CEMAATIN, TC VE ONA BAĞLI İSTİHBARAT VE KONTRA ÖRGÜTLERİYLE YOĞUN MÜCADELESİ
Hizbullah-PKK çatışmasıyla başlayan süreçten ve gelişen olaylardan TC’nin en
iyi şekilde faydalanmak isteyeceğini Cemaat öngörmüştü. Bu öngörüsü
doğrultusunda PKK ile çatışmalar başlamadan önce bu konuda PKK’yi de uyarmıştı.
Cemaat, gerek PKK ve gerekse de Münafıklarla yaşadığı çatışma ortamı boyunca
sürekli olarak TC’nin olaylara müdahale edip bu ortamdan istifade edeceğini
hesaba katıyordu. Bu şüphe ve endişesinden dolayı, PKK ve nifak grubuyla
çatışmalar başladıktan sonra sürekli olarak TC’nin nerede, ne şekilde, kimin
vasıtasıyla, hangi yöntem ve taktiklerle istifade etmek isteyeceğini veya
ettiğini, bilfiil olaylara ne şekilde, hangi yöntemlerle ve kimleri kullanarak
müdahale ettiği veya edebileceği hususunda kafa yoruyor, değişik ihtimalleri
değerlendiriyor ve araştırmalar yapıyordu.
Cemaat, hem PKK ve hem de münafıklarla çatışmasında sadece askeri yönden başarı
kazanmamış, her yönden çok önemli tecrübeler elde etmişti. Özellikle Cemaat
tarafından yakalanan ve sorgulanan PKK ve nifak grubunun elemanları birçok
konuda Cemaate önemli bilgiler vermişlerdi. Hem bunların verdiği bilgiler ve hem
de Cemaatın bölge genelinde kendi kaynaklarından aldığı bilgiler neticesinde,
TC’nin bu çatışma ortamından ne şekilde istifade ettiği, illegal yollardan hangi
operasyonları gerçekleştirdiği, hangi karanlık işleri çevirdiği ve hangi
taktiklere başvurduğu hususunda yeteri derecede ipucu ele geçirmiş ve bilgi
sahibi olmuştu.
1995 yılına gelindiğinde Cemaat, o güne kadar yaptığı detaylı araştırmalardan ve
mücadele süreci içerisinde elde ettiği bilgi, istihbarat ve tecrübe sayesinde,
hem Cemaate yönelik çalışan ve hem de Cemaat dışında bölge genelinde TC’nin
istihbarat örgütleriyle bağlantılı olarak faaliyet yürüten çok sayıda ajan ve
çete tespit etmişti. Elindeki bu bilgilere dayanarak bunlara yönelik yakalama ve
sorgulama operasyonları başlattı. Bu şekilde çok sayıda ajan ve çete mensubu
yakalanıp Cemaat tarafından sorgulandı. Bunların bir kısmı JİTEM ile, bir kısmı
polis istihbaratı ile, bir kısmı da MİT ile çalışıyordu. Bunlar yakalanıp
sorgulandıkça Cemaate çok önemli ve detaylı bilgiler veriyorlardı. Bunların
sorguları neticesinde, TC’nin bu ajan ve çeteler vasıtasıyla bölge genelinde
yürüttüğü faaliyetler, yaptığı kirli ve karanlık işleri hususunda önemli
bilgilere ulaşıldı. Özellikle Hizbullah-PKK ve Hizbullah-nifak grubu
çatışmalarının yaşandığı dönemde bu çatışmaları alevlendirmek ve çatışma
ortamından istifade etmek amacıyla TC’nin yaptığı provokasyonlar, kontra
faaliyetleri, yargısız infazlar, Cemaate ve diğer örgütlere sızma çalışmaları
gibi birçok karanlık işleri hakkında detaylı bilgiler elde edildi.
Cemaat, bölgeyi iyi tanıdığından ve bölgede etkin ve kuşatıcı bir teşkilat
gücüne sahip olduğundan her olayı, her ferdi veya Cemaate gelen her haberin
yanlışlığını veya doğruluğunu yerinde araştırıp, ortaya çıkarıp neticeye ulaşma
güç ve imkanına sahipti. Cemaat, sorguladığı insanlardan veya başka kaynaklardan
elde ettiği bilgileri tahkik ediyor, araştırıyor, soruşturuyor, doğruluk
derecelerini test ediyor ve böylece karar verebilecek bir sonuca varıyordu.
