Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

Makale Hiyerarşisi
Makaleler ana sayfası » 16- HZ. MUHAMMED'İN HAYATINA BAKIŞ » HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -III- / M. ALİ NUR
HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -III- / M. ALİ NUR
Allah’ın adıyla !

3.DÖNEM : KUVVETE BAŞ VURMADAN MÜCADELE

Risaletin 6. yılında Hz. Hazma (ra) ve ardından da Hz. Ömer’in (ra) iman etmesiyle, Müslümanlar (Mekke’deki mevcut yapı ve iktidar gücü açısından) ayakta kalabilecek belli bir kemiyet ve güce ulaşmış bulunuyorlardı. Çünkü Müslümanların sayısı yanında, Hz. Hazma ve Hz. Ömer, Mekke’de herkesin korkup çekindiği iki yiğit insandı. Hz. Ömer (ra) Müslüman olduktan sonra, bir karargah olarak kullandıkları Erkam’ın evinde bulunan Müslümanlar çıkıp saf tuttular. İlk safın bir başında Hz. Hazma, diğer başında Hz. Ömer olduğu halde topluca Kabe’ye kadar bir gösteri yürüyüşü yaparak kendilerini ve İslam davasını ilan ettiler. Bu ilandan sonra her ne kadar kendisini gizleyen ve imanını açığa vurmayanlar olsa da, çoğunluk itibariyle Müslümanlar kendilerini açığa vurmuş ve saflarını belli etmişlerdi.

Bu hal, müşrik iktidar sahiplerini çok etkilemiş ve korkuya sevk etmişti. Bunun üzerine baskı, şiddet ve işkencelerini ağırlaştırarak yaygınlaştırdılar.

Bu dönemde, Müslümanlar çok ağır işkencelere maruz kalmıştır. Yasir ve hanımı Sümeyye, işkence altında canlarını vermiş ve şehit olmuşlardır. Üstelik, oğulları Ammar’ın yanında ve gözleri önünde. Ammar da, üzerine çelikten zırh giydirilir, güneşin sıcağına bırakılır ve kemiklerindeki iliklerin erimesi sağlanırdı. Defalarca bu işkence altında bayılır ve öylece bırakılırdı. Diğer bazı sahabeler de aynı işkence çeşidine uğruyorlardı.

Yine bu dönemde; Bilal-i Habeşi ve Habbab b. Eret gibi bazı sahabeler, öğle sıcağında Ramda denen kumluk yerde, kor haline getirilmiş ateş üzerine sırt üstü yatırılır ve vücut yağları ateşi söndürürdü. Çoğu kez kendilerinden geçerlerdi. Bazen de sırt üstü yatırılır ve karınları üzerine ağır taşlar bırakılırdı.

Bazı sahabeler de; her bir ayağı bir başka atın kuyruğuna bağlanarak, atlar taşlık yerde koşturulmak suretiyle işkence ediliyorlardı. Bu dönemde eziyet ve ağır işkence görmeyen Müslüman kalmamıştı. Bu yüzdendir ki Ebuzer gibi bazı Müslümanlar; iman ettikleri vakit, “bütün inananlar eziyet ve işkence görüyorlar, biz de görmeliyiz” deyip Kabe’nin yanında, Müşriklerin karşısında imanlarını haykırmış ve Kur’an okumuş, bunun üzerine dayaktan geçirilmişlerdi. (Bu konular için; Asım Köksal’ın İslam Tarihine ve İbni İshak-İbni Hişam siyerine müracaat edilebilir)

Bunlara rağmen tebliğden, davaya bağlılıktan ve tebliğ edilen konuların (müşriklerin hoşuna gitmez, kızgınlıklarını ve yaptıkları baskı ve işkenceleri artırsa bile) Kur’an’a uygun ve İslam’ın özü olmasından taviz verilmiyordu. Bununla birlikte bu safhada, kuvvete baş vurmadan ve uygulanan baskı ve şiddete sabrederek iktidar sahibi müşriklerle mücadele ediliyordu.

