Adı
Soyadı: Ekrem ULUDAĞ
Doğum yeri ve tarihi: Diyarbakır–1976
Şahadet yeri ve tarihi: Diyarbakır / 4 Nisan 1994
Şahadet Şekli: Menzilcilerin saldırısı sonucu.
Hayatı ve şahsi özellikleri:
Şehid
Ekrem Uludağ 1976 Diyarbakır Ergani doğumludur. Henüz küçük yaşlarda iken ailesi
Diyarbakır’a yerleşmiştir. Diyarbakır’da Hizbullah Cemaati elemanları tarafından
kendisine gösterilen ilgi ve alakayla camiye gelerek namaza başlar ve Kur’an
dersi alır. Gün geçtikçe kendini İslami ilimlerde yetiştirir ve Cemaat
saflarında aktif olarak çalışır.
İslami faaliyetlere katılan Ekrem ile ailesi arasında bazı sorunlar yaşandı.
Bunun üzerine evden ayrılarak arkadaşlarının yanına yerleşti. Bundan sonra
İslami faaliyetlerine daha bir hız verdi. Henüz küçük yaşta olmasına rağmen
birçok alanda faaliyetlerini sürdürüyordu. Onun bu küçük yaştaki faaliyetlerine
şahit olan arkadaşları bile hayretlerini gizleyemiyorlardı.
Sürekli güler yüzlü oluşu, hilmi, güzel belagati ve yaşının çok üzerindeki
olgunluğuyla çevresindeki arkadaşlarının beğenisini ve takdirini kazanmıştır.
Müslüman bir kardeşinin kalbini kırdığı görülmemiştir.
Cemaatin terbiyesinde yetişmiş nadide fertlerdendir. Henüz ortaokul dönemlerinde
iken bile çalışkanlığı, zekâsı ve olgunluğu ile göz dolduruyordu. Cami ve okul
çalışmalarında kesinlikle aksaklık ve gevşeklik göstermezdi. Lise dönemlerine
geldiğinde gösterdiği sadakat, samimiyet ve çalışkanlıkla cemaatsel bazı görev
sorumlulukları yüklendi. Hem okul, hem cami, hem de diğer işleri yoğun olmasına
rağmen hiçbirini aksatmadan, büyük bir özen ve başarı ile yerine getirmiştir.
Nadide insanlarda bulunan bir soğukkanlılık ve cesarete sahipti. O dönemlerde
özellikle okullarda baş gösteren kavgalarda hep ön saflarda yer alırdı. Bu
tavrıyla hedef haline gelmişti. Şehadetinden önce de birkaç saldırıya uğramış
ancak bir zarar görmeden bunları atlatmıştır.
Diğer okullarda çıkan kavgalara da katılıp dava arkadaşlarına yardımcı olarak
büyük cesaret örnekleri sergilemiştir. Bir arkadaşı şöyle bir anısını anlatıyor:
“Bir defasında ben ve Ekrem bir camide otururken, camiye yakın bir lisede
okuyan bir kardeş soluk soluğa, heyecanla içeri girdi ve okulda ufak çapta bir
kavga çıktığını, yaklaşık 30–40 kişilik satırlı PKK grubunun okulun önünde
kendilerini beklediklerini söyledi. Ekrem bana, ‘Hemen onlara yardıma gidelim’
dedi. Ben de, ‘Üzerimizde bir şey yok, üzerimize bir şeyler alıp öyle gidelim’
dedim. Ancak Ekrem; ‘O zaman geç olabilir, biz böyle gidelim, onlar
korkaktırlar, Allah’ın izniyle bir şey yapamazlar, sen hiç meraklanma’ dedi.
Böylece okulun önüne gittik. Öğrenciler çıkmak üzereydi. Okulun karşısında en az
30–40 kişi bir arada bekliyordu. Ekrem ile beraber onların karşısında beklemeye
başladık. Karşımızda bize parmak sallıyor, satırlarının ucunu gösteriyorlardı.
Biz de sanki üzerimiz doluymuş gibi ceketlerimizin önünü kapatmış, onlara
bakıyorduk. Ekrem oldukça sakin ve soğukkanlıydı. Nihayet öğrenciler okuldan
çıktılar. Okulda sadece 5–6 arkadaşımız vardı. Onlara toplu halde gitmelerini
söyledik. Onlar oradan uzaklaşınca, Allah o korkakların kalbine büyük bir korku
salmıştı ki, hiç bir şey yapamadan topluca oradan ayrıldılar. Böylece Şehid
Ekrem’im büyük cesaret ve soğukkanlılığı sayesinde kardeşlere gelebilecek bir
zarar selametle atlatılmış oldu.”
İhlâsını daima muhafaza etmeye gayret etmiş, dünyaya ve ondaki güzelliklere önem
vermemiştir. Bir kardeş anlatıyor:
“Ekrem çok zeki olduğundan okul dersleri de çok iyiydi. Okulda öğretmenlerin
takdirini kazanmış bir öğrenciydi. Her yıl takdir veya teşekkür belgesi alırdı.
