Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

KENDİ DİLİNDEN HİZBULLAH - 05.BÖLÜM

CEMAATIN MÜCADELE SAHNESİNE ÇIKIŞI VE O DÖNEME KISA BİR BAKIŞ

Cemaatın ortaya çıktığı 1980’lı yıllarda Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel durum, o dönemde yaşanılan ideolojik ve siyasi çatışmalar, var olan İslami grupların kendilerini ifade ve tanımlama şekli, İslami mücadele adına yürütülen faaliyetlerin ne derece İslami olduğu, niteliği ve niceliği, İslami kesimin yaşadığı düşünsel ve fikri sorunlar, teferruata ait fıkhi konularda yapılan kısır tartışmalar, teori ve pratik arasında yaşanan çelişkiler, cemaatleşme yöntemleri ve mücadele metodu üzerine yapılan tartışmalar ve bunların bir türlü pratize edilemeyişi, oluşturulan sun’i gündemler, heder edilen zaman ve insan kaynakları üzerine söylenecek çok şey vardır. Ancak, amacımız o dönemi başlı başına detaylıca ele alıp değerlendirmek ve tahlil etmek olmadığından, Cemaatın kuruluşunu ve mücadele sahnesine çıkışını ele alırken, o döneme de kısaca değineceğiz.

Cemaatin mücadele sahnesine çıktığı dönem ve o dönemde İslami kesimin yaşadığı sorunlarla ilgili kısaca şunu söyleyebiliriz; O dönemde İslami mücadele diye nitelendirilen faaliyetler içerisinde yer alan Müslümanlar, o güne kadar legal yollarla, rejimin kontrolünde ve rejimin tayin ettiği sınırlar içerisinde kalınarak verilen mücadele ile İslami hedeflere ulaşamayacaklarını, o zamana kadar mücadelede takip edilen yol ve yöntemlerin yanlış ve gayr-ı İslami olduğu sonucuna varmışlardı. İslami mücadelede takip edilecek yol ve yöntemlerin İslami olması gerektiğini, gayr-ı İslami yol ve yöntemlerle verilecek bir mücadelenin İslami mücadele olamayacağı gibi, bu yol ve yöntemlerle İslami hedeflere ulaşılamayacağına inanmışlardı. Bütün bu konular Asr-ı Saadet devri ve İslami nasslar esas alınarak yoğun bir şekilde tartışılıyor ve Müslümanların gündemini teşkil ediyordu. Bu teorik tartışma ve sorgulamalar, İslami kesimde düşünce ayrılıklarına ve pratikte ayrışmalara sebep oluyordu.

Cemaat rehberi ile Cemaatın kuruluş ve yapılanmasında öncülük eden ilk kadrolar başta olmak üzere, o zamanki İslami faaliyetler içerisinde faal olarak bulunan şuurlu, sorumluluk sahibi ve samimi birçok Müslüman, genel olarak İslami kesimin o dönemde içinde bulunduğu kötü gidişatı ve yaşadığı sorunları görüyor, İslami davanın zararına olan bu kötü duruma bir çözümün bulunması gerektiğine inanıyorlardı. Ciddi olarak rahatsızlık veren bu sorunlara çözüm bulmak ve bu bunalımlı dönemi aşmak için hem düşünsel ve hem de pratik alanda yoğun çaba harcıyorlardı. Neticede bu Müslümanlar, yaşanan bu sorunların o güne kadar mücadelede takip edilen gayr-ı İslami metod ve yöntemlerden kaynaklandığını, mücadelede ve cemaatleşmede Peygamberimizin takip edip pratize ettiği Nebevi metoda ve İslami ölçülere uygun hareket edilmesi gerektiği hususunda ortak bir fikir ve kanaatte birleşiyorlardı.

