MUHTEREM EDİP GÜMÜŞ’ÜN ANAYASA VE SON GELİŞEN OLAYLAR ÜZERİNE GÖNDERDİĞİ MESAJ Bismillah Hamd, yüce Allah’a, salat ve selam Hz. Peygambere, aline, ashabına ve kıyamete kadar onun izinden yürüyenlerin üzerine olsun. Laik Kemalist Rejim kurulduğundan beri, Türk milliyetçiliği ve din düşmanlığını esas alan bağnaz yaklaşım ve zulüm politikaları sonucu, genel olarak Müslümanların İslami yaşamlarına ve inançlarının gereklerini yerine getirmeye engel olmuştur. Müslüman Kürt halkının varlığına, dinine, diline, kültürüne ve sosyal hayatına yönelik devlet eliyle sürdürülen inkârcı ve yasakçı uygulamalar, beraberinde kitlesel mazlumiyet, mahrumiyet ve mağduriyetler getirirken aynı zamanda büyük sosyal sorunlara da kaynaklık etmiştir. Bu gün Kürt sorunu diye dillendirilen ve herkesin kendi menfaatlerini esas alarak nemalanmaya çalıştığı sorunun temelinde de bu zihniyet, yaklaşım ve politikalar vardır. AKP, devletin temel politikası haline getirilen ve şu ana kadar devlet eliyle sürdürülen yanlışlıklardan dönüleceğini, sorunun çözüleceğini, yasak ve engellemelerin ortadan kaldırılacağını dillendirdi ve halkı bu yönde umutlandırıp beklenti içine soktu. Bununla birlikte üç dönemdir iktidarda olduğu halde, yasal düzenlemelere gidilmeden cüzi bir takım iyileştirmelerin dışında iddia ve vaatleri havada kalmıştır. Müslüman halkın inancının ve inancın gereği olan yaşam tarzının önündeki engel ve yasaklar ortadan kaldırılmadığı gibi, Kürt halkının varlığına ve diline yönelik engel ve yasaklara da tatmin edici bir çözüm getirmemiştir. Öte yandan PKK de izlediği stratejilerle sürekli ateşe körükle gitmekte, sorunu tıkamaya yönelik adımlar atmaktadır. Kürt sorununu bahane ederek örgütsel menfaatlerini ön palana çıkarmakta ve isteklerini halk adına dayatmaya çalışmaktadır. Devlet de, hükümet de, PKK de soruna gerçekçi yaklaşmamakta ve öyle görünüyor ki kalıcı çözüm istememektedir. Son günlerde bir yandan hükümetin, diğer yandan PKK’nin tırmandırdığı şiddet bunun açık bir göstergesi olmakla birlikte, bu şiddet ve çatışma ortamı barış ve huzura katkı sunmamakta, aksine zarar vermektedir. Her iki tarafın şiddet çabalarında Müslüman halk zarar görmektedir. Her ikisinin de daha fazla kan dökmeye dönük tutum ve icraatları neticesinde en büyük acıyı Müslüman halk çekmektedir. Hem PKK’nin ve hem de devletin halka zarar veren bu şiddet yöntemlerinden el çekmeleri gerekir. Bu yanlış yaklaşım ve politikalar sonucu, yıllardır Müslüman halk arada hem maddi ve hem de manevi yönden ezilmekte, mağdur olmakta ve zarar gören taraf olmaktadır. Yıllardır Müslüman Kürt halkı bir yandan potansiyel suçlu olarak devlet eliyle, öte yandan da hain ve işbirlikçi iddiasıyla PKK eliyle zulme uğratılmakta, İslam’dan ve İslami değerlerden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Kürt sorunu diye bilinen sorunun çözümünü PKK’nin silah bırakmasına indirgeyen hükümet ile Öcalan’ın özgürlüğüne ve kendi konumlarını muhafazaya indirgeyen PKK arasında bir uzlaşmanın olması zor olduğu gibi, Kürt sorununun çözümünü bu iki kesim arasındaki anlaşmada aramak da son derece yanlış olmakla birlikte, sorunu bilmemek yada sorunu çözümsüz bırakmak anlamına gelmektedir. Bu sorunun adil ve kalıcı çözümü ancak İslam ile mümkündür. İslam’ı esas almayan bir çözüm tutmayacağı gibi, Müslümanları, Müslümanların duyarlılıklarını, hassasiyetlerini dikkate almayan hiçbir yaklaşım da netice vermeyecektir. Müslüman halk, uzun yıllardır acı, sorun ve sıkıntılarla yaşamakta, hak etmediği muamelelerle karşı karşıya kalmaktadır. Hiç kimsenin bunu yapmaya hakkı yoktur. Gerek hükümet, gerek PKK ve gerekse bu konuda yanlış tutum içinde olan etkin ve aktif şahsiyetler, halka zarar veren faaliyet ve eylemlerinden vazgeçmeli, bu sorun hakkında konuşan, yazan, bu konuyu kendine dert edinen herkesin, bir an önce halkın menfaatlerini gözeten çözümler üretip kamuoyuna sunması gerekmektedir. İnsanı yaratan Rabbul Âlemin, mahlukunun nasıl rahat edeceğini ve huzura kavuşacağını da belirlemiştir. Bunun için Peygamberler göndermiş ve kitaplar indirmiş, gönderilen bu elçilere ve kitaplara uyulmadığı