Hizbullah ile çatışma öncesi dönem, her açıdan PKK’nin istediği yönde olayların
geliştiği bir dönemdi. PKK, belirlediği strateji ve politikaları doğrultusunda
istediği ve öngördüğü şekilde hızlı bir gelişme içinde olup hedeflerine doğru
adım adım ilerliyordu. TC ile çatışma süreci ve olaylar, PKK’nin de öngörmediği
ve tahmin etmediği bir şekilde kendi lehine gelişiyordu. Ulaşılmasını istediği
ve arzuladığı bir merhaleye ulaşmış, bu hızlı ilerleyişi karşısında TC aciz ve
etkisiz kalmıştı. Cumhuriyet tarihinde hiçbir silahlı Kürt hareketine kısmet
olmayan ve hiçbir Kürt hareketinin yakalayamadığı ve ulaşamadığı bir merhaleye
ulaşmış ve dönemsel bir başarı kazanmıştı. Bu açıdan, 1991-1992 yılları PKK için
altın yıllar ve geldiği nokta zirve olarak isimlendirilebilir.
1992 öncesi ve sonrası veya Hizbullah-PKK çatışması öncesi ve sonrası TC ve
PKK’nin Kürdistan’daki durumlarını iki ayrı dönem şeklinde ele alarak
karşılaştırırsak, tarafların durumlarını daha net bir şekilde görme ve bölge
gerçeklerini anlama imkanımız olacaktır. Bu durumun daha iyi anlaşılması ve
açıklığa kavuşması için, o tarihlere geri dönüp bakarak ve o dönemde yaşanan
olayları hatırlayıp tek tek ele alarak tarafların içinde bulundukları gerçek
vaziyetlerini, başarı veya başarısızlıklarını net bir şekilde göz önüne sermemiz
gerekir. İlk önce Hizbullah-PKK çatışması öncesi dönemde PKK’nin içinde
bulunduğu duruma bakıp o dönemde geldiği nokta, elde ettiği önemli kazanım,
başarı ve avantajlarını ele alacağız. Bu kazanım ve başarıları maddeler halinde
şöyle sıralayabiliriz:
-PKK, parti, gerilla ve cephe örgütlenmesini tamamlamış, planladığı ve öngördüğü
şekilde stratejik hedeflerine ulaşma doğrultusunda hızlı bir ilerleyiş
içindeydi.
-PKK, ihtiyaç duyduğu ve olmasını istediği legal ve illegal birçok yan
kuruluşunu örgütlemiş, bunları değişik isimlerle aktif olarak faaliyete
geçirmişti. Özellikle legal düzeyde çok sayıda yan kuruluşa sahip olmuştu.
-PKK, silahlı mücadelede kazandığı başarılar neticesinde Kürdistan’ın bazı
noktalarında alan hakimiyeti kurmuş, kurtarılmış bölge diyebileceğimiz bu
alanlarda uzun süreli ve yerleşik bir şekilde çok yönlü faaliyet yürütüyordu.
-PKK, Kürdistan’ın bir çok noktasında silahlı eğitim kampları kurmuş ve
buralarda kalabalık gerilla birlikleri bulundurmaktaydı. TC güçleri, bu yerleri
bildikleri halde üzerlerine gidemiyor veya bu alanlarda etkin operasyon
düzenleyemiyordu.
-PKK militanları, özellikle kırsal alanda çok rahat bir şekilde hareket ediyor,
hiçbir zorlukla karşılaşmadan, korkusuzca istedikleri köylere girip
çıkıyorlardı. Bu köylerde uzun süre barınabiliyor, siyasi ve ideolojik faaliyet
yürütebiliyor ve birçok ihtiyaçlarını temin edebiliyorlardı.
-PKK, hem şehirlerde ve hem de kırsal alanda düzenli ve aktif bir milis gücü
örgütlemişti. Hemen hemen her mahalle, köy ve mezrada varolan bu milisler,
PKK’nin her yerde gözü, kulağı, kılavuzu, istihbarat kaynağı ve mesajlarını
halka ulaştırma unsurlarıydı. Bu milisler, PKK için dağdaki gerilladan daha
etkin ve önemli görevler yürütüyorlardı. Çünkü, bunlar olmadan dağdaki gerilla
yerleşim alanlarına yönelik hiçbir faaliyet icra edemezdi.
-PKK, halk anlaşmazlıklarına müdahale ediyor, bu anlaşmazlıkları çözmek için
halk mahkemeleri kuruyor, istediği kişiyi bu mahkemelere çağırıp yargılıyor,
verdiği çözüm ve aldığı kararları uyguluyor, buna karşı çıkan veya itaat
etmeyenlere maddi müeyyideler uygulayarak cezalandırıyordu.
