Allah’ın adıyla İnna lillah ve inna ileyhi raciun “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.” (Al-i İmran 169) Son birkaç yıldır halkına hizmetten başka hiçbir amacı olmayan birçok İslami sivil toplum kuruluşuna karşı PKK ve paralelindeki örgüt ve kuruluşlar tarafından defalarca saldırılar düzenlendiği, halkımız ve İslami çevreler tarafından bilinmektedir. Yapılan bütün bu saldırıların yanlış olduğunu, provokasyon amacıyla yapıldığını ve tekerrür etmemesi için hem yerel düzeyde PKK yetkililerine ve hem de kamuoyuna yaptığımız açıklamalarla duyurduk. Bu saldırılardan maddi ve fiziki olarak zarar görüldüğü halde misli ile mukabele etmekten kaçınıldı. Bütün bu sabır, metanetli tutum ve tavrımıza rağmen maalesef istediğimiz ve arzuladığımız bir netice alamadığımız son yaşanan olaylarla net bir şekilde görülmektedir. 5 Mayıs 2011 tarihinde Gewer’de (Yüksekova) Mustazaf-Der’e saldıran ve derneği ateşe verip tahrip etmek isteyen ayak takımı bir güruh, bununla yetinmeyip dernek başkan yardımcısını kurşunla vurup şehid etti. 90’lı yıllarda aynen bugünlerde yaşananlar gibi çok sayıda olay yaşandı. PKK o dönemde içine düştüğü zafer sarhoşluğuyla tüm uyarılarımıza ve her düzeyde ilettiğimiz mesajlarımıza kulak asmadı. O dönemde de şehidler vermemize rağmen, aylarca fiili hiçbir teşebbüste bulunmadan bekledik. Öyle anlaşılıyor ki geçmişini bilmeyen veya unutan, tarihi bilinçten yoksun PKK ve yandaşları içindeki bazı beyinsizler, tarihin tekerrürü için ortam hazırlama yönünde çaba harcamaktadırlar. Biz PKK-KCK’nin politik ve taktiksel manevralarını çok iyi anlayan, teori ve pratikleri arasındaki çelişkilerini en iyi bilen ve bunlara geçmişte defalarca şahit olmuş ve yaşamış bir hareketiz. Buna rağmen son açıklamalarına değer biçtiğimizi ve samimiyetlerine inanmak istediğimizi belirtmek isterdik. Ancak daha açıklamalarının üzerinden birkaç saat geçmeden, Gewer’de cenaze defni ve taziye için giden Müslümanlara yönelik yapılan saldırılar ve yaşanan olaylar, bu açıklamalarında samimi olmadıklarını ve kamuoyunu yanıltmaktan ve olaya taktiksel yaklaşmaktan ibaret olduğunu ortaya koymaktadır. Kendilerinin deyimiyle etkin bir örgütlülüklerinin ve halk desteklerinin olduğunu söyledikleri bir alanda meydana gelen bu olayı aydınlığa kavuşturmak ve failini ortaya çıkarıp cezalandırmak kendi görevleridir. Eğer gerçekten yaptıkları açıklamada samimi iseler, bunu yapar ve sonuçlarını hem bizimle ve hem de kamuoyu ile paylaşırlar. Eğer bunu yapmazlarsa, bu onların samimiyetsizliğini ve doğru sözlü olmadıklarını ortaya koyacaktır. Bunu yapmadıkları taktirde, bizim yapma güç ve imkanlarımız vardır. Biz bu olayı tüm yönleriyle deşifre edeceğimiz gibi, bunun neticesinde misillemede bulunma hakkımızı saklı tutuyoruz. Aynı zamanda yetkili siyasi organları ve bunların başındaki şahıs ve adayların, taziye amacıyla çevre il ve ilçelerden Gewer’e giden Müslümanları; AKP ve derin devlet tarafından arabalara doldurulup getirildikleri şeklindeki yalan, iftira ve sorumsuzca beyanlarının ortamı daha da gerginleştireceği ve çatışmaları körükleyeceği bilinmelidir. Bu beyanlar KCK ile diğer organları arasındaki çelişkili durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Halkımızın genel isteğini, tüm Kürd grupları ve İslami çevrelerin bir çatışmanın yaşanmaması noktasındaki istek ve duyarlılıklarını ve bu doğrultuda yaptıkları çağrıları değerli buluyor ve bu konudaki hassasiyetlerini memnuniyetle karşılayıp Cemaat olarak bu konuda tavır geliştirirken bunları da hesaba kattığımızın bilinmesini istiyoruz. Defalarca söylediğimiz ve kamuoyuna deklare ettiğimiz gibi tekrar ifade etmek isteriz ki; biz bugüne kadar böyle bir çatışmanın taraftarı olmadığımız ve sürekli olarak böyle bir çatışmadan kaçındığımız gibi bugün de böyle bir çatışmaya taraftar değiliz. Böyle bir çatışmanın halkımızın çıkarına değil zararına olacağını düşünüyoruz. Çatışan iki tarafın da zarar göreceği kesindir. Ancak nasıl ki 90’lı yıllarda elde ettikleri kazanımlarını o dönemde sebep oldukları çatışma neticesinde yitirdilerse, bunu herkes çok iyi ve yakinen bilsin ki yine en büyük zararı PKK ve özellikle onun legal siyasi kurumları ve bunların başında bulunan, sorumsuzca ve fütursuzca beyanatta bulunanlar görecektir. Muhtemel bir çatışmanın başlaması durumunda belki de telafisi mümkün olmayan bir süreç ve sonuç içine gireceklerdir. Özellikle yaşanan son şehadet olayı ile haddin aşıldığı, sabır ve tahammül sınırının çokça zorlandığı bir noktaya gelinmiştir. Bu durumda biz de tabanı ve gençleri kontrolde zorlandığımızı belirtmek isteriz. Böyle durumlarda istenmeyen ve arzulanmayan bazı olayların yaşanabileceği endişesi taşımaktayız. Ayrıca bu gelişmeleri ve ortamı fırsat bilen kimi provokatörler tarafından da bazı eylemler sergilenebilir. Arzu edilmeyen böylesi bir durumun yaşanması halinde, bundan Hizbullah’ın sorumlu olmayacağını, aksine süreci bu düzeye taşıyan PKK’nin sorumlu olacağını kamuoyuna ve Kürd halkına duyurmak isteriz. Ubeydullah Durna’nın şehadetini tebrik eder; ailesine, yakınlarına ve dava arkadaşlarına Sabri cemil dileriz. HİZBULLAH BASIN BÜROSU |