PKK’nin, geldiği nokta ve elde ettiği başarılardan dolayı içine düştüğü zafer
sarhoşluğuyla gerçeği göremeyip Hizbullah’a savaş açmakla yanılgısını anladığını
bir anlık kabul edelim. Ancak, çatışmalar başlayıp gerçeği acı bir şekilde görüp
yaşadıktan sonra da Cemaate karşı tutum ve uygulamalarında bir değişiklik
görünmüyordu. Sürekli ateşkes çağrıları yaptığı, bu çatışmanın durdurulması için
muhatap arayışında olduğu, arabuluculuk yapacak birilerini bulmak için her
kapıya başvurduğu dönemde dahi, Cemaate yönelik çok yönlü saldırılarını
sürdürüyordu. Fiili saldırılarıyla beraber iftira ve yalana dayalı
propagandalarla Cemaatı çirkin bir şekilde karalamaya devam ediyordu. Pratikte
iyi niyetini ve samimiyetini gösterecek hiçbir uygulaması görünmüyordu. O zamana
kadar her konuda samimi ve dürüst davranmadığı gibi, yaptığı ateşkes
çağrılarında ve bu doğrultudaki girişimlerinde de samimi görünmüyor ve güven
vermiyordu. O güne kadarki samimiyetsiz tavırları ve yanlış politikalarından
dolayı başına gelenlerden tecrübe ve ders alıp dürüst davranacağına, bunun tam
aksine sürekli yaptığı yanlışlıkları tekrar etmeye devam ediyordu. Bu da onun bu
işte samimi olmadığını, art niyetli hareket ettiğini ve bazı oyunlar peşinde
olduğunu açıkça gösteriyordu.
Hizbullah-PKK çatışması sürüyorken, bu döneme denk gelen Hizbullah-nifak grubu
çatışması başladı. PKK, bu çatışmaları ve Cemaatle nifak grubu arasındaki
ihtilaf ve çelişkileri fırsat bilip, ele geçirdiği bu kozu kendi çıkarları
doğrultusunda kullanmak için harekete geçti. PKK, kendi yayın organlarında bu
grupla görüştüklerini, bu grubun gerçek Hizbullah olduğunu ve bu grupla bir
sorunlarının olmadığını, kendileriyle çatışan grubun TC’nin kontrolündeki
Hizbullah olduğunu söyleyerek, Cemaate karşı nifak grubunu destekliyordu.
Cemaatı karalayan, nifak grubunu ise öven değişik haber ve görüşler PKK’nin
basın yayın organlarında da yayınlanıyordu. Münafıklar da PKK ile görüşüp
anlaştıklarını ve ilişki içerisinde olduklarını söylüyor ve gizlemeye ihtiyaç
duymuyorlardı. Apo “Bu çocuklarla ara sıra görüşüyoruz” diyerek hem bu grupla
ilişkilerini doğruluyor ve hem de bunları Cemaate karşı nasıl kullandıklarını
alaycı ve aşağılayıcı bir üslupla ifade ediyordu. PKK’nin Cemaate yönelik
yürüttüğü bu düşmanca faaliyetlerinin hepsi ateşkes çağrılarını yaptığı dönemde
gerçekleşiyordu. Bir taraftan Cemaate karşı böyle komplolar içerisindeyken,
diğer taraftan ateşkes çağrısı yapması bu işte samimi olmadığını ortaya
koyuyordu.
PKK’nin o güne kadar Cemaate karşı başvurduğu ve faydalı bir netice alamadığı
komplo ve taktikleri gibi nifak grubunu Cemaate karşı kullanma taktiği de
tutmadı. Yıpratma amacıyla yürüttüğü yalan propagandalarına kendi tabanı dahil
halktan hiç kimseyi inandıramadı. Cemaate karşı yürüttüğü çok yönlü
mücadelesinden bir netice alamayınca, bu sefer politika değiştirerek yeni
taktiklere başvurdu. Bir taktik gereği Cemaatle ilişki kurmaya çalışarak, siyasi
ve politik oyunlarla hedefine ulaşmayı denedi. Ancak, Cemaatle ateşkes yapmak
için muhatap arayışları içerisinde olduğu dönemde dahi kendi tabanına karşı
yalancı bir duruma ve çelişkiye düşmemek için, bir yandan Cemaate yönelik
süregelen karalama ve düşmanlığına devam ediyor, diğer yandan da canla başla
ateşkes için Cemaatle görüşmenin yollarını arıyordu. Eğer gerçekten PKK,
Cemaatın TC’ye bağlı veya TC’nin desteğiyle ortaya çıkan bir kontra örgütü
olduğuna inanıyorduysa, o zaman niçin ısrarla böyle bir kontra hareketi ile
masaya oturmaya ve ateşkes yapmaya can atıyordu? PKK, kamuoyu nezdinde bu
çelişkili durumunun ve ikiyüzlülüğünün ortaya çıkmaması için özel çaba harcıyor
ve değişik oyunlara başvuruyordu. Bu da PKK’nin art niyetini ortaya koyan bir
başka samimiyetsizlik göstergesiydi.