-TC, gösterdiği bütün çabalara, yaptığı bütün baskılara ve maddi tekliflere
rağmen koruculuk sistemini oturtamıyordu. Halkın isteksizliği yanında PKK’nin
etkinliği koruculaştırmayı önlemede önemli bir engeldi. Bazı alanlarda ise PKK
taktik icabı bilinçli olarak kendisi koruculuğa izin veriyor ve bu işi organize
ediyordu. Böylece, koruculuğu kabul eden bu insanlardan örgütsel çıkarları
doğrultusunda istifade ediyordu.
-PKK, teşhis, tecrit ve imha politikasını başarılı ve yoğun bir şekilde
uyguluyordu. Bu politika gereği kendisine karşı çıkan veya çıkarlarına engel
gördüğü birçok kişiyi ilk önce kötülüyor, aleyhinde propaganda yapıp karalıyor
ve topluma suçlu olarak tanıtıp ilan ediyordu. Daha sonra, bu insanları boykot
ederek toplumdan tecrit ediyor, halkla ilişkilerini ve hatta aile ve
akrabalarıyla ilişkilerini yasaklıyordu. Tecrit ettiği bu insanların bazılarına
para cezası uyguluyor, bazılarını sürgüne gönderiyor, bazılarını da öldürüyordu.
-Legal parti örgütlenmesiyle siyasi faaliyetlerini kitleselleştirme başarısını
gösteren PKK, seçimlere giriyor ve bu yolla meclise milletvekili gönderiyordu.
Bu şekilde legal politik faaliyetlerini meclise kadar taşıyarak, iç ve dış
kamuoyunda uzun süre devam eden siyasi çalkantılara sebep oluyordu. Böylece,
TC’yi hem ülke içinde ve hem de uluslararası düzeyde zora sokuyor ve prestijinin
sarsılmasına sebep oluyordu.
-PKK, ülke dışında ve özellikle Avrupa’da legal düzeyde geniş bir alanda
faaliyet yürütüyordu. O dönemde kendisi dışında etkin bir hareket
görünmediğinden, kendisini Kürdistan’da alternatifi olmayan bir güç olarak
gösteriyordu. Böylece hem yurtdışındaki Kürtler üzerinde etkinlik kurabiliyor ve
hem de uluslararası ilişkilerinde kendisini muhataplarına rahatça
kabullendirebiliyordu.
-PKK, Kürdistan’ın birçok yerleşim alanında kendisine bağlı olmayan diğer legal
partilerin mahalli teşkilatlarına sızarak, baskı yapıp yıldırarak veya
kendisinden izin almaya mecbur bırakarak faaliyetlerini önemli oranda
engelliyordu.
-Sadece kendi yan kuruluşu olan legal partide değil, diğer partilerden de
kendisine bağlı veya kendisiyle anlaşmaya varan bazı kişileri aday gösterip
milletvekili veya belediye başkanı olarak seçtirebiliyordu. Böylece bu
partilerden de politik çıkarları doğrultusunda istifade ediyordu.
-Hangi partiden olursa olsun seçilen milletvekili veya belediye başkanlarının
kendi güdümünde hareket etmeleri için baskı uyguluyor, politik hedefleri
doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor ve onlardan maddi ve siyasi rant elde
ediyordu.
-Basın ve medya alanında, kendisine bağlı veya güdümünde yayın yapan bir dizi
gazete, dergi, radyo, televizyon ve yayınevine sahipti. Bu legal veya illegal
yayınların Kürdistan’ın her tarafına ulaşmasını sağlıyordu. Bunların vasıtasıyla
örgütlü bir propaganda çalışması yapıyor ve mesajını halka ulaştırabiliyordu.
-Kürdistan’daki iş adamlarından, ihalelerden ve Türkiye’nin batı bölgelerinde
yaşayan Kürt iş adamlarından istediği oranda vergilendirme adı altında haraç
veya gönüllü bağış alabiliyordu. Bunun dışında, vergilendirme veya partiye
yardım adı altında kendisinin tayin ettiği miktarda parayı, istediği her şahıs
veya aileden alabiliyordu.
- Askere alma adı altında hem ülke içinden ve hem de yurtdışından, gerek baskı
yoluyla ve gerekse de gönüllü olarak istediği oranda kadın ve erkeği toplayıp
dağa çıkarıyordu.
-Kürdistan’ın bir çok yerleşim alanında, değişik münasebetlerle, istediği zaman
birçok insanı sokağa döküp, Serhildan dedikleri gösteri ve yürüyüşler
yapabiliyordu. Bu gösterilerde olaylar çıkararak bilinçli bir şekilde polis ve
jandarmayla çatışma ortamı oluşturuyordu.
-Çatışmalarda ölen gerillalar için gösterişli cenaze merasimleri düzenliyordu.
