Adı
Soyadı: Muhammed Zeki Atak
Doğum Yeri ve Tarihi: Şırnak –Güneyçam (Navyan) Köyü, 1957
Şehadet Yeri ve Tarihi: Cizre, 19 Şubat 1992
Şehadet şekli: PKK elemanlarının kurduğu pusu neticesinde
Hayatı ve şahsi özellikleri:
“Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de,
Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik
gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever” (Ali İmran: 146)
Kuruluşundan
beri İslami ilimleri ve ahlakı, insanlarımız arasından kaldırmak için her türlü
baskı ve dayatma yollarına başvuran TC rejimi, bütün gayretlerine rağmen İslami
ilimlerin tahsiline ve İslami yaşantıya tam anlamıyla engel olamamıştır.
Müslüman Kürtler, ne pahasına olursa olsun Medrese esaslı İslami ilimlere daima
teveccüh göstermişlerdir.
Ne yazık ki Şehid Şeyh Said kıyamından sonra İstibdat rejiminin, İslam’a ve
Müslümanlara karşı uyguladıkları zulümler ve dünya halklarının başına musallat
edilen ırkçılık ve Sosyalizm illetleri Kürdistan’da da etkisini göstermiştir.
Özgürlük, eşitlik, adalet gibi yaldızlı sloganlarla ortaya çıkan ve özellikle
Kürt halkını aldatan, ideolojik saplantılara sürükleyen grup ve örgütlerin
bölgemizde at koşturdukları bir dönemde Allah–u Teala gayretli mü’minlerin
eliyle bir cemaat meydana getirdi. Bu cemaat milletimize gerçek kurtuluşun ve
özgürlüğün yolunu göstererek yıllardır halkımızı kandıran mülhid güruhların
oyunlarını bozmuştur.
Şehid Şeyh Muhammed Zeki 1957 yılında Şırnak’a bağlı Güneyçam (Navyan) Köyünde
dünyaya gelir. Köy ahalisinin ekserisi tarikat ehlidir. Şeyh Zeki’nin ailesi de
tasavvufa sıkı sıkıya bağlı bir ailedir. Özellikle Şeyh Zeki’nin dedesi olan
Şeyh Ahmet, Şırnak çevresinde takvası, hilmi ve ilmi ile tanınan saygın bir
şahsiyettir. Aile efratlarına takvayı, edebi ve ilmi tavsiye eder ve bu
konularda hassas davranırdı. Şeyh Zeki, dedesinin edep ve terbiyesinden
geçmiştir. Küçüklüğünden itibaren aldığı bu terbiyenin etkisiyle özellikle
haramdan uzak durmada hassasiyet sahibi idi. Arkadaşları tarafından harama
sürüklenmeye çalışıldığı halde o hiçbir zaman onlara uymamış, sürekli olarak
günahlardan uzak durmuştur.
Şeyh Zeki, küçük yaştan itibaren medrese ilimlerini tahsile başlamış, köyünde
ilkokulu okuduktan sonra ilim eğitimi için bölgenin çeşitli yerlerinde
medreselerde kalmış, zamanın ilim sahiplerinden ders almıştır. Şeyh üstün bir
zekâya sahipti. Özellikle Arapça ilimlerinin tedrisatında küçük yaşına rağmen bu
zekâsı sayesinde çok başarılı olmuştur. Kısa zamanda medrese tedrisatını
tamamlayıp ortaokul ve lise derslerini dışarıdan vererek İmam Hatip Lisesi
diplomasını almıştır. O zamanın köy şartlarında sadece ilkokulu okumasına rağmen
okul derslerinde lise mezunlarından çok daha ileri seviyede idi.
20 yaşlarında medrese ilmini tamamlayarak çevre köylerde fahri imamlık yapmaya
başlamıştır. Bu yaşına rağmen bölgede hatırı sayılır imamlar arasına girmişti.
İlim, edep, terbiye ve çalışkanlığı ile hem halk hem de ilim çevreleri arasında
çokça seviliyordu. Medrese talebeleri ve imamlar arasında birbirlerini çekememe
ve kıskançlık adet haline gelmesine rağmen, Şeyh Zeki’nin sosyalliği, edebi,
terbiyesi ve sempatik kişiliği her kesimle güzel bir diyalog içerisinde olmasını
sağlamıştır. Genç yaşında köyde imamlık yaparken köye gelen şuurlu müslüman bir
öğretmenle kısa zamanda dost olur. Seyda bu öğretmenin vasıtasıyla çağdaş islami
kitapları da okur ve inqilabi bilince ulaşır. Özellikle Şehid Hasan El Benna,
Şehid Seyyid Kutup, Şehid Ali Şeriati vb. Müslüman yazarların kitaplarını
okudukça ufku açılır. Kendisinin deyimiyle, bu kitaplarda okuduğu ayetleri her
gün Kur’an’dan okumasına rağmen sanki bu güne kadar hiç okumamış ve farkına
varmamıştı. Bundan sonra Seyda için yepyeni bir dönem başlamıştı. Kendisinde var
olan ilim, irfan, edep, terbiye, sosyallik, çalışkanlık, girişkenlik vasıfları
inqilabi şuurla bütünleşmiştir.
