Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Gözleri horluktan asagi düsmüs bir halde kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasaglam iken de secdeye davet ediliyorlardi (fakat yine secde etmiyorlardi). Kalem/43

Bir Hadis:
Müslüman, dilinden ve elinden diğer müslümanların güvende olduğu, mü’min de insanların malları ve canları hususunda kendisine güvendiği kişidir. (Tirmizi, İman 12)
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

ŞEHADETİNİN 18. Y...

KENDİ DİLİNDEN HİZBULLAH - 10.BÖLÜM

CEMAATIN MÜCADELE TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ

Cemaatin faaliyetlere başlamasının üzerinden henüz iki yıl geçmemişti ki, 12 Eylül askeri darbesi gerçekleşti. Askeri cunta, Türkiye’deki legal ve illegal bütün siyasi hareketlere ve örgütlere ağır darbeler vurdu. Aldıkları darbeler neticesinde birçok hareket dağılma sürecine girdi. Özellikle İslami kesim, illegal düzeyde örgütlü ve güçlü bir harekete sahip olmadığından, İslami faaliyetleri devam ettirmede ciddi sorunlar yaşadı. Cemaat, faaliyetlerini tamamen gizli yürüttüğünden ve bu iki yıllık mücadele süresi boyunca faaliyetleri deşifre olmadığından, bu dönemi en az zararla atlattı. Ayrıca darbe sonrasının zorlu döneminde de süregelen gizli cemaatleşmesi sayesinde faaliyetlerini sürdürebildi. Cunta rejiminin baskı ve zulümleri sonucu özellikle İslami kesimin içine düştüğü dağınıklık, pasiflik ve faaliyetsizlik durumu, süregelen örgütlü bir mücadele geleneğinin olmayışından kaynaklanıyordu. Müslümanların hareket düzeyinde yaşadıkları bu sorunlar ve karşılaştıkları olumsuzluklar, Cemaatın uygun zamanda ve yerinde bir çıkış yaptığını, hareket noktasının, cemaatleşme ve mücadele yöntemlerinin doğruluğunu ve haklılığını ortaya koyuyordu.

1979 yılında başlayıp günümüze kadar devam eden İslami mücadelemizin ve cemaatsel faaliyetlerimizin geçirdiği değişik dönem ve merhaleler vardır. Mücadele süreci boyunca her dönem ve merhalede karşılaşılan sorunları ve yaşanan olayları, her merhale ve dönemde uygulanan ve takip edilen strateji ve programları, pratikte karşılaşılan ve yaşanan zorlukları, değişik dönemlerde ve değişik kesimler tarafından Cemaate karşı geliştirilen komplo ve düşmanlıkları, imha amaçlı dayatmaları ve Cemaat içinde oluşturulmak istenen fitneleri buruda tek tek ele alıp bunlar hakkında detaylıca açıklama yapma bu çalışmanın konusu değildir. Çünkü bu, bir kitaba sığmayacak kadar geniş kapsamlı bir çalışmayı gerektirir. Biz burada sadece Cemaatın mücadele tarihine kısaca bir göz atıp bu tarihi süreç içinde farklı dönem ve merhalelerde yaşanan ve karşılaşılan önemli olaylara kısaca değineceğiz. Ayrıca, önemine binaen bu olayların bazılarını bu kitapta müstakil başlıklar altında ele alıp, konuyla ilgili yeterince açıklamalarda bulunacağız.

Cemaatın mücadele tarihini iki temel dönem teşkil etmektedir. Birincisi kuruluş tarihi olan 1979 yılından 1991 yılına kadar olan dönem, ikincisi ise 1991 yılından 2000 yılına kadar olan dönemdir. Aslında bu iki temel dönemin her biri kendi içinde farklı dönem ve merhalelere sahiptir. Ancak belirgin, hayati ve önemli olayların yaşandığı tümden farklı özelliklere sahip iki ayrı dönem söz konusu olduğundan, Cemaatın mücadele seyrinin iyi anlaşılması için iki temel döneme ayırıp bu şekilde ele almayı uygun gördük. Birinci dönem, tamamen cemaatleşme, tebliğ, davet ve eğitim ağırlıklı olup silahlı mücadele ve çatışmanın olmadığı dönemdir. İkinci dönem ise, birinci dönemdeki faaliyetlere ilaveten, PKK, Nifak grubu ve TC’nin derin devletine bağlı istihbarat örgütleri, ajan ve çetelerle yoğun bir mücadele ve çatışmanın yaşandığı dönemdir.

