEMEZ
   ŞEHİT REHBERİ ŞEHADETİNİN 11. YILINDA HAYIRLA YÂD EDİYORUZ.
   KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN
   HİZBULLAH İFTİRALARDAN BERİDİR
   İNNA LİLLAH WE İNNA İLEYHİ RACİUN
   MUSTAZAF-DER'İN KAPATILMASI REJİMİN TAHAMMÜLSÜZLÜK ÖRNEĞİDİR
   KAMUOYU DİKKATİNE!
   Ş. REHBERİ ŞEHADETİNİN 10. YILINDA RAHMETLE ANIYORUZ
   KURBAN VEREREK HEM İBADETİNİZİ YERİNE GETİRİN HEM DE FAKİRLERİ SEVİNDİRİN
   BU VAHDETE VURULAN BİR DARBEDİR
   RAMAZAN-I ŞERİFİNİZİ TEBRİK EDERİZ
   EDİTÖRDEN
   İSLAM DAVASI DİK DURMAYI GEREKTİRİR
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git