Bınavê Xuda BOP’un hedef ve amaçları olarak birinci bölümde saydığımız maddelerin detayına geçmeden önce BOP’un hangi bölgeleri kapsadığını ve sınırlarının nerelere kadar genişletildiğine bir bakalım BOP’UN KAPSAMA ALANI Büyük Orta Doğu Projesiyle ilgili bazı önemli detaylar halen açıklanmamıştır. Bölgenin net sınırları da ABD’li yetkililerin açıkça telaffuz etmekten kaçındığı konular arasındadır. Ancak bugüne kadar ABD’nin bölgeye yönelik izlediği yol haritası göz önünde bulundurulursa, Büyük Orta Doğu olarak tanımlanan bölgenin coğrafî olarak Kuzey Afrika ülkeleri, Doğu Akdeniz kıyısındaki ülkeler, Basra körfezi kıyısındaki ülkeler de dahil bugünkü Orta Doğu ülkeleri, Kafkasya ve Orta Asya Türk cumhuriyetlerini kapsayan bir bölgeyi tanımlamak için kullanıldığı söylenebilir.(4) Günümüzde “Ortadoğu” olarak adlandırılan coğrafya; Türk-İran havzası (Türkiye-İran-Afganistan), Arap yarımadası (Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Umman, Katar, Yemen), Bereketli Hilâl (Hilâl-i Münbit) diye tabir edilen bölge (Irak, Filistin, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye) ve Kuzey Afrika’dan da Mısır’ı kapsamaktadır. ABD’nin “Büyük Ortadoğu” olarak isimlendirdiği bölgenin içine ise, Kafkaslar, Güney Asya’daki Müslüman ülkeler ve Kuzey Afrika ülkeleri de dahil edilmektedir.(5) ABD Harp Akademisi Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün 1999 yılında yayınladığı raporda The Greater Middle East (Büyük Ortadoğu) olarak tanımlanan ve Bosna'dan Çin'e, Orta Asya'dan Güneybatı Afrika'ya kadar geniş bir coğrafyayı içine alan yeni bir Ortadoğu tanımı yapılmaktadır.(6) Daha önce Bush'un başdanışmanlığını yapan, şimdi de ABD Dışişleri Bakanlığını yürüten Condalisa Rice, 2003 yılının Temmuz ayında Washington Post gazetesindeki mülâkatında, "Bu proje ile Fas’tan Çin sınırına kadar 22 ülkenin siyasal ve ekonomik coğrafyasını yeniden düzenleyeceklerini” iddia ediyordu.(7) Yapılan açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi dünyanın kalbi konumundaki bölgenin öncelikli BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ya da daha sonra GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) diye adlandırılan projenin kapsamına alındığını görmekteyiz. Bu bölgeye hâkim olan, dünyanın kalbine hâkim olmuş demektir. İnsanlığın vücuda geldiği, medeniyetlerin türeyip yayıldığı, üç büyük din’in çıkış merkezi, zengin gaz ve petrol yatakları, zengin su kaynakları, jeopolitik ve jeostratejik yapısı ve enerji nakil hatlarının ana güzergahı olması bakımından konumu göz önüne alınıp değerlendirildiğinde gerçekten dünyanın merkezi ve kalbi konumunda bir bölgedir. Bu nedenle bölge her ne kadar Amerika’ya uzak olsa da küresel hâkimiyet ve hegemonyası açısından önemli ve önceliklidir. Bu çerçevede bakıldığında kapsama alınan Büyük Ortadoğu’yu askeri açıdan kontrol altına alabileceği kara, hava ve deniz üslerinin ABD tarafından ele geçirildiğini görmekteyiz. ***** BOP’un hedef ve amaçları doğrultusunda yukarıda belirlediğimiz maddeleri detaylandırmakta fayda vardır. 