Seyda kısa zamanda İmam Hatip diplomasını alarak Kur’an Kursu öğretmeni oldu ve
Cizre İlçesinde Şeyh Ahmed Cezeri’nin Kırmızı Medresesinde (Medresa Sor) Kur’an
kursu hocalığı yapmaya başladı. Tecvid ilmini çok iyi bilen bir alimdi.
Diyanet’in imamlar arasında yaptığı Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma yarışmalarında
bölgesinde hep birinci gelirdi.
Seyda, İslam’a daha iyi hizmet etmek amacıyla görev değişikliği yaparak cami
imamlığı görevine geçti. Kendisinin de evinin bulunduğu Cizre’nin uzak
varoşlarından birinde halktan aldığı destekle cami yaptırdı. Halen kendisinin
adını taşıyan bu camiye bitişik odalar yaptırdı ve buraları medreseye çevirdi.
Bu medresede yatılı kalan feqiler (öğrenciler) yanı sıra, gündüz ders almaya
gelen fakalar da vardı. Seyda, hemen her gece cami cemaatine sohbetler düzenler,
onlara fıkıh, siyer dersleri verirdi. Kur’an okumasını bilmeyenlere Kur’an dersi
verirdi.
Cizre, Kürdistan bölgesinin ilim merkezlerindendir. Siyasi ve stratejik konumu
itibariyle Botan’ın merkezidir. Molla Zeki kısa zamanda Cizre mollaları
arasındaki yerini almıştır. Genç yaşına rağmen iki camide topladığı talebelerine
Arapça ders vermeye başlamıştır. O güne kadar medreselerde kalan talebeler, okul
eğitiminden uzak dururlardı. Ancak Seyda, kendi talebelerini aynı zamanda okula
da göndererek İslam davasına hizmet edecek liyakatte talebeler yetiştirme
gayreti içerisinde idi. Kısa zamanda Cizre’de kendine bir İslami çevre
oluşturdu. Arapça ve diğer İslami kitaplar bulunduran bir kitap evi açarak
çevresinde hayırlı hizmetlere vesile oldu.
Şehid bu dönemde Üstad Bediuzzaman’ın Risale i Nur’u ile meşgul oldu. Risale
üzerinde yaptığı çalışmayla tam bir şekilde aşina olarak Üstadın deyimiyle adeta
dünyaya meydan okuyabilecek imani bir seviyeye ulaştı.
Müslümanların içinde bulunduğu vahim durumun müsebbibi olarak alimleri görür,
onların kendi aralarında toplanıp cemaat haline gelmedikleri ve meydanı
mülhidlere bıraktıkları için Müslümanların bu hale düştüklerini söylerdi. Bu
nedenle genç yaşına rağmen kendisinden yaşça çok büyük olan mollaları kendi
evinde toplayarak yapıcı bir üslupla onlara Müslümanların içinde bulundukları
durumu izah eder ve alimlerin sorumluluklarını anlatırdı. Öyle yapıcı bir
üslupla meramını ifade ederdi ki hazır olan imamların tümünü etkiler onlardan
hizmet sözü alırdı.
1980’li yıllardaki siyasi ve ideolojik örgüt ve oluşumların bütün baskılarına
cesurca karşı çıkmış, tehdit ve baskılara boyun eğmemiş, İslami değerleri
müdafaadan geri durmamıştır.
Ferdi çalışmaları neticesinde oluşturduğu çevre ile birlikte mollalar üzerinde
yoğun faaliyetlerde bulunuyordu. Bu çalışması 86–87’li yıllara kadar devam etti.
Bu yıllarda Hizbullah Cemaati ile tanıştı. Cemaatin çalışma şeklini, hedeflerini
ve metotlarını benimseyip birlikte çalışmaya başladı. En verimli yılları bundan
sonra başlamıştır. Cemaatsel çalışmalarının bereketiyle kısa zamanda hem
Cizre’de hem de Botan’ın diğer yerleşim birimlerinde verimli gelişmeler oldu.
Seyda, davet ve tebliğde göstermiş olduğu üstün gayretiyle benzeri az görülen
bir şahsiyetti.
Şehidin üstün yetenekleri ve vakarlı şahsiyeti, bölgede faaliyet gösteren hemen
hemen bütün grup ve oluşumların dikkatini çekmiştir. Her grup kendi tarafına
çekmek için cazip tekliflerle Seyda’yı kendi saflarına katmaya çalışıyordu.
