İbrahim Sarıaltun’un Pazarcıktan başlayan ajanlık hikayesini bundan önceki bölümlerde özet halinde verdik. Özellikle bölge üzerinde ve hasseten Hizbullah aleyhinde tertiplenen oyuna değinmeye çalıştık. Ancak İbrahim’in yaptıkları sadece bunlar değildi. Yaptıkları sadece Türkiye coğrafyası ile de sınırlı değildi. Kuzey Irak, Avrupa, Sudan, İran gibi pek çok ülkelerde de işlere girişmiştir. Bu bölümde istedik ki, İbrahim’in Türkiye dışındaki girişim ve icraatlarına değinelim. Böylelikle gerek Türkiye’de ve gerekse Türkiye dışında geniş bir yelpazede, Kemalist rejimin karanlık ve kirli ellerinin kontrolünde çalışan İbrahim’in ne denli ciddi, karanlık ve bir o kadar da kirli işlere giriştiği anlaşılmış olsun. İbrahim’den, Kuzey Irak’a gitmesi ve Şeyh Osman grubunu tanıması isteniyor. İbrahim, bunun üzerine İstanbul’daki galerici polise uğrayıp ondan bir mercedes araba alarak bir arkadaşıyla birlikte Kuzey Irak’a gidiyor. Şeyh Osman’a bağlı adamların yoğun bulunduğu bölgeye gidip onlarla tanışıyor. Kendisini de, her zaman olduğu gibi Üniversite öğrencilerinin temsilcisi olarak gösteriyor. Tabi Müslüman Kürt öğrencilerin. Yani hem İslam ve hem de Kürt kavramlarına vurgu yapıyor. Dile getirdiği konumu, misafir oluşu, bir de buna Kürdistan insanının misafirperverliği eklendiğinde, haliyle bunlar sıcak karşılanmasına vesile oluyor. Bu arada Şeyh Osman ve kardeşi Molla Ali ile de tanışıyor ve misafirleri oluyor. İbrahim, kendisine verilen görevi yaparak hem onları tanıma imkanı buluyor ve hem de Türkiye’de kendilerine her türlü yardımda bulunabileceğini, geniş bir çevresinin ve devlet kademelerinde imkanlarının olduğunu söyleyerek irtibat için gerekli adres ve iletişim yollarını söylüyor. Bir süre kaldıktan sonra, oradan İran’a geçiyor ve orada Türk istihbaratı ile çalışan elemanlarla görüşüyor. Onlarla da gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra ise Türkiye’ye dönüyor. İbrahim, Şeyh Osman grubu ile ilişkilerini sıkı bir şekilde sürdürmeye çalışıyor. Bu arada, onların Türkiye’de bir büro açma girişimlerinden de istifade ederek irtibatları güçlendirmeye çalışıyor. Artık Şeyh Osman grubundan Türkiye’ye gelip gidenler İbrahim’in Ankara’daki bürosuna uğruyorlar, İbrahim’in evine misafir oluyorlar. Bu süreçte, büro işi için Molla Ali Türkiye’ye gelip İbrahim’e misafir oluyor. İbrahim de, büro işini araştırdığını, konuyla ilgili olarak devlet yetkilileriyle görüştüğünü ve onların da kendisiyle (Molla Ali’yi kastederek) görüşmek istediğini söylüyor. Molla Ali, kendi işleriyle ilgili olarak devlet yetkilileriyle görüşme adına MİT yetkilileriyle görüştürülüyor. MİT yetkilileri Molla Ali ile görüşüp konuşuyorlar. Dikkat edilecek olursa İbrahim, Kuzey Irak’ta İslami bir mücadele vermeye çalışan insanların zaaflarından istifade ederek onları çirkin bir ağın tuzağına düşürüyor. Kendilerine yardımcı olma vaadiyle onları karanlık ellere teslim ediyor. Onlara ihanet ediyor. İbrahim sadece bununla da yetinmiyor. Molla Ali’yi MİT elemanlarıyla görüştürmesi yetmediği gibi, Hizbullah liderinin kendisiyle görüşmek istediğini söylüyor. Molla Ali bu teklifi memnuniyetle kabul edince, Hizbullah lideriyle görüşme vaadiyle, birlikte İstanbul’a gidiyorlar. İbrahim, Molla Ali’yi Hizbullah lideri diye Melle S.K.ile görüştürüyor ve bir gece Melle S. K. n’ın evinde misafir ediyor. Ertesi gün de tekrar Ankara’ya dönüyorlar. İbrahim, Türkiye içinde Hizbullah cemaatine karşı çok çirkin ve kirli faaliyetlere girişmişken, Türkiye dışında da muhtemel gelişme ve irtibatlara karşı Hizbullah cemaati etrafında oyunlarla ve tuzaklarla kurulu bir çember oluşturmaya çalışıyor. İbrahim’in Kuzey Irak ile ilgili faaliyetlerini bununla sınırlı tutup Sudan’dan bir örnek vermeye çalışalım. Sudan’da Türkiye kökenli olanların İslami faaliyet yürüttükleri istihbaratının alınması üzerine, İbrahim’den bu ülkeye gitmesi ve konuyu araştırması isteniyor. Bunun için, orada elektrik üretimi için yapılacak olan bir baraja kredi temin etme bahanesi ile İbrahim Sudan’a gönderiliyor. Gerekli adres ve irtibat noktalarını alan İbrahim Sudan’a gidip Hartum’da bir müddet kalıyor. Daha önce Türkiye’de üniversite okumuş biri vasıtasıyla söz konusu baraj mühendisleriyle irtibata geçiyor. Baraja kaynak sağlamak için geldiğini ifade ederek sahibi olduğu Sarıaltun Finans adına anlaşma imzalıyorlar. Ancak asıl işi olan, Türkiyeli Müslümanların Sudan’daki faaliyetleri hakkında herhangi bir bilgiye rastlamadan Türkiye’ye geri geliyor. İbrahim; defalarca Avrupa’ya gönderilmiştir. Özellikle Almanya’ya sıkça uğramaktaydı. Orada tanıştığı ve PİK olarak bilinen oluşumun elemanları kanalıyla Kürt-İslam fikrinin yayılmasına, Türkiye’ye yönelik böyle bir hareketin oluşumuna ve Avrupa’da zemin bulup faaliyet yürütmesine çalışmıştır. Bu konuda pek çok insanla görüşmüş, konuşmuş ve söz konusu oluşum için bu insanlarla çeşitli faaliyetler yürütmüştür. Aynı şekilde orada çeşitli toplantı ve konferanslara katılmıştır. Bulunduğu ortamda Hizbullah cemaati aleyhinde propaganda yapmış, insanların kafasına Hizbullah hakkında şüpheler yerleştirmeye çalışmış ve Hizbullah’ın Avrupa’daki çalışmalarını baltalamak istemiştir. Bu arada ilişki kurduğu ve ikna ettiği bazı insanları da bağlı bulunduğu şer odaklarına kazandırmıştır. Bunlar, Kemalist rejimin Hizbullah cemaati aleyhinde yürüttüğü kirli faaliyetlerin ne denli çaplı, ciddi ve bir o kadar da haince ve çirkin olduğunu göstermesi açısından önemli hususlardır. Ancak İbrahim yakayı ele verince, bütün bunlar deşifre edilmiş, İbrahim eliyle girişilen oyunlar bozulmuş ve Hizbullah cemaati gerekli tedbirleri almıştır. |