1- ABD’nin “Yeni Amerikan Yüzyılı” politikaları doğrultusunda küresel anlamda yapılması planlanan siyasi, askeri ve stratejik çıkarlarının yeniden yapılandırılması: “Önleyici Saldırı” veya bir başka deyişle “Önleyici Vuruş” doktrini. Bu hedefler, ABD’nin küresel güvenlik stratejisi içinde ele alınmaktadır. ABD’nin yeni küresel stratejisi, çok kutupluluktan tek kutuplu dünyaya geçişin bir sonucu olarak, Amerikan üstünlük teorisini yansıtmayı sürdürmektedir. Bush, “Tarihin geri kalanı tarafımızdan yazılacaktır.” iddiasındadır. 2002 yılında ilan edilen Bush imzalı yeni Amerikan Milli Güvenlik Stratejisi’ne göre, Amerika kendine yönelik doğrudan bir saldırı olmadan da tehdit olarak algıladığı hedefleri vurma hakkını kendinde görmektedir.(8) “Bush yönetimi iktidara gelince, preemptive preeminence (öncelikli üstünlük) adını verdiği, Türkçe'de "önleyici müdahale" anlamını taşıyan bir yaklaşımla yeni bir dış politika oluşturdu. Buna göre Amerika, "küresel tehdit" algıladığı yerlere, bu tehdit oluşmadan önce de müdahale edecekti. Yeni muhafazakârların (neo-conservative) oluşturduğu bu politika, küresel teröre karşı, ABD'nin dünya hegemonyasını öngören bir yeni stratejiyi ifade ediyordu.” (9) 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırılardan sonra “Yeni Amerikan Yüzyılı” politikaları tüm çıplaklığı ile izhar edildi ve bu olay fırsat olarak değerlendirilerek yeni politikalar uygulamaya konuldu. “Önleyici Saldırı” doktrini gereği düşman unsurların harekete geçmeden kendi üslerinde vurulması, terör yuvalarının yok edilmesi, tehdit unsurlarının etkisizleştirilmesi, küresel hedef ve çıkarlara yönelik tehditlerin bertaraf edilmesi, dönüşüm projelerinin önündeki engellerin kaldırılması… için siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri alanlarda harekete geçildi. NATO devreye sokuldu, stratejik ortaklar oluşturuldu, projeler bir bir masaya konuldu; Afganistan ve Irak operasyonları ile düğmeye basıldı. Büyük Ortadoğu için "Büyük Dönüşüm Projesi"nin ilk ayağını ABD Başkanı'nın dönemin Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice'ın Washington Post'ta yayınlanan "Transforming The Middle East" (Ortadoğu'yu Dönüştürmek) başlıklı yazısı oluşturdu. Daha sonra Başkan Bush 6 Kasım'da "Ortadoğu'yu Özgürleştirme Stratejisi" (11 Eylül'den sonra yaptığı bir açıklamada ‘Haçlı Seferleri'ne çıkacağız’ demişti.), Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in Davos'ta açıkladığı "Büyük Ortadoğu'da Reform" projesi, Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın konuya ilişkin açıklamaları projenin boyutunu belirledi. Projenin somut bir şekilde ortaya çıkması için çalışan ve projenin mimarlarından ABD yönetimi tarafından özel olarak görevlendirilen kişi ise ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman. (10) 2- ABD’nin Ortadoğu konusunda önceliği, petrol rezervlerinin %72’sinin bulunduğu bu bölgede Çin, Rusya gibi yeni süper güçler ortaya çıkmadan, güçlü bir varlık ve hakimiyet sağlaması ABD’nin küresel çıkarları karşısındaki en büyük tehdit, hızla yükselmekte olan Rusya, Çin ve Hindistan güçleridir. Sovyetlerin çöküşünden sonra her ne kadar Rusya eski gücünü kaybetmişse de Putin’in karizmatik yapısı ve ülkedeki zengin petrol ve gaz rezervlerinin işletilmesi kısa sürede Rusya’yı hemen hemen eski gücüne kavuşturmuştur. Aynı şekilde Çin ekonomisi hızla büyüyerek Amerika ile rekabet edebilecek bir pozisyonda ve başını ağrıtmaktadır. “Geleneksel kültürüne uygun olarak sabırla ve abartılı bir görüntü vermeden, ancak kararlı bir şekilde on yıldır %10’luk ekonomik