PKK’nin cephe faaliyetleri içerisinde olan birçok insan, ölen gerillalarla
birinci derecede akrabalık bağları olmadığı halde, ölenlerin yakınıymış gibi
kendisini tanıtıp cenazeleri alıyor, bazı cenaze sahiplerinin muhalefetine
rağmen cenaze merasimlerini siyasi gösteriye dönüştürüyordu.
-Bölge genelinde bütün yerleşim alanlarında cephe faaliyetlerini yoğun bir
şekilde yürütüyordu. Bu cephe faaliyetleri ve milis gücü ile dağ kadroları
arasındaki koordine ve irtibat sayesinde yerleşim alanlarında; boykot, yürüyüş,
cenaze törenleri ve benzeri faaliyetleri organize ediyordu. Bu etkinlikler için
bir yerleşim alanından başka bir yerleşim alanına kısa süre içinde çok sayıda
insanı intikal ettirebiliyor veya toplayabiliyordu.
-PKK, yayınladığı bir bildiri veya kendisine bağlı birkaç kişinin sözlü olarak
yaydığı bir haberle, istediği şehirde birçok iş kolunda grev ve boykot
yaptırabiliyordu. Kepenk kapatma ve kontak kapatma gibi eylemleri sık sık
gerçekleştiriyordu.
-Bölgenin üniversitelerinde ve birçok şehrindeki orta dereceli okullarda öğrenci
faaliyetlerini örgütleyip yönlendiriyor, istediği zaman buralarda olay
çıkarıyor, öğrenci boykotları ve gösteriler düzenliyor veya bu öğrencilerin
diğer alanlarda yapılan gösteri ve etkinliklere katılmalarını sağlıyordu.
-Kürdistan’daki milliyetçi, sol, sosyalist Kürt örgütlerinin bir çoğunu silah
zoruyla veya elde ettiği güç ve konumun kendisine sağladığı imkan ve avantajlar
sayesinde değişik taktikler uygulayarak ya etkisiz hale getirmiş, ya bertaraf
etmiş, ya bölgeyi terk etmeye zorlamış veya kendi bünyesine katmıştı.
-Bölge insanının tarihten gelen devleti sevmeme, uzak durma, rejime entegre
olamama, rejime yabancılaşma gibi genel bir özelliği vardı. PKK, zahiren rejim
muhalifi ve fiili olarak savaşan tek güç olarak Kürdistan halkının bütün bu
özelliklerinden faydalandı ve bu avantajı kullanma şansını elde etti. PKK’nin
alternatifi olabilecek başka bir hareketin pratikte varlık gösterememesi sonucu
halk, PKK’yi sevmediği ve onaylamadığı halde, ya destek vermek zorunda kalıyor
veya kendisine engel olmuyordu.
-PKK’den farklı düşünen, ayrı örgütlenme içinde olan, farklı siyaset ve
stratejiler takip eden birçok örgüt ve grup, PKK’yi onaylamadıkları ve onunla
derin görüş ayrılığı içinde oldukları halde, bir çok olumsuzluğunu, hata ve
yanlışını sineye çekiyor ve bu olumsuz duruma seyirci kalıyorlardı. Çünkü, PKK
ile var olan ihtilaflarının çatışmaya dönüşmesi durumunda TC’nin dolaylı veya
dolaysız bir şekilde bu durumdan istifade edeceğini bilerek, böyle hareket edip
suskun kalmak zorunda kalıyorlardı.
-Cemaat, PKK ile var olan derin ideolojik, itikadi ve siyasi görüş ayrılığına
rağmen, çatışmalar öncesi dönemde PKK’nin bölge genelindeki kepenk kapatma,
kontak kapatma, yürüyüş yapma, öğrenci boykotları gerçekleştirme, köylerde
propaganda ve maddi destek amaçlı toplantılar düzenleme gibi bütün eylem ve
faaliyetleri karşısında sürekli nötr, müdahale etmeyen, gerginliğe ve çatışmaya
sebep olacak tavır ve davranışlardan kaçınan bir siyaset izliyordu. TC’nin
dolaylı veya dolaysız istifade edebileceği bir ortamın meydana gelmemesi için
böyle bir tutum sergiliyordu. Eğer bu gerçekler görülseydi, kıymeti bilinip iyi
değerlendirilebilseydi, bu durum PKK’ye büyük bir avantaj ve faaliyetlerinde
büyük bir kolaylık sağlıyordu. Ancak PKK, bu ortamın ve bütün bu avantajların
kıymetini bilmedi. Yanlış politikaları ve despotça uygulamalarıyla bütün bu
imkan ve fırsatların elinden kaçmasına sebep oldu.
[
Geri Dön
]
|