Uzun süreden beri devam eden bu çatışmanın tarafları belliydi. Böylesine önemli
bir sorunun çözüme kavuşması ve bu savaşın bitmesi için direkt çatışan iki taraf
olan Hizbullah ve PKK’nin yetkilileri arasında bu ateşkes görüşmesinin yapılması
gerekirdi. Ancak PKK, bu işi direkt kendisi yapacağına, bir oyun icabı kendisine
bağlı İHD, HEP ve DEP gibi legal kuruluşları veya cephe faaliyetleri içinde olan
insanlarını bu işte kullanıyordu. Bunların çoğunun belirleyicilik ve
bağlayıcılık vasfı olmadığı gibi, bu işte Cemaatın muhatapları da olamazlardı.
Ayrıca, bunlarla yapılacak herhangi bir görüşme veya anlaşmayı PKK, inkar
edebilir, sahiplenmeyebilir veya istediği zaman kendisini bağlamadığını
söyleyebilirdi. Kendisi direkt taraf olmadığından hiçbir sorumluluk duymadan ve
yükümlülük altına girmeden isteğine uygun hareket edebilirdi. Bu şekilde
davranarak Cemaatı, şeytani bir şekilde politik oyunlarına alet etmek istiyordu.
Bu da PKK’nin bir diğer samimiyetsizlik örneğiydi.
Bir diğer husus ise PKK’nin, kiminle çatıştığını ve kiminle karşı karşıya
olduğunu çok iyi bilmesine rağmen, çatışmaların son bulması ve ateşkesin
sağlanması için bilerek yanlış adreslere başvurmasıydı. Muhatap bulmakta zorluk
çektiğini bir dereceye kadar kabul edebiliriz. Ancak PKK’nin, bu iş için
müracaat ettiği, muhatap aldığı ve kendileriyle görüşme yaptığı insanların
Cemaatle ilişkilerinin olmadığını, Cemaatı temsil etmediklerini, böyle bir
görüşme yapmak için Cemaatın onayı ve iznini almadıklarını bildiği halde, bu
insanlarla görüşmesi ve bu yollara tevessül etmesi iyi niyetli olmadığını
göstermekteydi. Bu oyunlara başvurarak bir netice alamayacağını herkesten daha
fazla kendisinin bilmesi gerekirdi. Nitekim dürüstlükle bağdaşmayan bu tutum ve
davranışları birçok fırsatı kaçırmasına sebep oldu. Bu ahlak dışı oyun ve
komplolar, PKK’ye ve bu işe teşebbüs eden insanlara pahalıya mal oldu.
Başvurduğu bu yollardan hiçbir fayda elde etmediği gibi, işi daha da
çözümsüzlüğe iterek Cemaatın güven ve itimadını tamamen sarstı.
PKK, hiçbir ahlaki kurala riayet etmeyen, güvenirliği olmayan, kaypak, fırsatçı
ve sözüne sadık kalmayan, her zaman ihanet eden, şantaj ve komplolara başvuran,
iftira ve yalan ile karalamayı ahlak edinen, günü kurtarma peşinde koşan ve
istikrarlı bir çizgisi olmayan tutarsız bir harekettir. Bunları aleyhinde
propaganda yapmak ve karalamak amacıyla söylemiyoruz. Bu söylediklerimiz, hem
Kürdistan insanları olarak, hem çeyrek asırlık mücadele ömrü olan bir hareket
olarak ve hem de PKK ile uzun süre çatışan bir cemaat olarak, gözlemlerimizle,
yaşadıklarımızla ve tecrübelerimizle tanıklık ettiğimiz PKK’nin en belirgin
özellikleridir. Bütün bu belirgin özellikleri ve geçmişteki kötü pratiğine
ilaveten, ateşkes çağrıları yapması ve bu doğrultudaki girişimleri hususunda da
söylem ve pratiği birbiriyle çelişir durumdaydı. Cemaat, bütün bu durumları
bilerek ve görerek PKK’nin ateşkes çağrılarında samimi olmadığına ve dürüst
davranmadığına inanarak bu oyunlara gelmedi.
[
Geri Dön
]
|