Bu
yazımızda Psikolojik savaşın genel özelliklerini yazacaktık. Ama baştan sona
kadar planlı bir psikolojik savaş uygulaması olan 28 Şubat 1997 darbesinin yıl
dönümü olmasından dolayı konumuz açısından incelemek istedik. Bu yazıda sürecin
oluşturduğu tahribat, yaşatılan mağduriyetler ve yapılan zulümlerden ziyade işin
psikolojik savaş boyutuna dikkat çekmek istedik.
Psikolojik savaşın ilk adımı planlamadır. Kime karşı, nasıl bir savaş
yürütülecek belirlenir. 28 Şubat darbesine hazırlık yapanlar bu işe, henüz Refah
Partisi seçimleri kazanmadan başladılar. Bazı belediyelerde sağlanan başarı,
gelen seçimlerde de Refah partisinin yükseleceğinin habercisiydi. Nitekim seçim
öncesi kamuoyu anketleri de bunu gösteriyordu. Sürekli olarak irtica paranoyası
yaşayan askeri kesim bu gelişmeler karşısında panikliyordu. Genelkurmay
çevreleri Refah Partisinin yükselmesini İslam’ın yükselmesi olarak algılıyordu.
Psikolojik harekât dairesinin planlamaları ile irticaya karşı yapılması
gerekenler devreye konmalıydı.
Refah Partisi üzerinden bir irtica paranoyası oluşturulmaya karar verilmişti.
Amaç, durumdan vazife çıkarma ve güç elde etmeydi. Bu amaçla harekete geçilmiş
ve daha genel seçim yapılmadan Refah Partisinin irtica odaklı olduğu, iktidara
gelmesinin doğuracağı sakıncalar ve hiçbir partinin onlarla koalisyona gitmemesi
gibi kamuoyunda dikkat çekecek ve endişe uyandıracak konular basın aracılığı ile
işlenmeye başlanmıştı. Medyanın bu konuyu bilinçli ve ısrarlı bir şekilde
işlemesi etkisini göstermiş, öyle ki daha seçim olmadan birçok parti Refah
Partisi ile koalisyon ortağı olmayacağını deklare etmişti. Bunun yanında
psikolojik savaşa kapılmaya müsait bir kısım insanların kafasında, bu parti ve
icraatlarıyla ilgili endişe ve kuşkular başlamıştı. Bu durum, yani; “Hedef
ile ilgili istenilen yönde fikir oluşturma” durumu, psikolojik savaşta bir
merhaledir. Bu gerçekleştirilmiş, daha seçimler olmadan bir parti üzerinden
İslam ve Müslümanlara yönelik yürütülecek bir psikolojik savaşın zemini
oluşturulmuştu.
Yürütülecek psikolojik savaşta planlama ile birlikte bilgi toplama çok
önemlidir. Burada hedef, bir parti üzerinden İslami kesimler olduğuna göre;
Müslümanları mürteci gösterecek, kamuoyunda korku ve panik oluşturacak bilgi ve
belgelere ihtiyaç vardı. Kullanılabilecek her bilgi toplanmalı ve malzeme elde
edilmeliydi. Önemli olan eldeki bilginin doğruluğundan ziyade etki gücüydü. Bu
nedenle toplanan bilginin yanında masa başı üretilen argümanların da olması
gerekliydi. Tümü fazlasıyla yapılmış, onlarca yıl öncesinden verilen bazı
beyanatlar ve ses kayıtları bir bir piyasaya sürülmeye başlanmıştı.