Ancak Seyda bunlara teveccüh göstermedi.
Seyda’nın cemaatsel faaliyetleri yoğunlaştıkça bundan rahatsızlık duyan TC
rejimi Seyda’ya yönelik baskıları arttırıyordu. Bu dönemde polis istihbarat
elemanları tarafından zaman zaman takip ve baskıya maruz kaldı. Bağlı olduğu
kurum vasıtasıyla sıkıştırılmaya çalışıldı. Ancak o, bunların hiç birine iltifat
etmedi. Hiçbir zaman mal, makam ve mevki derdine düşmedi.
Şeyh Zeki, halkının derdiyle dertlenen bir insandı. Herkesin taziyesine gider,
çeşitli vesilelerle insanları ziyaret eder, davayı tebliğ ederdi. İnsanları
gaflet uykusundan uyandırmak için hemen her fırsatı değerlendirirdi. Davet ve
tebliğdeki samimiyet ve üslubu en aykırı görüşteki insanları bile etkiler,
onları düşünmeye sevk ederdi.
Seyda, beşeri ideolojileri iyi tanıyordu. O güne kadar Kürdistan’da bu fikirlere
sahip insanlar, özellikle medrese ehlini molla kesimini küçümser, gerici olmakla
niteleyerek alay ederlerdi. Seyda’nın aktif davet ve tebliğ faaliyetleri onu
birçok sohbette, taziyede ya da farklı platformlarda bu tür insanlarla karşı
karşıya getiriyordu. O dönemlerde fikri münazara ve tartışmalar revaçta idi.
Seyda’nın etkin faaliyetleri ister istemez onu bu münazaralarda muhalifleriyle
karşı karşıya getiriyordu. Özellikle Komünistlerle yaptığı münazaralarda onların
fikir ve ideolojilerini çürütüyor, her yönüyle İslam’ın üstünlüğünü ispatlayarak
onlara da bunu itiraf ettiriyordu. Onunla münazara alanlarında baş edemeyenler
baskı ve tehdit yoluyla sindirmeye çalışıyorlardı.
Seyda, davet ve tebliğin yanında mensubu olduğu Hizbullah Cemaatinin
teşkilatlanma ve bunun için kadroların yetiştirilmesi faaliyetlerine ağırlık
verdi. İmamlık yaptığı camide medrese açarak çok sayıda talebe topladı. Arapça
tedrisat yanında cemaatleşme kültürü üzerinde de yoğun çalışmalar yaptı.
Allah’ın yardımı, İhlas ve cemaatleşmenin bereketiyle Cizre’de kısa zamanda
birçok camide faaliyetlere başlandı, ders halkaları genişledi. Davet ve tebliğ
çalışmalarıyla Hizbullah Cemaati herkes tarafından tanındı.
Bölgede giderek güçlenen PKK, Hizbullah Cemaatinin faaliyetlerinden rahatsız
olmaya başladı. İdeolojisiyle karşıt olduğu Müslümanları karalamak, sindirmek ve
tesirsiz hale getirmek için yoğun çalışmalara başladı. İlk olarak her İslam
düşmanının başvurduğu silah olan iftira ve yalana sarıldılar. Müslümanları
devlet yanlısı ve kontra olarak kendilerine karşı çıkarılmış bir güç ve
Kürdistan’ın kurulmasına engel olarak gösteriyorlardı. İslam’a ve Müslümanlara
teveccüh gösteren aileleri tehdit ediyor, cemaate katılan veya sempati duyan
herkesi korkutarak Cemaatten uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.
Bu mülhid örgüt, Seyda’nın şahsını da hedef almış, Seyda’yı halkın gözünden
düşürmek için her türlü çirkefliğe başvuruyordu. Mülhid örgütün bütün iftira,
karalama ve saldırılarına rağmen Seyda, bıkmadan usanmadan davet ve tebliğine
devam ediyordu. İkamet ettiği mahallede ihlasla yaptığı faaliyetler neticesinde
mahallenin hemen hepsi Seyda’nın etrafında kenetlenmişti. Mürted örgüt bu
mahallede hiçbir varlık gösteremiyordu.
Mülhid örgüt Kürdistan’da; genelde tüm Müslümanlara, özelde ise Hizbullah
Cemaati mensuplarına karşı baskı ve sindirme yollarını kullanmaya devam
ediyordu. Bir müddet sonra bölgede Müslümanlara karşı silahlı eylemlere
giriştiler. Bir yandan inanılmaz yalan ve iftira kampanyalarına devam ederken
bir yandan da Müslümanları şehid etmeye başladılar. Bu dönemde Şeyh Zeki’nin
evine de silahlı saldırıda bulundular.