takdirde dünyada da ahirette de hüsrana uğrayacağını belirtmiştir. Halkının, saadeti ve huzuru için çalışanlar, kural ve kaide koyanlar, yasama faaliyetinde bulunanlar buna riayet etmedikleri müddetçe kaos ve huzursuzluk dışında fazla bir şey üretemezler. Bunun pratiğini dedelerimiz yaşadı, babalarımız yaşadı, bizler yaşıyoruz. Görülen odur ki çocuklarımıza ve torunlarımıza da yaşatmak istemektedirler. Bugüne kadar Müslümanların çektiği sıkıntıların temelinde rejimin İslam karşıtı zihniyeti ve bu zihniyetin üzerine bina edildiği anayasalar yer almaktadır. Başta Batı anayasalarından tercüme edilen, süreç içinde askeri darbeler sonucunda yenilenen anayasalar hiçbir zaman Müslüman halkın beklentilerini karşılamamış, aksine büyük acılar yaşatan zulüm kaynağına dönüşmüştür. Geçmişte yapılan anayasalar ve bunların üzerindeki düzenlemelere değinmiyoruz. Bu alanda yapılanlar herkesin malumudur. Ama sözüm ona, geçmişte yapılanlardan ders ve ibretler çıkararak güya her kesimi içine alan ve toplumun tüm kesimlerinin taleplerine cevap verecek kapsayıcı bir çalışma ile yeni bir anayasa yapılması gerektiği konusunda tam bir mutabakat olduğu dillendirilmektedir. Bu amaç ve söylemler ile nihayet çalışmaya başlandı. Geçmiş anayasalardan biraz farklı da olsa, rahatlatıcı bazı düzenlemeler de yapılsa, tecrübelerimiz bize, düzenlenecek yeni anayasanın istenilen şekilde huzur ve saadet getirmeyeceğini söylemektedir. Zira bu çalışmalarda İslam esas alınmayacak. Kur’an ve sünnete uygunluk dikkate alınmayacaktır. Çünkü yapılan ve yazılanların Kur’an ve sünnete uygunluğunu denetleyebilecek ne bir kurum, ne de bir İslam alimi bu işin içinde yoktur. Komisyona girenler kendi alanlarında uzman ve ihtisas sahibi olabilirler. Ancak Müslümanların inanç ve değerlerine duyarlı olmayan ve İslami ilimlere vakıf olmayanlar, Müslüman halkın sorunlarına ve sıkıntılarına çözüm olacak bir şey ortaya koyamazlar. Anayasa çalışmaları devam ederken bu konuda tarafları uyarıyor ve yanlıştan dönmelerini istiyoruz. Sosyal barış ve adaletin ancak İslam dairesi içinde hareket etmekle tesis edileceği, en azından yapılacakların İslam’a muhalif olmaması gerektiği noktasına gelin ki barış ortamı oluşsun, adalet ortaya çıksın, hukuk işlesin, Kürt sorunu dahil tüm sorunlar çözülsün! Aksi halde; birbirinizi yemeye devam edeceksiniz, öldürmeye devam edeceksiniz, tutuklamaya, sürgünlere, yakmaya ve yıkmaya devam edeceksiniz. Yapılan bu anayasa metninin toplumun tüm kesimlerince kabul edilmesi ve gerçek adalet ve huzurun tesisi için İslam’a ve Kur’an’a uygunluğunu denetleyecek, İslami ilimlerde uzman bir komisyonun denetiminden geçmesi gerekmektedir. Bu gerçek açık ve net bir şekilde bilinmelidir ki; bu ülkede yaşayan Müslümanlar İslam’a aykırı olan, İslam ve Müslümanların hassasiyetlerinin dikkate alınmadan hazırlanan yasaları kabul etmeyecek, bu şekilde hazırlanan anayasa çözüm üretmek yerine yeni sorunlar üretecektir. Bu arada İslam ülkelerinde yaşanan İslami uyanışın bir halkası olan Libya’daki halk kıyamında önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Libya Müslüman halkının haklı kıyamı hayırlı olsun. İslam ve Müslümanlara hayra vesile olsun. Kaddafi’nin öldürülmesinin ardından bu kıyamın geldiği nokta hassas noktadır. Libya’nın yer altı ve yer üstü zenginliklerine göz dikmenin yanısıra, kıyamın İslami yönünü törpüleme ve başka mecralara kanalize etme noktasında batılı sömürgeci güçler ve onların işbirlikçilerinin yoğun çabaları söz konusudur. Uzun yıllardır diktatörlüğün baskısı altında yaşayan ve İslam adaletine hasret kalan Libya Müslüman halkı, umuyorum ki bu konularda uyanık hareket edip hile oyun ve tezgâhlara duyarlı olacak ve arzulanan İslami yönetime kavuşacaktır inşallah. İslam’a ve İslami değerlere karşı hassas olan ve İslam’ı dert edinen Müslümanların, bu hususlarda duyarlı olmalarını, bunları bulundukları ortamlarda gündeme getirmelerini ve bu konuda üzerlerine fiili olarak düşen görevleri yerine getirmelerini bekliyoruz. Allah’a emanet olun. Allah yar ve yardımcınız olsun. Bizi dualarınızdan mahrum etmeyin. Kardeşiniz EDİP |