Adı
Soyadı: Arif Keser
Doğum yeri ve tarihi: Muş–1965
Şehadet yeri ve tarihi: Adana – 06.03.2002
Şehadet şekli: TC polisinin silahlı baskını sonucu
Hayatı ve şahsi özellikleri:
1965
yılında Muş merkeze bağlı Deraçengeli Köyü’nde doğdu. Babası Hacı Kamil, yıllar
önce Bingöl’e bağlı asıl köylerinden ayrılarak bu köye yerleşti. Köyün yarısı
Iğdır’dan gelen Kürtlerden, diğer yarısı ise Bingöl’den gelen Zazalardan
oluşuyordu. Babası Hacı Kamil Zaza aşiretinin ileri gelenlerinden idi.
İlkokulu bitirip ortaokula başlayan Arif, babasının isteği üzerine okulu
bırakıp, medrese eğitimine başladı. Medresede iken yazları köy işlerinde
ailesine yardım etmek için eğitimine ara verir, işlerini bitirdikten sonra
medrese eğitimine devam ederdi.
19 yaşlarında medrese eğitimini bitiren Molla Arif, askerlikten sonra babasının
isteği üzerine abisi ile birlikte Gaziantep’e yerleşti. Abisi orada koyun
ticareti ile uğraşıyordu. Molla Arif de önce küçük bir çay ocağı ile işe
başladı. Daha sonra Muş’tan gelen ailelerin yoğun olarak bulunduğu mahallede bir
bakkal dükkânı açtı. Çevresi tarafından sevilen ve saygı duyulan Molla Arif,
işlettiği bakkalda halkın fıkhi meseleleriyle de ilgileniyordu.
1991 yılında Hizbullah Cemaati ile tanışan Molla Arif, gösterdiği samimiyet ve
sadakatten dolayı kısa zaman içinde Cemaatsel faaliyetlerde aktif olarak yer
aldı. Mehmet Nur Camisi’nde Kur’an dersi verdi. Ayrıca şehrin esnaflarının
bilinçlenmesi için de büyük bir çaba içerisine girdi.
Cemaatin PKK ile çatışmalar yaşadığı sıralarda büyük bir cesaret ve kahramanlık
örneği sergileyen Molla Arif, herkes tarafından tanınıyordu. Onun İslami
faaliyetlerini hazmedemeyen Mülhit örgüt mensupları kendisini birkaç kez tehdit
ettiler. Tehditlerle onu korkutacaklarını sananlar karşılarında, küfre ve zulme
asla boyun eğmeyen yiğit ve cesur bir dava adamını buldular. 1994’te PKK’lilerin
saldırısına uğradı. Sayıları çok fazla olan saldırgan güruha yalnız başına
karşılık verdi. Çıkan kavgada birkaç PKK’li ağır bir şekilde yaralandı. Bu
nedenle bir buçuk yıl cezaevinde yattı. Cezaevinde kültürel çalışmalarına
ağırlık verdi. Genel olarak vakıf olduğu fıkıh ilmini derinleştirdi. Birçok
tefsir üzerinde mütalaa ve çalışmaları oldu. Yine bu dönemde birçok ayet
ezberledi. İslam tarihi ve hadis ilminde de kendisini yetiştirdi. Seri ve akıcı
bir hitabeti vardı.
Cezaevinden çıktıktan sonra, daha önce oturduğu yerden ayrılarak başka bir
mahalleye taşındı ve orada küçük bir tuhafiye dükkanı açtı. Hayatı boyunca
kimseye yük olmamak ve kendi el emeğiyle geçinmek için büyük bir uğraş
vermiştir. Hiçbir zaman aşırı mal toplama peşine düşmedi. Yaptığı en küçük
işlerde dahi Cenabı Allah, ona geniş ve güzel nimetler ihsan ediyordu. Açtığı
dükkanı gören bazı arkadaş ve dostları kendisine; “Sen bu dükkandan ekmek
yiyemezsin. Bu dükkan bırak bir aileyi, bir insanı bile doyuramaz”
diyorlardı. Fakat o kendilerine cevaben şunu söylüyordu: “Rızkı veren büyük
veya küçük dükkan değildir. Açtığım dükkan rızkıma sadece bir vesiledir. Rızkı
veren, her şeyin sahibi olan yüce Rabbim’dir” derdi. Bu dükkan öyle çalıştı
ki, onu tanıyan herkes bu İlahi lütfa açıkça şahit oldu. Bu dükkanın gelirini
kendisine çok gören Molla Arif, işsiz bir arkadaşını kendisine ortak ederek ona
yardımda bulundu.
Toplumdaki ticari sorunları, aile sorunlarını ve sosyal problemleri çözmede
yetenekli ve tecrübeli biriydi. Sorunu olan, sıkıntıda olan, aile problemi olan
bir çok insan ona koşuyor ve ondan yardım istiyordu. O da elinden geldiği
kadarıyla onların sorunlarını hal etmeye çalışıyordu.
Ş. Molla Arif’in İslami şahsiyetiyle ilgili söylenecek birçok şey vardır. Ancak
onun önemli özelliklerinden biri, davadaki kararlılığı ve cemaate bağlılıktaki
örnekliğiydi. Fitne ateşinin etrafını sardığı ve her şeyi kasıp kavurduğu ve
nice önemli şahsiyeti (!) devirdiği bir zamanda o, bu şeytani tezgâha karşı
uyanık davrandı ve fitnecilerin fesadını şahsında etkisiz kıldı. Fitnenin
katilden daha büyük ve şiddetli olduğu ilahi beyan göz önünde bulundurulduğunda,
fitne tuzağını etkisiz kılmak ve Rabbe kullukta sebatkâr olmak, ancak Ş. Molla
Arif gibi yiğit ve takva örneği şahsiyetlerin aşabileceği bir imtihan olsa
gerek.
O, Allah (cc)’ın sevdiği salih kullardan biriydi. O kadar güzel bir ahlaka sahip
idi ki, onu tanıyıp ta sevmeyen ve sözünü dinlemeyen kimse yok gibidir. O, Allah
için insanlara hizmet eden bir halk adamı, güvenilir, dürüst ve adil kişiliğiyle
herkesin kabul ettiği bir dava adamı; cesaret, yiğitlik ve kararlılığıyla da bir
mücadele adamıydı.
06.03.2002 tarihinde Adana’da, TC polislerinin evine yaptığı baskında çıkan
çatışma sonucunda Molla Arif ve arkadaşı Hatip Dağ şehid oldular.
Şehit Molla Arif evli, 5 kız bir erkek olmak üzere 6 çocuk babasıydı.
Ya Rabbi! Bu güzel iki kulunun şehadetini kabul buyur. Bizleri onların hayır ve
bereketlerinden mahrum etme!
|