Hatta bir gün Rasulullah (sav) Kabe’nin yanında otururken, Habbab b. Eret gelip çektikleri ağır işkence ve eziyetlerden şikayetlenerek O’ndan dua etmesini ve Müşriklere karşı kendilerini savunmak için Allah’ın yardımını dilemişti. Bunun üzerine Rasulullah’ın (sav) benzi solmuş ve : “…Vallahi Allah bu işi mutlaka tamamlayacaktır. Öyle ki, bir kişi hayvanına binip San’a’dan Hadramevt’e kadar gidecek de Allah’tan başka kimseden korkmayacaktır. Ancak hayvanları hakkında Kurttan çekinecektir. Fakat siz acele ediyorsunuz.” demişti. (İbni Esir, Ahmet b. Hambel)

İslam’ın hakikatı net anlatılırken, müşriklerin her türlü çirkinlikleri teşhir ediliyordu. İster inançları, ister yaşam tarzları, ister iktidar yapıları ve isterse bireysel kimlikleri hakkında olsun, bütün kötülükleri deşifre edilip ortaya konuyordu.

Bu konuda Kur’an; Müşriklerin Darunnedve’de toplanıp Rasulullah’a (sav) takacakları lakap üzerine tartışmalarını (Müddessir suresi), Ebu Leheb’in Rasulullah’a (sav) karşı tavrını (Tebbet suresi), Rasulullah’a (sav) soyu kesik dediklerini (Kevser suresi), Müşriklerin ölümden sonra tekrar dirileceklerini inkar etmelerini (En’am 29, İsra 49, Mü’minun 37, Yasin 78, Saffat 16, Duhan 35, Vakıa 47, Kıyamet 3 ve başka ayetler), Rasulullah’tan (sav) sürekli mucize istemelerini (Bakara 118, Ra’d 7, 27, İsra 90-93, Furkan 7, 21 ve benzer ayetler gibi), getirdiği hakikatler konusunda O’nunla tartışmalarını (Necm suresi, Kıyamet suresi gibi)…..konu edinmiş ve bunları bir yandan deşifre etmiş, bir yandan da tartışma ve itirazlarına cevap vermiştir. Rasulullah (sav) de açık, net ve yalın bir şekilde Kur’an’ın bu metodunu uygulamış ve bu yolla Müşriklere karşı mücadelesini sürdürmüştür.

Müşrikler; yaptıkları hiçbir şeyin fayda getirmediğini gördükçe değişik arayışlara giriyorlardı. Bir gün ileri gelenleri toplandı ve Rasulullah (sav) ile konuşmak üzere Utbe b. Rebia’yı temsilci olarak yanına gönderip bazı tekliflerde bulundular. Utbe b. Rebia Rasulullah’ın (sav) yanına gelip kendisine şu tekliflerde bulundu : “Ey kardeşimin oğlu! Sen de biliyorsun ki; kabile içinde şeref ve soyca aramızda üstün bir mevkidesin. Fakat kavminin başına büyük bir iş, bir gaile getirdin. Onunla, onların topluluklarını dağıttın, akıllarını akılsızlık saydın, ilahlarını ve dinlerini ayıpladın, babalarından gelip geçmiş olanları tekfir ettin….Gel, sen beni dinle. Sana bazı şeyler teklif edeceğim. Onların üzerinde dur, düşün. Belki onlardan bazısını kabul etmek işine gelir” dedi. Peygamberimiz (sav): “Söyle ey Ebu’l-Velid! Dinliyorum” buyurdu. Utbe: "Ey kardeşimin oğlu! Eğer sen getirdiğin bu işle mal elde etmek istiyorsan, sen malca en zenginimiz oluncaya kadar mallarımızdan senin için mal toplayalım. Eğer sen bununla şeref ve şan kazanmak istiyorsan, seni üzerimize seyyid (ulu kişi) yapalım ve sensiz hiçbir işe karar vermeyelim. Eğer sen bununla kral olmak istiyorsan, seni kendimize kral yapalım. Eğer bu sana gelen şey, sana görünüp de kendinden uzaklaştırmaya güç yetiremediğin bir cin işi ise, seni tedavi ettirelim.” dedi.