kalkınma hızını sürdüren ve silahlı kuvvetlerini yeniden yapılandıran Çin’in, ekonomik açıdan yeni bir küresel güç ve güvenlik açısından da bir bölgesel güç olduğunu ifade etmek mümkün. Şangay İşbirliği Örgütü içerisinde Rusya ve enerji zengini Orta Asya ülkeleriyle işbirliği yapan Çin’in yükselmesini sürdürmesi enerji güvenliğine bağlı. Bu amaçla Çin Ortadoğu’da, Orta Asya’da, Afrika’da ve Latin Amerika’da hem enerji güvenliği için ciddi inisiyatifler uyguluyor hem de bu coğrafi bölgelerde ABD çıkarlarını şimdiden çevreliyor. ABD ve Çin ekonomilerinin karşılıklı bağımlılıkları ilk defa yaşanan bir ekonomik yenilik olarak dikkatleri çekerken, zaman içerisinde Çin’in bu ekonomik karşılıklı bağımlılıkta daha avantajlı olabileceği de değerlendiriliyor. Zira, halen Çin’in döviz rezervleri ABD’nin bütçe ve dış ticaret açığı toplamlarına ulaşıyor (yaklaşık 1 trilyon dolar).” (11) “1991 Yılında, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla bir gerileme dönemine giren Rusya ise, karizmatik lider Putin’in gayretleri ve enerji gelirlerindeki artış ile birlikte enerjiyi bir yumuşak güç veya bazı değerlendirmelere göre bir silah olarak kullanarak yeniden önemli bir Avrasya gücüne dönüştü ve silahlı kuvvetlerini modernize ederken yeniden küresel etkinliğe sahip oldu. 1997 Yılından bu yana yıllık %6-7’lik bir ekonomik büyümeyi sürdüren Rusya, Putin’in yönetimi ve ekonomiyi merkezileştirmesiyle ciddi bir Avrasya gücü olarak öncelikle Baltık’tan Karadeniz’e ve Karadeniz’den Kırgızistan’a kadar uzanan hatta ABD’nin, NATO’nun katkısı ile de kendisini çevreleme gayretlerine karşı duruyor ve Doğu Avrupa’da, Kafkasya’da ve Orta Asya’da ciddi inisiyatifler uyguluyor. Rusya hem enerji zengini bir ülke olarak hem de çevre ülkelerin enerjisini toplayarak ve bu enerjinin Avrupa’ya ve Uzak Doğu’ya gönderilmesinde regülatör rolü oynayarak, Avrasya coğrafyasında jeopolitik etkinlik sağlıyor.”(12) ABD bu sınırsız gücü ile her istediğini yaptırabileceğini, muhtemel potansiyel rakipleri şimdiden nötralize edebileceğini düşünüyor. AB, Rusya, Çin ve Hindistan güçlenmeden ve enerji kaynakları ile enerji hatları üzerinde yaşayan Müslüman dünya muhtemel bir toparlanma veya birleşmeye gitmeden hayati açıdan önemli olan bu stratejik bölgenin ABD’nin öngörülerine göre stabilize edilmesi BOP’un ilk önemli amaçları arasında yer almaktadır. BOP’un ameliyesi İslam coğrafyası üzerinde ve bu coğrafyanın sahip olduğu zenginlikler ve potansiyeller dolayısıyla sürecektir; ama hedefi ABD’nin küresel gücünü tahkim etmektir.(13) Devamı inşallah bir sonraki bölümde… Selam ve dua ile…. M. Zeki GÜNEY KAYNAKÇA 4- Lezgin/ AVSAM’dan alıntı 5- Umran / Nisan 2004/ Turan Kışlakçı 6- Büyük Ortadoğu Projesi ve İslami Tavır/ Mızgin 7- İntizar Dergisi sayı 2/ BOP ve Katledilmek İstenen Geleceğimiz 8- Bkz. http://www.whitehouse.gov/nsc/nss.pdf, ayrıca Dünya Gündemi Gazetesi, sayı: 53 18-25 Aralık 2005. 9- Emre Kongar/ ABD, ılımlı İslam ve Türkiye 10- Emperyalizmi Yeniden Yorumlama Modeli Olarak Büyük Ortadoğu Projesi/ E. Fatih Belge 11- E. Tuğg. Nejat ESLEN/ TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK-JEOSTRATEJİK SEÇENEKLERİ 12- E. Tuğg. Nejat ESLEN/ TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK-JEOSTRATEJİK SEÇENEKLERİ 13- BOP’un Amaçları ve Araçları/ Ali Bulaç |