Cemaat olarak, genel anlamda kendimizi bizden önce yaşayan ve İslamı yeryüzüne
hakim kılma mücadelesi veren bütün İslami hareketlerin kendilerinden sonra
bıraktıkları zengin ve bereketli mirasın varisi olarak görüyoruz. Cemaatsel
faaliyetlerimizin hem öncesi ve hem de sonrasında, yani mücadelenin her
aşamasında bizden önce ortaya çıkan veya çağdaş olup halen mücadele sahasında
bulunan bütün İslami hareketlerin hem teorik ve hem de pratik uygulama ve
tecrübelerinden sürekli istifade etmişiz ve halen de ediyoruz. Bu anlamda
Cemaat, diğer İslami hareketlerden hem etkilenmiş ve hem de faydalanmıştır.
Ancak özel anlamda Cemaat, ne yerel ve ne de ümmet düzeyinde kendisinden önce
mücadele veren veya şu anda mücadele sahnesinde olan hiç bir hareketin aynısı,
uzantısı ve devamı değildir. Ne ülke içinde ve ne de ülke dışında hiç bir
hareketin uzantısı olmadığı gibi, mirasına da konmamıştır. Bunu, sadece bu
gerçeği ifade etmek için söylüyoruz. Yoksa övünmek veya böyle olmasını
istediğimiz için söylemiyoruz. Çünkü, bu durumun övünülecek veya arzu edilecek
bir tarafı yoktur. Aksine böyle bir avantaja sahip olmamak sadece Cemaat için
değil, bu durumda olan bütün Müslümanlar ve İslami hareketler için önemli bir
eksiklik ve aynı zamanda büyük bir şansızlıktır.
Gönül isterdi ki, günümüzde Müslümanların yaşadığı bütün coğrafyalarda İslamı
hayata hakim kılma amacıyla mücadele sahnesine çıkmış bütün cemaat ve
hareketler, kendilerinden önce ortaya çıkmış ve tarihi süreç içerisinde
kesintiye uğramadan süregelen bir mücadele ve cemaatleşme geleneğinin devamı
veya varisi hareketler olsaydılar. Hiç şüphesiz çağımızda ortaya çıkan ve bugün
halen mücadele eden İslami cemaat ve hareketler, eğer tarihten gelen kesintisiz
bir mücadele geleneğinin devamı veya uzantısı yapılar şeklinde kendilerinden
önceki mücadeleyi devralıp bugünlere gelselerdi, bu hareketlerin günümüze kadar
ki başarı ve kazanımları, güç ve konumları çok daha iyi bir düzeyde olacağı
gibi, genel olarak İslam ümmeti de bugün içinde bulunduğu bu kötü durumda
olmayacak, bu acıları yaşamayacak ve çok daha iyi bir konumda olacaktı. Nitekim
az sayıda da olsa bu şansa sahip olan hareketlerin daha farklı ve iyi bir
durumda olduğunu müşahede etmekteyiz.
Cemaat olarak biz de, kendi coğrafyamızda tarihi kökleri, mücadele geleneği,
tecrübe ve birikimleri olan bir hareketin uzantısı veya devamı olmak isterdik.
Böyle bir hareketin tarihi süreç içerisindeki mücadelesiyle, günümüze kadar
getirdiği bütün imkan, tecrübe ve mücadele geleneğini devralıp zengin
birikimlerinin varisi bir hareket olmayı da çok arzulardık. Eğer böyle bir
mirası devralmış, bu avantaj ve imkanlara sahip olmuş bir hareket olarak bu
mücadeleyi sürdürmüş olsaydık, hiç şüphesiz bugün içinde bulunacağımız merhale,
ulaşacağımız hedefler, İslami davamızın kazanımları ve genel olarak durumumuz
her açıdan çok daha ileri düzeyde olacaktı. Fakat maalesef ümmet coğrafyasının
birçok alanında olduğu gibi, bizim coğrafyamızda da Müslümanların böyle bir
şansı olmamıştır. Özellikle Kürdistan’da, tarihi süreç içerisinde meydana gelen
acı olaylar ve Müslümanlara karşı işlenen vahşice zulümler sonucu bu mücadele
geleneği sürdürülememiş ve kesintiye uğramıştır.
Cemaat, kendisine kadar ulaşan bir mücadele geleneğini devralmadığından,
mücadele sahnesine çıkınca sıfırdan başlamak zorunda kaldı. Dolayısıyla,
Cemaatleşme sürecini başlatınca, bu iş için ihtiyaç duyulan ve gerekli olan
bütün altyapıyı ve imkanları kendisi oluşturdu. Bu nedenle her merhalenin gereği
ve ihtiyacı olan yeteri düzeyde maddi imkan, yetişmiş insan gücü, teşkilati
tecrübe ve birikime sahip olmadığından, bu uzun ve meşakkatli yapılanma ve
mücadele sürecinde birçok zorluk, sıkıntı ve olumsuzluklar yaşadı. Aynı zamanda
imha amaçlı saldırılar dahil birçok komplo ve düşmanlıkla karşılaştı. Ancak
bütün bu zorluk ve olumsuzluklara rağmen, Allah’ın lütfü ve yardımı ile Cemaat,
kısa sürede birçok merhaleyi başarıyla atlattı. Yaşadığı bu zorlu ve meşakkatli
merhaleleri aşarak yoluna devam ederken, birçok tecrübeler de elde etti. Bu uzun
soluklu ve meşakkatli mücadele ortamında, yaşayarak ortaya koyduğu başarılı
pratik uygulamalarıyla ulaştığı imkan, birikim ve tecrübeler ışığında yoluna
devam edecektir.
[
Geri Dön
] |