Toplanan bilgilerde gerekli sınıflandırma yapılmış, yerine ve zamanına göre
kamuoyuna sürülmeye başlanmıştır. Kamuoyu belli bir kıvama gelmiş, psikolojik
savaş tabiriyle “meyve olgunlaşmış ve artık yemenin zamanı gelmiştir. “Artık
bir partinin iktidara gelip gelmemesi”nden ziyade konu, İslami kesim ve
irtica ile mücadeledir. Kamuoyunda oluşturulan korku ve panik aşaması,
psikolojik savaş yürüten güçlerden medet umma ve yaptıklarına tepki vermeme
aşamasına gelmiştir. Sokakta yürüyen yabancı uyruklu birini dahi kıyafetinden
dolayı alıkoyma veya bir merkezde namaz kılınması tüm basında gündem olup kelli
felli yetkililer bununla ilgili vatan millet Sakarya nutukları attıkları zaman
meyve olgunlaşmış ve yeme vakti gelmiş demektir. Nitekim bu yapılmış, normal
zamanlarda kimsenin dikkat dahi etmeyeceği söz, fiil ve davranışlar saldırı için
birer malzemeye dönüşmüştür.
Psikolojik savaşın planı yapılmış, bilgi ve malzeme temin edilmiş veya
üretilmiş, artık senaryoyu ortaya koyma ve tatbik aşamasına geçilmiştir.
Senaryoyu ortaya koyan genelkurmay, tatbik için zinde güçlere ihtiyaç
duymaktaydı. Sürecin aktörleri medya, sendikalar, iş dünyası, yargı vs. tümü
yerini almış ve oynanan tiyatronun her gün yeni bir perdesi sahneye koyulmaya
başlanmıştır. Zahirde 28 Şubat sürecine götüren unsur, halkın duyarsızlaşmasını
sağlama ve kullanılan unsurlardan çok iyi istifade etmeleriyle olmuştur. O günün
medya manşetlerine bakıldığında, manşetleri atanlar dahi şuan bırakın savunmayı,
bu durumdan utanmaktadır. Ama o zaman atılan her manşet, senaryosu yazılmış
tiyatronun sahnede oynanan yeni bir perdesiydi. Zaten manşetleri attıranlar da
psikolojik savaşı uygulayanlardan başkası değildi.
Tatbik ve uygulama aşaması 28 Şubat sürecinde iki boyutlu olmuştur. Birinci
boyut istenilen amaca mebni bilgileri düzenli ve sistemli bir şekilde kamuoyuna
sunarak yönlendirmek, ikinci boyut genelkurmay harekât dairesinin üniversite,
yargı, üst düzey bürokratlara yönelik açıktan yaptığı brifinglerdi. Öyle ki
ülkeye adalet dağıtması beklenen üst düzey yargıçlar, bir askeri yetkilinin
verdiği brifingi sekiz dakika boyunca ayakta alkışlayacak hele getirilmişti.
Artık meydan açık, atış serbestti. İslami görülen en küçük söz, fiil ve davranış
hedefe alınmaya başlanmıştı. Seçimlerden 28 Şubat’a gelinen süreçte hem senaryo
sahipleri yani psikolojik savaşı uygulayanlar hem de figüranlar rollerini iyi
oynamıştı. Refah Partisi bahane edilerek tüm İslami çevreler hedefe oturtulmuş
ve hareket edemez hale getirilmişti.
28 Şubat uygulayıcıları bir noktaya kadar planlarını iyi uyguladılar. İstenilen
kamuoyu oluşturuldu, figüranlar bulundu, planalar uygulandı ve birçok amaçlarına
da ulaştılar. Ülkede geçmiş yıllarda yaşanan silahlı darbeler yerine, Psikolojik
savaş teknikleri uygulanarak post modern bir darbe gerçekleştirildi. Ama “28
Şubat bin yıl sürecek” öngörü ve beklentisi ile büyük bir yanılgı
içindeydiler. Çünkü olgunlaşan ve uzun süre yenen meyve artık çürümeye yüz
tutmuştu. Meyve çürüyordu çünkü onu besleyen kaynak ve ortam sağlam değildi.
Masa başı yalan yanlış üretilen ve oluşturan bilgilerle sürmesi mümkün değildi.
Allah’a emanet olunuz
Abdullah Hocaoğlu
|