Gerek geçmişte yaşayıp günümüzde sadece eserleri ve kültürel mirasları kalan ve
gerekse de günümüzde halen yaşayan ve mücadele sahnesinde olan İslami
hareketleri, hareket önderlerini, ilim ve düşünce sahibi İslami şahsiyetleri
değerlendirmeye tabi tutmak istediğimizde bunları, kendi dönemleri, tarihsel ve
toplumsal şartları ve mücadele ortamları çerçevesinde ele alıp değerlendirmemiz
gerekir. Eğer yaşadıkları zaman, mekan ve özel şartlarını göz önünde
bulundurmadan ele alıp değerlendirirsek, bunları iyi tanıyamayacağımız gibi,
haklarında doğru ve müspet bir sonuca da varamayız. Ayrıca, yapacağımız yanlış
değerlendirme ve eleştirilerimizle bunlara haksızlık etmiş oluruz.
İslami hareketleri, kazandıkları başarılar, ulaştıkları hedefler veya toplumsal
destek ve kemiyetlerine göre değerlendirmemek gerekir. Eğer bir İslami hareket
hedeflerine ulaşamamış, siyasi anlamda bazı başarılar elde edememiş ve İslami
hükümet kurma düzeyine gelememişse, bu durum onun yanlışlığını, haksızlığını,
samimiyetsizliğini veya İslami ölçülere uygun hareket etmediğini göstermez.
Böyle bir mantıkla yaklaşıp değerlendirmek ve hüküm vermek yanlış olur. Önemli
olan, söz konusu hareketlerin İslami ölçüler açısından sağlıklı ve sıhhatli bir
mücadele çizgisi üzerinde olmalarıdır. Eğer söz konusu hareketler her hususta
İslami ölçüleri esas alıp, İslam’ın hayata hakim kılınması için mücadele
etmişlerse, vardıkları sonuç ne olursa olsun, hak üzere olan İslami
hareketlerdirler. Bu hareketlerin kısa ömürlü olmaları ve dar bir alanda
mücadele etmeleri, hedeflerine ulaşamamaları, başarı kazanamamaları veya bazı
hatalar yapmaları onların hayırla yad ve takdir edilmelerine engel değildir.
Çünkü, zafer ve başarı Allah’tandır. Her Müslüman, kulluk bilinciyle hareket
edip, İslami teklif ve sorumluluğunu yerine getirmekle yükümlüdür. Önemli olan
bu sorumluluğun eda edilmesidir. Yoksa hak üzere olmanın ölçüsü, bu yolda
başarılı olup zafer kazanma veya iktidara ulaşma değildir.
İslami hareketleri ve ümmete mal olmuş İslami şahsiyetleri ele alıp
değerlendirmek isterken veya mücadelelerini ve düşüncelerini incelerken, tümden
ret veya kabul şeklinde yaklaşmamak gerekir. Aynı şekilde bunları, kendi bakış
açımız, duygularımız, ön yargılarımız, mezhep ve düşünce ekolümüz, teşkilati
tercihlerimiz ve içinde yaşadığımız zaman ve toplumun kültürel değerleri
çerçevesinde ele alıp değerlendirmekten kaçınmalıyız. Eğer bu şekilde hareket
etmezsek, bunları doğru tanıyamayacağımız gibi, bunlara zulüm ve haksızlık da
etmiş olabiliriz. Bize düşen; bunların mücadele tarihlerini, hayatlarını ve
uygulamalarını İslami ölçüler ışığında ele alıp, her türlü tefrit ve ifrattan
uzak bir şekilde, akıl, vicdan ve insaf ölçüleri çerçevesinde, kendi dönem ve
şartları içerisinde değerlendirmektir. Bu inceleme ve değerlendirme neticesinde,
bu hareket veya şahsiyetlerin iyi, güzel ve doğru yönlerini görüp tespit ederek
istifade etmemiz gerekir. Bunların hayatlarını ve mücadelelerini birer tecrübe
olarak kabul edip eğer varsa veya olmuşsa hatalarını görüp bunları tekrarlamamak
için çaba göstermeliyiz.
[
Geri Dön
]
|