PKK, ileriyi görmeden ve geleceği düşünmeden, eylemlerinin sonucunun nereye
varacağını ve zararının ne olacağını hesaplamadan, Cemaate yönelik baskı ve
saldırılarını arttırarak devam ettirdi. Bu saldırılar neticesinde bazı Cemaat
mensupları şehit edildi ve bazıları da yaralandı. Buna rağmen Cemaat, bölge
genelinde PKK ile süregelen gerginlik ve sürtüşmenin geniş kapsamlı silahlı bir
çatışmaya dönüşmemesi için çabalarını sürdürüyordu. Olası bir çatışmanın önünün
alınması amacıyla Cemaat değişik girişimlerde bulundu. Bu girişimlerinden müspet
bir netice almak ve böyle bir çatışmanın önüne geçmek için dört-beş aydan fazla
bir süre PKK’nin saldırılarına cevap vermeden bekledi. Ancak bu süre içerisinde
bütün bu girişimlerinden müspet bir netice alamadı. PKK ise, bu süre zarfında
hiçbir endişe taşımadan ve adeta Cemaatı tahrik edercesine yoğun saldırılarını
sürdürüyordu.
Cemaat, çatışmalar öncesi dönemi kapsayan bu dört beş aylık süre içerisinde hem
ülke içinde ve hem de ülke dışında imkanları dahilinde bildiği sağlam irtibat
yollarını ve kanalları kullanarak PKK ile irtibata geçti. Özellikle yerel
düzeyde çok iyi tanıdığı ve güvendiği şahıslar vasıtasıyla, bu sürtüşmenin genel
bir çatışmaya dönüşmemesi için PKK’ye mesaj gönderdi. Cemaat, bir elçisi
vasıtasıyla PKK’nin bölgedeki sorumlularına gönderdiği mesajda; “Bağımsız İslami
bir hareket olarak bölgede sürdürdüğümüz İslami mücadelemizin esas hedefinin
zulüm rejimi olduğunu, PKK’ye yönelik özel bir düşmanlık ve faaliyetimizin
olmadığını, bölge genelinde varolan sürtüşme ve gerginliklerin PKK’nin baskı ve
saldırılarından kaynaklandığını, Cemaatın PKK ile çatışmak istemediğini, patlak
verecek bir çatışmanın lokal olmaktan çıkıp bütün bölgeyi kapsayan bir savaşa
dönüşeceğini, böyle bir çatışmanın uzun süre devam edeceğini ve maliyetinin ağır
olacağını, bunun her iki tarafın da zararına olacağını, özellikle şu anda fiili
bir çatışma ortamı içinde olan PKK’nin kendisine yeni bir cephe açmakla daha
fazla zarar eden taraf olacağını, iki taraftan ziyade bu savaştan TC’nin
kazançlı çıkacağını, Cemaate yönelik saldırılarını durdurmalarını, aksi takdirde
bizim de kendimizi savunmak zorunda kalacağımızı, bu mesajımızı iyi
değerlendirmelerini, böyle bir çatışma başlarsa bunun sorumlusunun kendileri
olacağını’’ açık bir şekilde PKK tarafına iletti.
PKK, o dönemin zafer sarhoşluğu içinde mesajımıza kulak asmadı ve bu fırsatı iyi
değerlendirmedi. Cemaatın mesajına müspet cevap vermeyen PKK, hiç bir insani ve
ahlaki kurala riayet etmeden ve hiç bir parti veya teşkilatta örneği
görülmeyecek bir kabalık ve terbiyesizlik örneği sergiledi. Mesajı alan PKK
sorumluları, weké hové seré çiya bu mesajı götüren Cemaat mensubuna keleş
dipçiğiyle vurup, başından yaralayarak kanlar içinde bıraktılar. Cemaatin
mesajına da şu cevabı verdiler; “Biz, neyin çıkarımıza ve neyin zararımıza
olduğunu sizden daha iyi biliyoruz. Bunları siz bize öğretemezsiniz. Sizin
nasihatlarınıza ihtiyacımız yoktur. Eğer gerçekten devlete muhalifseniz gelin
PKK’ye katılın ve PKK’nin önderliğinde bu mücadeleyi sürdürün. Eğer bunu
yapmıyorsanız bu işi bırakın ve bölgeyi terk edin. Eğer bunu da yapmıyorsanız,
size yönelir ve sizi imha ederiz. Buna göre hangisini istiyorsanız kendinize
tercih edin” diyerek, bizi üç seçenekten birini tercihle başbaşa bıraktılar.
[
Geri Dön
] |