Cemaat, bugüne kadar her konuda suskun kalmayı tercih ettiğinden, kimliği,
amaçları ve hedefleri hakkında da görüş beyan etmemiş ve resmi bir açıklama
yapmamıştır. Bu durumu fırsat bilen düşmanları, kimliği, hedef ve amaçları
hususunda gerçekle ilgisi olmayan yalan ve yanlış birçok şey söylemişlerdir.
Böylece, Cemaatı gerçek dışı birçok şeyle itham ederek karalamış ve olduğundan
farklı bir şekilde kamuoyuna göstermeye çalışmışlardır. Ancak, İslam
düşmanlarının bütün bu karalama ve tahrif çabalarına rağmen Müslüman halkımız,
Cemaatın İslami kimliği hakkında hiçbir tereddüde düşmemiştir. Çünkü Müslüman
halkımız, Cemaatin bütün faaliyetleri hakkında detaylı bilgiye sahip değilse
bile, İslam’ın hakim olacağı bir toplumsal yapı oluşturma amacıyla çeyrek
asırdır İslami bir mücadele yürüttüğüne yakından tanıklık etmiştir. Başta
Kürdistan halkı olmak üzere Türkiye’deki bütün İslami çevreler, Cemaatın bu
mücadelesini çok iyi bilmekte ve tanımaktadırlar. Cemaat, kurulduğu günden
bugüne kadar Allah’ın rızasını kazanmak gayesi ve ubudiyet bilinciyle, Müslüman
halkının içinde ve ondan aldığı destekle mücadelesini sürdürmüştür. Bu uzun
süreli mücadele pratiği Cemaatın kimliğini ortaya koymakla beraber, hem şimdiye
kadarki düşmanca yaklaşımlara, tek yanlı ve yanlış bilgilendirmelere cevap
olması ve hem de Cemaatın daha iyi tanınması için bu konuyu somut ve özlü bir
şekilde izah etmekte fayda vardır.
Hizbullahi Cemaat, Kürdistan çıkışlı, Kürdistan merkezli ve mensuplarının büyük
çoğunluğunu Kürtlerin teşkil ettiği İslami bir harekettir. Ancak bu, Cemaatın
sadece Kürt insanlarından oluşan bir hareket olduğu anlamında değildir. Hem
Kürdistan’da ve hem de Türkiye genelinde yaşayan değişik kavimlerden
Müslümanları içinde barındırmaktadır. Aynı zamanda, İslamiliğinden dolayı
isteyen her Müslüman’ın içinde yer alıp mücadele verebileceği bir harekettir.
Çünkü İslami bir hareket, İslam’ın evrensel ilke ve ideallerine uygun bir dünya
görüşüne sahip olmak ve her hususta İslami ölçülere uygun hareket etmek
mecburiyetindedir. İslam’ın ilahi mesajı evrensel olup muhatabı bütün insanlar
olduğundan, İslami hareket de aynı şekilde her kavimden insanı muhatap alarak
İslam’ın ilahi mesajına uygun hareket etmekle yükümlüdür. İslami bir hareket,
İslam’ın evrenselliğine aykırı olan ve İslami naslarla çelişen hiçbir hedef ve
amaç peşinde olamaz. Nihai hedefi ve tek amacı sadece bir sınıfın, bir bölgenin
veya bir ırkın kurtuluşu olamayacağı gibi, kendisini İslami olmayan isim ve
sıfatlarla da vasıflandıramaz ve tanıtamaz.
İslami hareketin evrensel olması, bölgeci veya ulusçu olmaması, onun mücadele
verdiği coğrafyada bulunan insanların ve özellikle içinde doğup, büyüyüp
geliştiği toplumun ve mensubu bulunduğu ulusun sorunlarına duyarsız kalması
anlamında değildir. Tam tersine İslam, her Müslüman ferdin veya İslami hareketin
içinde doğup büyüdüğü, mücadelesini içinde yürüttüğü toplumun ve halkın
dertleriyle ilgilenmeye ve sorunlarını çözüme kavuşturmaya öncelik vermektedir.
Bunun için, hedefi zulmü, adaletsizliği, ayrımcılığı ve sömürüyü yok etmek olan
İslam dinini yeryüzüne hakim kılmak için mücadele eden ve bu mücadelesinde bu
dinin temel ilkelerini esas alan İslami bir Cemaatın, kendi halkının ve içinde
yaşadığı toplumun sorunlarına duyarsız kalması düşünülemez. Hizbullahi cemaat
olarak sahip olduğumuz bu inanç ve düşüncemiz gereği, Allah’ın doğuştan her
insana yaratılışıyla beraber verdiği haklardan halkımızın her ferdinin en iyi
şekilde, hiçbir sınırlama olmadan özgürce yararlanabileceği toplumsal bir
düzenin oluşması için çalışmak, halkımızın uzun süredir yaşadığı sorun ve
problemleri çözüme kavuşturmak, çektiği eziyet ve sıkıntıları sonra erdirmek,
İslam’ın hayat bahşeden adaletinin gölgesinde, özgür, onurlu ve mutlu bir yaşama
ulaşması için mücadele etmek Müslüman olarak görevimiz olduğu gibi, İslami bir
hareket olarak da varlık sebebimizdir.
[
Geri Dön
] |