Birinci dönem olan 1979-91 yılları arasını kapsayan süreç içinde Cemaat, Kürdistan ağırlıklı Türkiye genelinde toplumun her kesimini kapsayan çok geniş bir alanda faaliyet sürdürdü. Bu süreç boyunca, bölgenin tümünü harmanlayarak Kürdistan’ın bütün il, ilçe, köy ve hatta mezralarına kadar İslami davet ve tebliği götürerek yoğun bir cemaatleşme çalışması ve faaliyet yürüttü. Cami-medrese-okul ağırlıklı olan bu çalışması, bölgenin bütün faki okutan medrese, üniversite, lise, ortaokul, işçi, esnaf, memur ve köylü olmak üzere, halkın bütün kesimlerini içine alan geniş kapsamlı bir çalışmaydı. Bu faaliyetleriyle, toplumun bütün kesimlerine daveti ulaştırmayı amaçlıyordu. Özellikle okumuş, dindar, İslam’a temayülü olan insanlara ulaşmaya çalışarak, bunları İslami mücadele ve Cemaat çalışmalarına kazandırmayı hedefliyordu. Her dönem ve merhalenin yapısına uygun, yerine göre gizli cemaatleşme-gizli davet, yerine göre gizli cemaatleşme-açık daveti esas alarak, bölgede çok yoğun bir kültürel, siyasi, itikadi, teşkilati, ahlaki eğitim, bilinçlendirme ve cemaatleşme faaliyeti yürüttü. Böylece, bu faaliyetleriyle 1991 yılına kadarki süreç içerisinde bölge genelinde yoğun bir kültürel aktivitenin yaşanmasını sağladı. Cemaat, bölge genelindeki bu etkin kültürel faaliyetleriyle bölgeyi adeta bir kültür panayırına çevirdi.

Cemaatın bu etkin ve geniş kapsamlı eğitim faaliyetleri, bölgede büyük bir kültürel değişim ve dönüşüme yol açtı. Bölge sathında yürütülen bu kültürel faaliyetlerle, İslami eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapıldığı gibi, o güne kadar TC’nin okuma yazma öğretmekten aciz kaldığı çok sayıda insan yapılan bu çalışmalar neticesinde okuma-yazma öğrenip itikadi, ahlaki, siyasi, toplumsal ve kültürel konularda kitap okuyacak düzeye geldi. Cemaatın o dönemdeki eğitim, davet ve tebliğ içerikli kültürel faaliyetlerine başta Kürdistan halkı olmak üzere, İslami fert ve gruplar ile kitap basım ve dağıtım işleriyle uğraşan yayıncı ve dağıtımcılar yakından tanıktırlar. Özellikle İstanbul’daki kitap dağıtım ve pazarlama şirketleri, eğer muhasebe kayıtlarına baksalar ve Cemaatle bağlantılı kitapevlerine sattıkları kitapların listelerini çıkarıp yayınlasalar, Cemaatın o dönemde bölgede nasıl bir kültürel aktiviteye öncülük ettiği açıkça görülecektir.

Kürdistan’da geleneksel İslami ilim merkezleri durumunda olan ve tarihi süreç içinde birçok İslam alimi yetiştiren medreseler günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Toplumun tamamen gönüllü katkıları ve maddi yardımlarıyla yaşatılan bu medreselerden bugüne kadar molla denilen binlerce İslam alimi ve bilgini yetişmiştir. Günümüzde dahi bu medreselerde çok sayıda faki ders okumaya devam etmektedir. Kürdistan tarihinde, siyasi, ilmi ve toplumsal bir çok alanda etkin rol almış, bir çok İslam alimi bu medreselerden çıkmıştır. Kemalist rejimin kurulması ve harf devrimiyle beraber faaliyetleri yasaklanan bu medreselere karşı sistematik bir zulüm, baskı ve sindirme politikası yürütülmüştür. Rejimin şiddetli maddi baskılarına ilaveten, bu medreselerde eğitim dilinin Arapça ve Kürtçe olması nedeniyle, bunlara karşı ırkçı, ayırımcı ve düşmanca bir tutum sergilenmiş, karalama ve küçük düşürme gibi propaganda kampanyalarıyla toplumsal destekten yoksun bırakılmaya ve faaliyetleri engellenmeye çalışılmıştır.