O dönemin yoğun teorik tartışmaları içerisinde Müslümanların bu ciddi sorunu ya ihmal ediliyor veya bazı kesimler tarafından gayri ciddi, geçici ve basit yaklaşımlarla ele alınıyordu. Nitekim, daha önce farklı yerlerde, bazı fert veya gruplar tarafından cemaatleşme girişimleri yapılmış ve bunların çoğu başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Başarısızlıkla neticelenen bu cemaatleşme girişimleri ve denemeleri sonucu acı olaylar yaşanmış, düşmanlığa varacak şekilde ayrılık ve ihtilaflar meydane gelmiş ve bu kötü tecrübeler samimi birçok Müslüman üzerinde olumsuz etki yapmıştı. Bu durum, sorunun daha da ağırlaşmasına ve çözümsüz kalmasına sebep olmuştu. Cemaatın kurucu kadrosu Müslümanlar, bütün bu olumsuzlukları ve yaşanan kötü tecrübeleri görüp yaşamakla beraber, samimi Müslümanların bir cemaat arayışı ve beklentisi içinde olduklarını da biliyorlardı. Hepsinden önemlisi, cemaatsız İslami mücadelenin verilemeyeceğine inandıkları için, varolan bütün olumsuzluklara rağmen, Müslümanların o dönemde yaşadıkları sorunlara çözüm olabilecek, İslami faaliyetlerin heba olmasını önleyecek, mevcut başıboşluk ve kargaşa ortamı nedeniyle birçok samimi insanın dökülüp davadan uzaklaşmasının önüne geçebilecek, Müslümanları bu bunalım ve kargaşa ortamından kurtarıp sağlıklı ve sıhhatli İslami bir mücadele zeminine kavuşturabilecek yeni bir cemaatleşme sürecinin başlatılmasına inanıyor ve bu doğrultudaki çabalarını sürdürüyorlardı.

Bu amaçla, Cemaatleşme süreci başlatılmadan önce, İslam dünyasında tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan, varlığını sürdüren veya sürdüremeyen İslami hareketler ile günümüzde mücadele sahnesine çıkan İslami hareket ve gruplar hakkında araştırma ve incelemeler yapılıyordu. Aynı şekilde, yerel düzeyde varolan İslami grup ve cemaatlerin, yapısal ve düşünsel durumları, davet ve mücadele yöntemleri, o güne kadar ortaya koydukları pratik uygulamalarındaki başarı ve zaafları araştırılıyordu. Bütün bu araştırma, inceleme ve gözlem neticesinde, yerel düzeyde Müslümanların ihtiyaçlarına cevap verebilecek kamil anlamda kapsamlı ve kuşatıcı bir hareketin olmadığı kanaatına varıldığından, böylesine ağır, hassas ve önemli bir işe teşebbüs edildi. Müslümanların yaşadıkları ve karşılaştıkları sorunlar, mevcut imkanlar ve olumsuzluklar, zaman, mekan, toplumsal dinamikler ve insan unsuru iyice teşhis ve tespit edilmeden ve göz önünde bulundurulmadan, bilgisizce ve körü körüne böyle bir cemaatleşme girişiminde bulunulmadı. Hepsinden önemlisi cemaatleşme işi, yerine getirilmesi gereken İslami bir farize olduğundan, İslami sorumluluk gereği, inanç, güven, kararlılık ve ubudiyet bilinciyle bu işe teşebbüs edildi.

Bu inanç ve düşünce temelinde, Cemaatın öncüleri 1979 yılında, o zamana kadar süregelen tartışmalardan, yanlış ve yetersiz çalışmalardan, içinde bulunulan kısır döngüden sıyrılarak, Müslümanların özlem ve beklentilerini karşılayacak, tamamen yeni, özgün ve bağımsız, her konuda İslami ölçüleri ve Asr-ı Saadet dönemini esas alan, sadece takva, fedakarlık, ihlas ve İslam kardeşliği temelinde bir araya gelen Müslümanların gönüllü birlikteliğinden oluşan Hizbullahi Cemaatı kurdular. Çekirdek kadrolardan ve az sayıda ders halkalarından oluşan faaliyetleriyle işe başlayan bu Müslümanlar, süreç içerisinde, sabırlı, ihlaslı, kararlı bir seyir ve direniş çizgisi takip ederek, iç içe geçmiş halkalar gibi birbirine kenetlenerek, yılmadan, yorulmadan, aşk ve heyecanla faaliyetlerini geliştirerek bugünlere kadar geldiler. Hizbullahi Cemaat, mensupları yeryüzünde yaşadıkça, İslami hedeflerine ulaşmak ve Allah’ın rızasını kazanmak gayesiyle, Allah’a kulluk ve ibadet bilinciyle mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.

[ Geri Dön ]

İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git