Yine bir gün okul sonunda bir camide otururken şehit elinde karnesi ve teşekkür
(ya da takdir) belgesi ile yanıma geldi. Kendisini tebrik ettim. Kendisi hiç
önemsemeden takdir belgesini gösterip; ‘Bu kâğıt parçalarının hiçbir önemi yok.
Önemli olan yüce Rabbimizin takdirini kazanıp, O’nun teşekkürüne mazhar
olmaktır” dedi.
Namazlarını erkânına riayet ederek kılardı. Nafile ibadetlerini de özenle yerine
getirirdi. Boş zamanlarında camiye gider tek başına Kuran okur ve tenha bir
köşede uzunca tefekkür âlemine dalardı.
Kardeşleri ile kendisi arasında hiçbir fark görmez, her zaman kardeşlerini
kendisine tercih ederdi. Onu çok seven ve kendi hayatında derin izler bırakan
bir kardeş anlatıyor: “Bir defasında bir camide buluşmuştuk. Evim camiden çok
uzaktı. Yaya olarak ancak bir saatte eve varabiliyordum. Camiye yürüyerek
gelmiştim. Çünkü hiç param yoktu. Camideki arkadaşlardan da para istemekten
utanıyordum. Bir şey söylemeden Ekrem ile beraber dışarı çıktım. Ekrem’e hitaben
‘Valla kardeş bende hiç para yok. Evim de çok uzak olduğundan yürüyerek bir
saatte ancak varırım’ dedim. Bana bakıp tebessüm etti. Bana: ‘Niye böyle
açıklama yapıyorsun. İste yeter’ dedi. Cebinde sadece 20 bin lirası vardı. Bana
10 bin lira yeterdi. Bunu kendisine söyledim, ancak o hepsini vermek istedi,
ısrar etti. Bana, ‘Benim evim yakın. Ben istediğim zaman ailemden para
alabilirim’ dedi. 20 bini bana zorla verdi. Bu hatıranın kıymeti yanımda çok
yüksektir”
Ekrem şehit olmadan önce bir arkadaşı gördüğü rüyayı şöyle anlatır: “Ben ve
Ekrem bir göl kıyasındaydık. Gölün güzelliğini nasıl tasvir edeceğimi
bilemiyorum. Suyun dibinde yakuta benzer, renkli taşlar vardı. Su öyle berraktı
ki gölün en dibi bile rahatça görünebiliyordu. Gölün karşı kıyısında yeşillikler
vardı. Ekrem orayı işaret ederek; ‘Bak Şehit Ahmet, A. Kadir ve diğer şehitler
orada. Haydi, biz de yanlarına gidelim’ dedi ve suya atlayıp yüzerek karşı
tarafa geçti. Bana; ‘Sen de gel’ dedi. Ben de suya atlayıp yüzmeye başladım.
Yüzdükçe şehitlerin bulunduğu kıyı uzaklaşıyordu. Ekrem’e; ‘Yetişemiyorum’ diye
bağırdım. Ekrem; ‘Biraz daha gayret etsen yetişirsin’ dedi. Bu rüyayı kendisine
anlatamadan Ekrem şehit oldu.”
Cemaatin Diyarbakır’da yaptığı İslami çalışmalar gerek PKK’liler gerekse başka
gruplar tarafından hazmedilemiyordu. Bu nedenle Cemaat mensuplarına yönelik fili
saldırılara giriştiler. Bu saldırılar cami ve okullara kadar yayıldı. Cemaat
mensupları söz konusu saldırılara karşı kendilerini savunmak zorunda
kaldıklarından haliyle bazen meydan kavgaları çıkıyordu. Çıkan bu kavgalarda
Ekrem büyük kahramanlıklar gösteriyordu.
Ekrem’in kahramanlıkları ve yorulmak bilmeyen çalışmaları göze batmış olacak ki,
Menzilciler ismiyle müsemma grup iki kez kendisine silahlı saldırıda bulundu.
Fakat her iki defasında da başarısız oldular. Onların bu saldırıları Ekrem’i
caydırmak bir yana onun daha fazla hizmet etmesine vesile oldu.
Tarih 4 Nisan 1994, yer Diyarbakır Birlik Lisesi civarı… Ekrem, cemaatsel bir
görev için gittiği kahvede oturduğu esnada Menzilcilerin silahlı saldırısına
uğrar. Kafasına aldığı üç kurşunun etkisiyle yere yığılır. Ekrem orada ruhunu
Rabbine teslim ederek şehitler kervanına katılır.
İlahi! Rızan için yoluna baş koymuş, uğruna mallarını, canlarını seferber eden,
dünyayı değersiz gören, hayatlarının baharında ruhlarını davana adayan şehit
kardeşlerimize rızanı nasip ederek, gönüllerini hoşnut et, bizleri onların
davalarında istikrarlı kıl, şefaatlerinden mahrum etme…
|