Rejimin kesintisiz zulüm politikaları sonucu, tarihi süreç içinde bu camia, kültürel, düşünsel, siyasi ve ekonomik bir çok sorunla yüz yüze kalmış, karşılaştığı bu sorun ve olumsuzluklar neticesinde zayıf duruma düşürülmüş, böylece kendisini yenileyememiş ve asli fonksiyonlarını icra edemez bir hale gelmiştir. Ancak bu camia, Kemalist rejimin dayatma, baskı, engelleme, sindirme, etkisizleştirme ve dışlama politikalarına rağmen günümüze kadar varlığını sürdürebilmiştir. İçinde bulundukları ağır hayat şartlarına, kısıtlı imkanlara, baskı ve engellemelere rağmen, sadece İslamı öğrenmek ve bu geleneği devam ettirmek amacıyla, bütün bu zorluklara tahammül ederek, sınırlı da olsa günümüze kadar faaliyetlerini devam ettirmiştir.

Cemaat, bu kesim üzerinde faaliyetlerini yoğunlaştırarak ve onlara daveti götürerek yakın ilişki içine girdi. Bu kurumların tekrar asli fonksiyonlarını icra etmeleri, yeniden bir canlanış ve silkiniş içine girmeleri, genel İslami uyanışa paralel olarak çağdaş İslami akım ve düşüncelerle tanışmaları, yeniden bir düşünsel ve kültürel diriliş yaşamaları ve tekrar cazip hale gelebilmeleri için bunlara yönelik programlı ve planlı bir çalışma yürüttü. Bunların eğitim müfredatlarının gözden geçirilip yenilenmesi, klasik ders kitaplarına ilaveten bir çok çağdaş İslam aliminin kitaplarının ders olarak okutulması sağlandı. Cemaatleşme, davet, tebliğ, çağdaş akım ve ideolojiler gibi bir çok konudaki kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak kitapları basarak veya temin ederek, bu konulardaki eksikliği gidermeye ve bu kurumlarda bir yenilik ve değişimi vücuda getirmeye çalıştı. Bu şekilde bu kesimin, Cemaat tabanını oluşturan ve günümüz eğitim kurumlarında okumuş insanlarla kültürel kaynaşmalarının sağlanması için çalışıldı.

Cemaat, takip ettiği program gereği bu kesim üzerinde bir dönem etkin ve yoğun bir çalışma yürüttü. Bu kurumlara yönelik uygulamaya koyduğu ve takip ettiği genel programa ilaveten, özel olarak da bu kesim üzerinde yoğun bir eğitim ve bilinçlendirme çalışması yaptı. Bu çalışma neticesinde bu kesimde ciddi anlamda bir değişim ve uyanış yaşandı. Azımsanmayacak derecede önemli bir kısmı davet ve cemaatleşme teklifini kabul edip Cemaat çalışmasına katıldı. Bunlardan bir kısmı bir süre çalışmalar içinde kaldıktan sonra cemaatsel gelişmelere ve çalışma temposuna ayak uyduramayarak, çalışmalardan ayrılıp kenara çekildi. Bir kısmı ise, Cemaatle birlikteliklerini sürdürüp aktif olarak Cemaat içerisinde her düzeyde faaliyet yürütmeye devam etti. Bir kısmı da sadece sempatizan olarak kaldı. Cemaatle organik bağları olmayanlar dahi, Cemaatın bu kurumlara yönelik yürüttüğü genel çalışmanın tesirinde kalarak, kendi medreselerindeki ders programlarında yenileme ve düzenlemeler yapıp, kültürel ve ilmi faaliyetlerini daha etkin ve verimli bir hale getirdiler. Daha önce Cemaatle beraber olup sonradan bazı ihtilaflar nedeniyle veya Cemaat faaliyetlerine ayak uyduramadıkları için ayrılanların bir kısmı, kendi başlarına bazı girişim ve yapılanmalar içine girdiler. Bu yeni faaliyet ve girişimlerini, Cemaatle beraber oldukları süre içerisinde öğrendikleri, gördükleri ve edindikleri bilgi ve tecrübelerden yararlanarak yaptılar. Neticesi ne olursa olsun, bu alanda ve bu kesim üzerinde böyle bir çalışmanın yapılmasına ihtiyaç vardı. Cemaat İslami sorumluluğunun gereğini yaparak bu ihtiyaca cevap verdi. Yani Cemaatın bu kesim üzerinde bir dönem yoğun olarak yürüttüğü faaliyetleriyle, her açıdan iyi ve faydalı bir çalışma yapıldı ve verimli bir süreç yaşandı.