Utbe sözlerini bitirinceye kadar Peygamberimiz (sav) onu dinledi ve: “Ey Ebu’l-Velid! Söyleyeceklerini bitirdin mi?” diye sordu. Utbe evet deyince, Peygamberimiz (sav): “Sen de şimdi beni dinle” dedi ve besmele çekerek Fussilet suresini okumaya başladı. Secde ayeti olan 37. ayetini de okuyup secde ettikten sonra: “Ey Ebu’l-Velid! Hiç işitmediğini dinlemiş bulunuyorsun. Artık işte sen, işte o.” Diye buyurdu. (İbni İshak, İbni Hişam)

Müşrikler; bu kadar ağır işkence, eziyet ve baskılara ilaveten, Müslümanlara çok ağır şartlar dayatmaya başladılar. Nübüvvetin 7. yılında bütün Müslümanlara genel bir ambargo konuldu. Müslümanlar, zorunlu olarak bir mahalleye yerleşmişlerdi ve çok ağır ambargo şartları altında bulunuyorlardı.

Müşrikler; Peygamberimiz, öldürülmek üzere kendilerine verilinceye kadar Haşimoğullarıyla barışmamak, Müslümanlara kız alıp vermemek, onlarla alış-veriş yapmamak, onlarla akrabalık ve sosyal münasebetleri kesmek, onlara yardım etmemek…üzerine anlaşmış ve bu anlaşmalarını yazılı bir şekilde Kabe’ye asmışlardı. (İbni İshak, İbni Hişam)

Müslümanlar; 3 yıl süren bu ambargo süresince öylesine sıkıntı çektiler ki yiyecek bir şeyleri kalmamış, deri parçasını kaynatıp çocuklarını onunla oyalayan bile olmuştu.

Buna ilaveten ayrıca 10. yılda Hz. Peygamberin (sav) hamisi ve amcası olan Ebu Talib ve ardından da, ta nübüvvetin başından beri O’nun en yakını ve destekçisi durumunda olan eşi ve Mü’minlerin annesi Hz. Hatice (ra) vefat ettiler. Bu 10. yıla hüzün yılı ismi verildi. Ancak bütün bunlara rağmen Rasulullah’ın (sav) öncülüğündeki Müslümanlar, İslami inanç, duruş, tavır ve söylemlerinden vazgeçmiyor ve taviz vermiyorlardı.

Bu özelliklerinden dolayı bu döneme, KUVVETE BAŞ VURMADAN MÜCADELE dönemi denebilir. Yani bu dönemde hareket kendini ilan etmiş ve açık idi. Ancak kuvvete baş vurmadan mücadele ediyordu. Yalnız şu var ki; hareket her ne kadar ilan edilmiş ve açık olsa bile, alınacak kararlar, tatbik edilecek strateji ve yapının muhafazasına dönük tedbirler gibi hassas konular, başta düşman olmak üzere kamuoyundan gizli tutuluyordu. Bu dönem, 6. yıldan 10. yıla kadar olan zamanı kapsamaktadır.

Biz bu dönemi özellikleri itibariyle maddeler halinde sıralarsak şu sonuçlar ortaya çıkar.

1-Mekke’deki Müşrik iktidar yapısına nazaran belli bir keyfiyet kazanan ve kemiyete ulaşan hareket, (gizliliği bırakıp) bir yürüyüş ile kamuoyuna ilan edilmiştir.

2-Kuvvetin hiçbir çeşidine baş vurmadan Müşrikler (iktidardakiler) direkt hedef alınmış ve onlarla açıktan siyasi mücadeleye girişilmiştir.

3-Her türlü baskı, şiddet ve işkencelere maruz kalındığı halde, İslam’ı net olarak tebliğ etmekten ve müşriklerin çirkinliklerini deşifre edip açıkça eleştirmekten taviz verilmemiş, tebliğ konularında da tadilata gidilmemiştir.

4-Müşriklerden teklif gelmesine rağmen, onların sunduğu imkanlardan yararlanmak ve meşru gördükleri yollarla hareket etmek suretiyle, takip edilen metottan taviz verme yoluna gidilmemiştir.

5-Ağır sıkıntı, baskı ve işkencelere karşı topyekün direnme, (dava ve davetçiler için) adeta sembol haline getirilmiştir.

Selam ve dua ile.

M. ALİ NUR
Diger Basliklar
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -VI-
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -V- / M. ALİ NUR
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -IV- / M. ALİ NUR
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -III- / M. ALİ NUR
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -II- / M. ALİ NUR
   HZ. MUHAMMED’İN HAYATINA BAKIŞ -I- / M. ALİ NUR
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git