BÜTÜN KÜRDİSTAN KÖKENLİ PARTİ, GRUP VE HAREKETLERE ÇAĞRI
İslam’ın ilahi mesajının Kürdistan topraklarına ulaşmasıyla beraber İslam dini,
Kürt halkının ekseriyeti tarafından kabul edilmiş ve o dönemden günümüze kadar
İslam, Kürt halkının inancının ve kültürünün asli unsuru, toplumsal yaşamının,
dayanışmasının ve birliğinin mayasını teşkil etmiştir. Uzun süre devletsiz
yaşayan Kürtlerin dilini ve kültürünü korumaya ve geliştirmeye yönelik
sistematik bir çalışma yapılmadığı gibi, hakim güçler tarafından tümden yok
edilmek istenmiştir. Maruz kaldığı bütün bu kültürel baskı ve saldırılara rağmen
Kürt dili, kültürü ve edebiyatının bugüne kadar varlığını sürdürmesinde en etkin
rolü Kürdistanlı İslam alimleri ve en büyük hizmeti de Kürdistan İslami ilim
merkezleri olan medreseler yapmıştır. Aynı şekilde, Kürdistan’da baş gösteren
İslami kıyam veya halk hareketlerinin çoğuna İslam alimleri veya dindar
şahsiyetler önderlik etmiş ve bütün bu hareketlerin çoğunda İslam, motor ve
lokomotif görevi görmüştür.
Emperyalist sömürgeci güçler ve onların yerli temsilcileri ve uzantıları olan
ilhadi ideolojik hareketler, bugüne kadar kültür emperyalizmi ve asimilasyon
yoluyla sürekli olarak Müslüman Kürt halkını İslami inanç ve kültüründen
uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Ancak, bütün bu çabalara ve içinde bulunduğu
olumsuz hayat şartlarına rağmen Müslüman Kürt halkı, İslami inanç ve yaşamından
koparılamamış, aksine İslam’a bağlılığını muhafaza etmiş ve bu bağlılıkta hiçbir
gevşeme göstermemiştir. Müslüman Kürt halkı tarih boyunca kendisine yapılan
bütün saldırılara, haksızlıklara, zulüm, işgal, talan ve sömürüye karşı İslam’a
sarılarak direnmiş, varlığını, İslami kimliğini, kültürünü, onurunu ve
topraklarını İslami inancından aldığı güç ve kuvvetle savunmuş ve korumuştur.
Büyük çoğunluğu Müslüman olan ve İslam’a bağlılığı ile bilinen Kürt halkının,
özgürlük, adalet, insanca yaşam gibi haklı istek ve taleplerini, bu güne kadar
çektiği bütün sıkıntı ve yaşadığı sorunların çözümünü modası ve kullanım tarihi
geçmiş Marksist-Leninist, Komünist ve Sosyalist ideolojilerde aramak veya
böylesi Materyalist ilhadi ideoloji ve sistemlere endekslemek akıl ve mantık
dışı bir tutum olup beyhude bir çabadır. Aynı şekilde, Kürt halkı içinde azınlık
durumunda olan gayr-ı İslami ideolojik sol parti, örgüt ve hareketler ile
bunların liderlerini, Kürt halkının temsilcileriymiş gibi tanıtmak ve göstermek,
hakikati yansıtmayan ve Kürt halkının gerçekleriyle bağdaşmayan bir durum olduğu
gibi, Kürt halkına hakaret ve onun haklı davasına ve taleplerine de ihanettir.