Cemaat, o dönemde bütün bu genel ve geniş kapsamlı çalışmalarının yanında, özel olarak da, kendi fertlerinin yetiştirilmesi ve geliştirilmesine yönelik özel eğitim programları uyguluyordu. Cemaat mensuplarına ait özel mekanlarda veya bu işe uygun muhtelif yerlerde; itikadi, siyasi, sosyal, kültürel, teşkilati, ahlaki, ibadi vb. bir çok konuda bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapıyordu. Bununla beraber, Cemaatın genel davet ve tebliğ çalışmaları esnasında, toplumun değişik kesimlerinden Müslüman fertlerle kurulan birebir ilişki sonucu, davaya ilgi duyan ve Cemaat faaliyetlerine katılmaya müsait hale gelen fertler, Cemaatın eğitim programlarına alınıyor, değişik konularda eğitilip bilinçlendirildikten sonra, aktif olarak Cemaat faaliyetlerine katılmaları sağlanıyordu. Bütün bu takip edilen programlar ve yürütülen etkin çalışmalarla Cemaat faaliyetlerinin oturması hedefleniyordu. Bu şekilde, cemaatleşme sürecinin tamamlanması için planlı, programlı, kararlı, temkinli ve aşamalı bir süreç takip ediliyordu.

Cemaat, bu minval üzere Kürdistan ağırlıklı, Türkiye genelinde gizli cemaatleşme açık davet esasına göre çok yoğun bir İslami faaliyet yürütüyorken, PKK tarafından kendisine dayatılan, kaçınılmaz ve zorunlu bir savaşın içine itildi. PKK, Kürdistan’da kendisi dışında hiç kimsenin örgütlü çalışma yapmasına ve varlık göstermesine tahammül etmiyordu. Bu anlayış ve tutumunun sonucu olarak, Cemaate imha amaçlı bir savaş dayattı. Cemaat, ya o güne kadar büyük emek vererek elde ettiği bütün başarı ve kazanımlarını, ulaştığı teşkilati güç ve potansiyeli ile tüm İslami faaliyetlerini terk edip yok olmasına göz yumacaktı veya bunları korumak için savunma savaşına girecekti. İslami sorumluluğunun gereğini yerine getirip teslimiyeti kabul etmeyerek, varlığını, onurunu ve davasını korumak için meşru savunma hakkını kullandı ve direnmeyi tercih etti.

İkinci dönem olan 1991-2000 yılları arası dönemi kapsayan süreç böylece başlamış oldu. Bu imha amaçlı dayatılan savaş nedeniyle Cemaat, yoğun ve uzun bir çatışma dönemi yaşadı. Bu yoğun ve ağır çatışma ortamında dahi Cemaat, hiçbir zaman cami-okul ağırlıklı tebliğ, davet ve eğitim çalışmalarını tatil etmediği gibi, tam aksine bunları daha da geliştirerek devam ettirdi. Ancak silahlı çatışmaların yoğunluk kazandığı bu yeni dönemde, eski faaliyetlere ilaveten dönemin özelliğinden kaynaklanan geniş bir askeri faaliyet alanı gelişti. Bu askeri faaliyet ve eylemlilik sonucu Cemaat, bu yeni merhalede 1991 öncesine nazaran gelişkin, güçlü, etkin ve dinamik bir askeri kanada sahip oldu. Cemaat genelinde ise, eskiye nazaran bütün işlerde daha fazla gizliliği esas alan, disiplinli bir faaliyet ve mücadele dönemine girilmiş oldu.

