Adı
Soyadı: Süleyman Akyüz
Doğum Yeri ve Tarihi: Mardin / Midyat –Sümer Köyü, 1950
Şahadet Yeri ve Tarihi: Mersin, 23 Şubat 1993
Şehadet Şekli: PKK’lilerin silahlı saldırısıyla
Hayatı ve şahsi özellikleri:
Süleyman Akyüz, 1950 yılında Mardin’in Midyat İlçesine bağlı Sümer Köyü’nde
dünyaya geldi. 1980 yılında ailesiyle Mersin’e yerleşti. Burada ticaretle
uğraşmaya başladı. Yaratılış itibariyle çok temiz karakterli, dürüst, cömert ve
çalışkan bir insandı. Namazlarına düşkündü. Eline geçen dini kitapları okumaktan
zevk alırdı. Güzel ahlakıyla akrabaları tarafından çok sevilen ve sayılan bir
kişiliğe sahipti. Akrabaları yapacakları işlerde ona danışırlardı.
Bütün Müslümanlarda olduğu gibi onda da hacca gitme aşkı vardı. Maddi durumu iyi
olmadığından bu yolculuğa çıkamıyordu. Nihayet 1991 yılında Suudi Arabistan’a
işçi olarak gitti. O; “Benim gözüm oradaki parada değil. Ben Kâbe’yi ve
Peygamber (sav)’in kabrini ziyaret edip, hac yapmak istiyorum” diyordu. İlahi
tecelliye bakın ki hac zamanına 20 gün gibi kısa bir süre kala orada
rahatsızlanıp bir ameliyat geçirir ve acil olarak Türkiye’ye getirilir. O yılın
Kurban Bayramı Süleyman için çok acı geçer ve üzüntüsünden hüngür hüngür ağlar.
Süleyman Mersin’de bir bakkaliye dükkânı satın alıp işletmeye başladı. Bu sırada
mülhitler kepenk kapatma eylemi başlattılar. Onlar Süleyman’dan da dükkânını
kapatmasını istediler. Fakat kendisi onların bu isteğine aldırış etmedi. Artık
süslü sözlerin yerini tehditler almıştı. Onlar; Süleyman’ın tehditlerden
korkacağını sanıyorlardı. Fakat hesaba katmadıkları bir şey vardı, o da
Süleyman’ın Rabbine olan aşkıydı. O, şehidlerin hayatından etkilenmiş, ölümü
başa bir taç bilip bunu arzulamaya başlamıştı. Bir gün kendi fotoğrafını
şehidlerin fotoğrafları arasına katan oğluna, “Oğlum sen beni şehitlerin arasına
katmışsın, dua et, Allah (cc) da katsın” demiştir.
Bir akşam kendisi, eşi ve küçük oğlu dükkânın içinde iken dükkân bombalanır.
Dükkânı yanarken o, eşi ve çocuğu tekbir getirerek dışarı çıkarlar. Ona zarar
gelmesini istemeyen Cemaat, eğer isterse dükkânını kapatabileceğini kendisine
iletir. Fakat Süleyman’ın cevabı şu olur: “Biz bu yola canımızı vermeye
hazırlanmışız. Birkaç dünyalık metaın gitmesi gözümüze gelmez. Burada kanımı
dökmeye razıyım fakat onlara asla boyun eğmem.”
Süleyman şehadete adım adım yaklaşıyordu. Bunu kendisi de ailesi de fark
ediyordu. Evden dışarıya çıktığı vakit eşi ondan dikkatli olmasını istiyordu.
Fakat o hanımına; “Allah’ın dilediğinden başkası olmaz. Onların söyledikleri ise
bizim arzumuzdur. O halde neden korkuyorsun?” demiştir.
Süleyman, sabah namazını evde kıldıktan sonra dükkânını açmak üzere evden
ayrılır. Mürtedlerin kurdukları pusudan habersizdir. Dükkanını açarken hainlerin
silahlı saldırısına uğrar. Süleyman, tekbir nidalarıyla kanlar içinde yere
yığılır. Başucuna varan eşi, onun başını dizleri üzerine alınca, Süleyman
gözlerini açar. Bir eşine bir kızına bakıp gülümseyerek gözlerini yumar ve
Rabbine yürür.
Şehidin cenazesi arkadaşlarının omuzunda kalabalık bir topluluk tarafından
tekbirlerle toprağa verildi.
Şehid Süleyman’ın şehadeti mürtet örgütün fermanı oldu. Onun mübarek kanı,
Müslümanların daha bir canlanmasına ve silkinip kıyama kalkmalarına vesile
olurken, İslam düşmanı mürtedlerin yıkımına vesile oldu. Onun ve diğer
şehitlerin kanının bereketiyle Mersin, adeta bahara kucak açtı. Mersin’inin
bütün mahallelerinde insanlar, akın akın camilere yöneldi ve Kur’an’ın ruhu
toplumda yeniden canlanmaya başladı. Yaşanılan bütün sıkıntı ve yıkımlarla
beraber, şehitlerin kanı üzeri büyüyen ve Kur’an’dan neşet eden ruhla canlanan
İslami mücadele, gün be gün büyümekte ve daha bir muhkemleşmektedir.
Şehadetin mübarek olsun ey şehid! Yolunuzu sürdürecek ve bütün varlığımızla aziz
davanızı layık olduğu yere taşımak için gayret edeceğiz.
|