Molla Zeki şehid edilen Müslümanların cenaze törenlerine katılarak taziyelerinde
günlerce kalırdı. Bu dönemde kendisinin de hedef olduğunu biliyordu. Ancak buna
rağmen hiç geri adım atmayıp hasretle şahadete kavuşacağı zamanı bekliyordu.
Daha önce mülhid örgüt tarafından Seyda’ya defalarca tehdit mektupları, ceza
makbuzları ve sözlü tehdit mesajları gönderilmişti. Seyda, bütün bunların
cevabını davasına ve şahsiyetine yaraşır bir biçimde vermişti. ve “Bizler
davamızı kanımızla sulamalı, kıyam ve şehadet ruhunu canlı tutmalıyız”
diyordu.
Seyda henüz 35 yaşında, gelir seviyesi iyi, en büyüğü 11 yaşında olan 8 çocuk
sahibi idi. Ne makam ve mevkii, ne de çocuklarının geleceği hususunda maddi bir
kaygısı ve hesabı vardı. Seyda, bilerek ve gönüllüce İslam davası için feda
olmayı seçti, bütün baskı, dayatma ve sindirme gayretlerine karşı direniş
gösterdi, asla geri adım atmadı. “… Muazzam, izzetli ve şerefli bir cemaat
vücuda gelmiştir. Bu cemaatin izzet ve şerefine, prestij ve istikbaline hiç
kimsenin kendi şahsında halel getirme hakkı yoktur. Düşmanın baş hedefi
olduğumuzu biliyoruz. Her ne pahasına olursa olsun bizler, ilmimizi ve
davetimizi kanımızla imzalamalıyız. Ancak o zaman samimiyetimizi tescil etmiş
oluruz.” Diyordu.
Seyda, cemaatsel meşguliyetlerinden dolayı piyasada fazla görülmediğinden
mülhidler, onun PKK tarafından öldürüldüğü şayiasını yaymışlardı. Seyda da bunu
yalanlarcasına zaman zaman görünerek, onların yalanlarını açığa çıkarıyordu.
Cemaatsel faaliyetleri gereği uzun bir süre şehir dışında olan Seyda eve döner.
Eve dönüşünden iki gün sonra, 19 Şubat 1992 Perşembe günü bir zaruret üzerine
çarşıya çıkan Seyda’nın bu çıkışını fırsat bilen mürtedler, yolu üzerinde 4–5
yerde ayrı ayrı pusu kurmuşlardı. O güne kadar Seyda’nın arkadaşları taksilerde
onun ön koltuğa oturmasına müsaade etmezlerdi. Bu defa adeta herkese görünmek
için önde oturmakta ısrar etmişti. Çarşı dönüşünde Seyda ile arkadaşları mülhid
örgüt elemanlarının kurmuş olduğu pusuya düşerler. Seyda’nın önde oturması
katillerin işini kolaylaştırmıştı. Çıkan çatışmada Seyda Şehid olurken,
katillerinden de iki kişi öldürülmüştür. Seyda’nın na’şı tekbir sesleriyle Cizre
Asri Mezarlığına defnedilir.
Seyda, onlarca gencin hidayetine vesile oldu. Botan’da Hizbullah Cemaatinin
temellerini oturttu. Yetiştirdiği gençlerin İslam davasına faydalı olmaları için
çok gayret gösterdi. Samimiyetiyle, fedakârlığıyla, itaatkârlığıyla,
cesaretiyle, çalışkanlığıyla onlara örnek olup öncülük etti.
Seyda, mükemmel bir edip ve İslam mübelliği idi. İslam ve Kur’an’ı mükemmel bir
üslup ile tebliğ ediyordu. Söyledikleriyle dinleyenleri mutlaka cezb ediyordu.
Seyda aynı zamanda şair ve mütercim idi. Birçok şiiri olmakla birlikte
Arapça’dan Türkçe’ye tercümeleri de vardır.
Seyda bir şiirinde şöyle der:
Karwanê me wê b’rêketi vê asra bistan
Ev çend asırbu halê me bu halê kerr u lâl
Şinbune mêrgên cihadê cardi va wextan
Geş buye bahar lıme çêbu susın u al al.
Berq u brüsk u zelzele tar u zulumat
Xapandına cehla nezanin idi me beskır
Ğazve u cihad u hukm u qanun j’nuve Şehadet
Saxkın wa ma’na berdın zulmê b’şêwr u cemaat.
Ya Rabbi! Bizlere de ahdimize vefayı, bu azizlerimizin yolundan gitmeyi,
miraslarına sahip çıkmayı, onların şefaatine nail olmayı ve onlarla birlikte
haşr olmayı nasip et. Amin.
|