1993-94 yıllarına gelindiğinde Cemaat, PKK ile devam eden çatışmaya ek olarak Menzil grubuyla zorunlu bir çatışma sürecine girdi. PKK ile çatışma döneminde TC’nin Cemaat hakkındaki bilgisi çok azdı ve bu bilgiler tehlike arz etmiyordu. Çünkü, TC’nin Cemaatı tanıması ve darbe vurması için istifade edebileceği nitelikte bilgiler değildi. Ancak Münafıkların gerek TC’ye direkt olarak ve gerekse de basın organları ve propaganda yoluyla verdikleri bilgiler neticesinde TC, Cemaat hakkında daha çok bilgi elde etme imkanı buldu. Bu bilgiler sayesinde Cemaate yönelik yoğun ve etkin operasyonlar gerçekleştirdi. TC’nin Cemaate yönelişi ve yoğun operasyonlar gerçekleştirmesi sonucu çok sayıda Cemaat mensubu yakalandı. Ayrıca, bir çok kişi deşifre olup polis tarafından aranır duruma düştü.

1991-1995 yılları arasında PKK ve nifak grubuyla yaşanan yoğun ve şiddetli çatışma dönemini Cemaat, Allah’ın yardımı ve şehitlerin kanının bereketiyle başarıyla atlattı. Bu çatışmalar, her iki kesimin de Cemaat karşısında gerilemesi ve yenilgiye uğraması ile neticelendi. Cemaatin, PKK ve Münafıklarla yaşadığı çatışmalarda üstünlük sağlaması, çok yönlü başarılı bir performans sergilemesi, istikrarlı ve gittikçe büyüyüp gelişen bir seyir takip etmesi neticesinde, Kürdistan’da halk arasında gözle görülür ciddi bir etkinliği oluştu. Her geçen gün halkın Cemaate güven ve itimadı artmaktaydı. Bu itimat ve güven, halkın her konuda Cemaatın hakemliğine başvurmasında kendini gösteriyordu. Öyle ki, toplumun yıllardır halledilemeyen ve TC’nin mahkemeleri tarafından o güne kadar çözüme kavuşturulamayan arazi ve kan davaları gibi ailevi veya toplumsal birçok hukuki anlaşmazlık Cemaate getiriliyordu. Yapılan müracaatlar neticesinde, konu Cemaatın ilgili birimlerince ele alınıp, İslami ölçüler dahilinde adil bir şekilde çözüme kavuşturuluyordu. Hatta diyebiliriz ki, o dönemde Cemaate yapılan müracaat ve şikayetler sonucu getirilen hukuki davaların sayısı, TC’nin mahkemelerine yapılan müracaatlardan çok daha fazla idi.

Gerek PKK ve gerekse de münafıklarla yaşanan çatışma döneminde TC, bu çatışmalardan azami derecede istifade etmek için değişik yollara başvurdu. Çatışmaların tırmanması ve yoğunluk kazanması için provokasyon dahil her yola başvurarak bir yandan olayları kendi lehine kullanmaya çalışıyor, diğer yandan da Cemaatın etkinliğini kırmaya çalışıyordu. Buna rağmen Cemaatın gücünü kırma ve önünü almada ciddi bir başarı elde edemiyordu. TC, Cemaatin bu gelişen gücünü ve etkinliğini gördükçe, işin ciddiyetini ve boyutunu kavrıyor ve bunun kendisi için ne kadar tehlikeli olduğunu anlıyordu. Bundan dolayı, bu gücü imha edip etkisizleştirmek için elindeki bütün imkanları kullanarak, Cemaate karşı çok yönlü bir mücadeleye girişti.

