CEMAATLE BÜTÜNLEŞME ÖNCESİ GELİŞMELER
1983 yılından sonra Cemaat faaliyetlerinin ağırlıklı olarak Diyarbakır’da
yoğunlaşması, Cemaat ileri gelenlerinin buraya yerleşmesi, Diyarbakır’ın Cemaat
faaliyetlerinin ve kültürel etkinliklerinin merkezi durumuna gelmesiyle beraber,
bütün İslami gruplarla sıcak bir ilişki ve diyalog ortamı oluştu. Mevcut diğer
gruplarla olduğu gibi Menzil grubuyla da aynı şekilde karşılıklı bir ilişki ve
diyalog yaşandı. Bu ilişkiler, karşılıklı ziyaretleşme, sohbet ve fikir
alışverişi şeklinde oluyordu. Bu görüşme ve sohbetlerde, İslami hareketin karşı
karşıya bulunduğu yerel ve evrensel sorunlar ve özellikle o dönemde İslami
kesimin gündemini teşkil eden birçok yeni konu ve sorun etrafında yoğun ve
hararetli sohbet ve tartışmalar yapılıyordu. Bu teorik ve düşünsel tartışmalar
fikri gelişim ve bilinçlenmeye sebep olduğu gibi, Müslümanlar arasında bir
iletişim ve diyalog ortamı da meydana getiriyordu. Hem bu grupla ve hem de diğer
fert ve gruplarla değişik düzeylerde farklı münasebetlerle bu görüşmeler, İslami
kardeşlik ve dostluk çerçevesinde devam etti.
Genelde bütün Müslümanlar ve özelde İslami gruplar arasında olması gereken
ilişki ve kardeşlik hukukuna verdiğimiz önem sebebiyle hiçbir zaman
ilişkilerimizde İslam kardeşliğini zedeleyici ve kardeşlik hukukuna aykırı bir
tavır veya tutum içinde olmadık. Müslümanlar arası ilişkilerde grup veya cemaat
taassubuyla hareket etmedik. Grupsal ayrılıkların taassuba dönüşmemesi ve İslam
kardeşliğini zedelememesi için özen gösterdik. Bu grupla geliştirdiğimiz
ilişkilerde, bu grubun bize rakip veya alternatif olması gibi bir kompleksimiz
veya bu ilişkilerden zarar görürüz gibi bir endişemiz hiçbir zaman olmadı. Böyle
bir anlayış veya endişeyi gerektirecek bir durum da yoktu. Çünkü bu grup, yapı
olarak Cemaate rakip veya alternatif olabilecek bir konumda değildi.
Diyarbakır’daki ve diğer yerlerdeki Müslüman fert ve gruplarla olduğu gibi, bu
grupla da İslami kardeşlik ve dostluk hukuku gözetilerek ilişkilerimizi
sürdürmeye devam ettik. Yapı olarak ayrı organizasyonlar olmamıza rağmen, samimi
ilişkilerimiz süreç içinde daha da gelişti.
Müslümanların küçük gruplar halinde dağınık ve bölünmüşlük içinde olmaları, asli
ve temel önemli konuları gözardı edip tali ve fer’i meselelerle uğraşıp bu
yüzden birbirleriyle çekişme ve sürtüşme içine girmeleri samimi bütün
Müslümanları rahatsız ediyordu. Hatta İslami gruplar arasında yaşanan bu kısır
döngü ve çekişmeler birçok insanın İslami faaliyetlerden uzaklaşmasına sebep
oluyordu. Müslümanların ayrılığından rahatsızlık duyan ve her fırsatta bu
rahatsızlığını dile getiren, sürekli olarak İslami grupların vahdet içinde
olması gerektiğini söyleyen ve bu isteklerini değişik yollarla Cemaate bildiren
çok sayıda Müslüman vardı. Bu istek ve talepler, hem Cemaat mensuplarından ve
hem de Cemaatle organik ilişkileri olmayan çok sayıda samimi Müslüman’dan
geliyordu.
Daha önce bu grupla birlikte olmuş, değişik düzeylerde bu grubun faaliyetleri
arasında yer almış ve sonradan Cemaatın bölge genelindeki faaliyetlerini görüp
tanıyınca Cemaatle beraber olmayı tercih eden arkadaşlarımız vardı. Ayrıca, her
iki tarafı da çok iyi tanıyan ve çok yakın dostluk ilişkileri geliştiren ve
kendilerine saygı duyulan bazı İslami şahsiyetler, her iki tarafla yakın ve
samimi ilişkilerini sürdürüyorlardı. Özellikle bu Müslümanlar; “Aranızda temel
itikadi, düşünsel ve siyasi konularda ciddi bir ayrılık yoktur. Aynı amaç ve
gaye için mücadele ediyorsunuz. Hedef Allah rızası ve İslam’a hizmet olduğuna
göre, Müslümanların küçük de olsa güçlerini birleştirip vahdet içinde olmaları
gerekir. Böyle bir vahdet ve bütünleşmenin daha faydalı ve hayırlı olacağını ve
güzel bir örnek teşkil edeceğini” söyleyerek, bu grupla birlikteliğin oluşması
için Cemaate ısrarlı tekliflerde bulunuyor ve bu doğrultuda yoğun çaba sarf
ediyorlardı.
Sözkonusu İslami şahsiyetler, bizden önce veya eş zamanlı olarak Menzil’e de bu
taleplerini bildirmiş ve bu doğrultuda teklifler götürmüşlerdi. Bize teklif
getirilince Menzil’in bu teklifi kabul ettiğini, bu işe hazır olduğunu, böylece
eğer bu iş olmazsa Cemaatın sorumlu olacağını söyleyerek ısrarlı tutumlarını
sürdürdüler. Bu haklı taleplere Cemaat, duyarlılık göstererek olumlu cevap
verdi. Çünkü Cemaat, sadece Menzil grubuyla değil, aynı düşünce, gaye ve
hedefler uğruna mücadele eden, aynı mücadele yöntemlerini benimseyen ve benzer
cemaatsel ilkelere sahip olan, temel itikadi konularda ayrılığı bulunmayan bütün
Müslüman fert ve gruplarla böyle bir birlikteliğin olmasını arzuluyordu ve bunu
İslami bir görev olarak biliyordu.
İki grup arasında daha önce varolan ve devam eden samimi ilişkiler bu yoğun
girişim ve çabalar neticesinde daha da gelişerek sıcak bir yakınlaşma ortamı
meydana getirdi. Kendilerinin de böyle bir bütünleşme isteği içinde olduklarını
beyan etmeleri ve bu doğrultuda tavır ve tutum sergilemeleri sonucu böyle bir
bütünleşmeye karar verildi.
[
Geri Dön
]
|