Bugüne kadar Kürt sorununu Marksist-Leninist ideoloji temelinde ele alıp Kürt
halkına bu doğrultuda dayatmada bulunan insanlar, eğer gerçekten Kürt halkı ve
onun haklı talepleri için samimi bir endişe taşıyorlarsa, bu tutumlarının hem
kendilerinin ve hem de Kürt halkının çıkarlarına uygun düşmediğini görmeleri ve
bugüne kadar takip ettikleri bu politikalarını ve düşüncelerini sorgulayıp
gözden geçirmeleri gerekir. Herkes bir inanç, ideoloji veya düşünce sahibi
olabilir. İstediği inanç ve düşünceyi seçme ve ona göre yaşama her insanın
hakkıdır. Bu inanç ve düşüncesinin kabul görmesi ve taraftar bulması için
propaganda yapabilir ve mücadele de edebilir. Ancak, Müslüman Kürt halkının
büyük çoğunluğunun yabancısı olduğu ve kabul etmediği inanç ve düşünceleri zorla
ve dayatmayla ona kabul ettirmeye, bunu Kürt halkının özgürlüğü ve bağımsızlığı
adına yaptığını söylemeye ve bu yol ve ideolojiler dışında başka bir yol ve
ideolojiyle Kürt halkının kurtuluşunun mümkün olmadığını söylemeye hiç kimsenin
hakkı yoktur. Çünkü böyle bir söylem ve düşünce yanlış olduğu gibi, Müslüman
Kürt halkının çıkarına olmayan düşmanca bir yaklaşım ve despotça bir tutumdur.
Yakın dönemde yaşanan Hizbullah-PKK çatışmasıyla gelişen süreç ve ortaya çıkan
sonuç çok açık bir şekilde göstermektedir ki, Kürt halkının dini olan İslam’a
düşmanlık yapılarak ve İslami düşünce temelli Hizbullahi hareket görmezlikten
gelinerek kimsenin Kürdistan’da bir şey ortaya koyması, başarı elde etmesi ve
hedeflerine ulaşması mümkün değildir. Bu durum, Kürt halkının ve Kürdistan’ın
bir gerçeği olup herkesin bu gerçeği görmesi ve kabul etmesi gerekir. Bu
çerçevede Kürdistanlı bütün örgüt, parti ve hareketlere şu çağrıyı yapıyoruz;
Müslüman halkımızın İslami inanç, kültür ve yaşamına karşı düşmanca bir tutum ve
tavır içinde olmayan, ilhadi ideolojileri zorla halka dayatmada bulunmayan,
Hizbullahi Cemaate karşı komplo ve düşmanlık içerisinde olmayan bütün cemaat,
örgüt ve partilerle iyi ilişkiler içerisinde olabileceğimiz gibi, Hizbullahi
Cemaatle dostça ilişkiler içinde olmayı ve yardımlaşmayı arzulayan cemaat, örgüt
ve partilerle de ortak paydalarda ve asgari müştereklerde buluşabilir ve
anlaşabiliriz.
Eğer gerçekten Kürt halkının özgürlüğünü ve kurtuluşunu istiyorsanız, Kürtlerin
haklı taleplerini savunma ve bu uğurda mücadele etme düşüncesinde samimiyseniz
ve Kürdistanlı hareketler arasında bir çatışmanın olmasını arzulamıyorsanız,
Hizbullah gerçeğini görmeli, kabul etmeli ve ona göre hareket etmelisiniz. Bunun
aksine hareket edip bu gerçeği görmezlikten gelen, kendileri dışında kimsenin
varlığına tahammül etmeyen, kendilerini Kürdistan’ın tek hakimi ve Kürt halkının
tek temsilcisi olarak gören, yurt dışındaki rahat ortamlarında halkının
gerçeklerine yabancılaşmış bir şekilde yaşam sürdürüp, halk adına hareket
ettiğini zanneden zavallılara da deriz ki; Havanda su dövüyor ve boşuna
çabalayıp kendinizi yoruyorsunuz. Bu kafayla hiçbir başarı elde edemeyeceğiniz
gibi, hiçbir yere de varamazsınız. Eğer sizler de dahil milyonlarca Kürt
insanının gurbet diyarlarında yurtsuz mülteciler olarak, Kürdistan’a hasret ve
özlem içinde daha çok bekleyip çile çekmesini istemiyorsanız ve gerçekten samimi
olarak Kürt halkının faydasına olacak bir şeyler yapma endişesi taşıyorsanız,
Kürt toplumunun İslami gerçeklerini görerek ve Müslüman Kürt halkının sesine
kulak vererek bu gerçekler doğrultusunda kendinizi ve örgütlerinizi akıl ve
mantık ışığında yeniden bir özeleştiri ve değerlendirmeye tabi tutmanızı tavsiye
ederiz.
[
Geri Dön
]
|