Özellikle 1995-96 yıllarından itibaren TC, PKK ve münafıklarla yaşanan çatışma sürecinin kendisine sağladığı avantajlar sayesinde eskiye nazaran Cemaatı daha iyi tanımış ve hakkında daha fazla istihbarat sahibi olmuştu. Elindeki bu bilgilerden istifade ederek Cemaate yönelik kapsamlı operasyonlar başlattı. Böylece, camilere baskın, köylere baskın, Cemaatten bildikleri veya zan ettikleri kişileri takibe alma, gece ev baskınlarıyla gözaltına alma veya kaçırma, yakalayarak yoğun işkencelere tabi tutma, yargısız infaz etme, uzun süre mahkemelere çıkarmadan gözaltında tutma, sorgularda insanın söylemekten haya ettiği insanlık dışı yöntemlerle bilgi almaya çalışma, utanç verici tuzak ve şantajlarla ajanlaştırma çabaları gibi, birçok çirkin yöntem ve taktikle Cemaate darbe vurma ve yok etmeye yönelik geniş kapsamlı bir mücadele içerisine girerek yoğun operasyonlar gerçekleştirdi.

Cemaat, PKK ve Münafıklarla çatışma döneminin başlamasıyla TC’nin bu ortamdan her yönüyle azami derecede istifade etmeye çalışacağını biliyordu. Bunun için, TC’nin provokasyon ve kontra faaliyetlerini teşhis ve tespit edip ortaya çıkarma ve planlarını bozma doğrultusunda yoğun bir hassasiyet gösterip çaba harcıyordu. Cemaat, kendi istihbarat kanalları vasıtasıyla TC’nin bu tahripkar çalışmaları hakkında değişik yollardan detaylı bilgiler toplayarak, elde ettiği bu sıhhatli bilgiler ışığında o güne kadar karanlıkta kalan bir çok noktayı aydınlığa kavuşturdu. Böylece Cemaat, TC’ye bağlı istihbarat ve kontra örgütlerine karşı kapsamlı bir mücadele içine girdi. Ulaştığı yeni bilgiler sayesinde geniş çaplı karşı eylemler gerçekleştirdi. Bu faaliyetleri ve etkin eylemleri sonucu o güne kadar Kürdistan genelinde derin devlete bağlı olarak çalışan bir çok ajan ve çete yakalanarak sorgulandı. Bu ajan ve çetelerin bir kısmı Cemaate yönelik çalışıyor, bir kısmı da, diğer rejim muhaliflerine karşı TC’nin yürüttüğü gizli ve çirkin faaliyetlerin içinde yer alıyordu. Bunların verdiği bilgiler sayesinde TC’nin Kürdistan’da yürüttüğü kirli savaşın içyüzüne dair önemli bilgi ve belgelere ulaşıldı. Cemaatın bu etkin eylemleri rejimi çılgına çeviriyor, Cemaate yönelik daha da vahşice saldırılar gerçekleştirmesine sebep oluyordu. Bu şekilde 17 ocak 2000 Beykoz operasyonuna kadar TC ile derinden, sessiz ve şiddetli bir çatışma süreci yaşandı.

Yukarıda kısaca Cemaatın mücadele seyri içinde yaşadığı iki belirgin dönem ve bu iki dönem boyunca yürüttüğü faaliyetler ile karşılaştığı önemli sorunlara işaret ettik. Özellikle ikinci dönem diye nitelendirdiğimiz süreç içerisinde gelişen ve üzerinde çokça konuşulan, aynı zamanda bilinçli bir şekilde yalan ve yanlış bilgilerle Cemaatı yıpratma malzemesi olarak kullanılan Cemaatın PKK, nifak grupçuğu ve TC’ye bağlı kontra örgütleri ve çetelerle mücadelesi ve bu dönemde meydana gelen olaylar, ileriki sayfalarda ayrı başlıklar olarak ele alınacak ve detaylı bir şekilde izah edilecektir.

[ Geri Dön ]

İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git