Sorgulanan bu ajan ve çetelerin bağlantılarına veya bunların isim ve bilgilerini
verdikleri başka unsurlara ulaşmakta zorluk çekmiyordu. Böylece Cemaat, 4-5 yıl
boyunca bu şekilde Cemaatı kuşatıp kontrol altına almak isteyen ve bölgede yoğun
bir kontra faaliyeti yürütüp bir çok faili meçhul eylem gerçekleştiren derin
devlete bağlı ajan ve çetelere yönelik yakalama, sorgulama ve etkisiz hale
getirme türünden çok sayıda eylem gerçekleştirdi.
Bu ajan ve çetelerden alınan bilgiler sayesinde, TC’nin Cemaate yönelik siyasi,
ekonomik, askeri, kültürel, psikolojik ve propaganda amaçlı çok yönlü yürüttüğü
mücadelede uyguladığı taktik ve stratejiler hakkında önemli ve detaylı bilgiler
elde edildi. Aynı zamanda Cemaat, bu süreç boyunca çok önemli tecrübeler de
kazandı. Cemaat, elde ettiği bilgiler ve kazandığı tecrübelerle bu komplolara
karşı planlar geliştiriyor ve karşı operasyonlar düzenliyordu. Cemaatın bu karşı
atağı ve hızlı operasyonları, TC’nin birçok planlarını bozup etkisiz hale
getiriyor ve onu sersemleştirip şaşkına çeviriyordu. Bu başarısızlığı ve içine
düştüğü çıkmaz, daha da vahşileşmesine ve böylece Cemaate karşı tutumunda daha
da sertleşmesine sebep oluyordu. TC, Cemaate karşı verdiği mücadeleden netice
elde edemeyip başarısız kalınca, bu çete ve ajanlar vasıtasıyla Cemaat
mensuplarını terör etme, kaçırma, kaybetme ve benzeri hukuk dışı kontra
eylemlerine hız vermeye başladı.
Cemaatin, TC ve ona bağlı kontra örgütleriyle bu derin ve sessiz çatışması
kamuoyuna pek yansımadan, yer altında ve sessiz bir şekilde, ama çok şiddetli
olarak 17 Ocak 2000 tarihine kadar devam etti. TC’nin 17 Ocak 2000 tarihinde
Beykoz’da gerçekleştirdiği operasyondan sonra her şey alenileşti ve kamuoyuna
yansıdı. TC, 17 Ocak Beykoz operasyonuyla ele geçirdiği bu önemli fırsatı
Cemaate karşı kullanarak hem kendisinin ve hem de PKK’nin çeyrek asırdır
Kürdistan’da yaptığı kirli ve karanlık işleri veya yaygın deyişle faili meçhul
kalmış birçok olayı Cemaate mal etme gayreti içerisine girdi. Kendisinin
öldürdüğü veya birçok kirli işte kullanıp işleri bitince ileride aleyhine bir
belge durumuna gelmemeleri için ortadan kaldırdığı çok sayıda insanın ölümünü
Cemaate mal ederek bu doğrultuda yoğun bir kampanya başlattı. Bu amacına ulaşmak
için televizyonlarda adeta ceset şovları düzenleyerek, kendisini sütten çıkmış
ak kaşık gibi temiz göstermeye çalıştı.
TC, Cemaat arşivinden ele geçirdiği bazı kasetleri sansürsüz göstermekten
korktuğu için, montaj yoluyla kendi amacına hizmet edecek şekle getirerek basın
mensuplarına ve dolayısıyla kamuoyuna yansıttı. Böylece, Cemaate yönelik tek
taraflı, yanıltıcı ve yanlış bilgilerle çirkin bir karalama ve propaganda
kampanyası başlattı. Ele geçirdiği bu fırsatı kullanarak, o güne kadar çözmede
ve kontrol etmede başarısız kaldığı Cemaate, bu yolla darbe vurma çabası içine
girdi. Cemaatı yıpratmak ve arkasındaki halk desteğini yok etmek için, bilinçli
olarak şeytani bir taktikle İslami kimliğine uymayan vasıflarla Cemaatı
tanıtmaya çalıştı. Ancak Cemaat, bugüne kadar her konuda olduğu gibi bu konuda
da hiçbir açıklama yapmadığı halde, Müslüman halk Cemaatın mazlumiyetini
bildiğinden TC’nin bu yalanlarına inanmadı. Çünkü Müslümanlar, TC’nin zalim,
cinayetkar, despot, sömürücü, şantajcı ve komplocu olduğunu çok iyi biliyordu.
TC’nin, Müslümanlara karşı tarihi boyunca değişik dönemlerde buna benzer
yöntemlerle yaptığı insanlık dışı birçok uygulamalarını görmüş, yaşamış ve şahit
olmuştu.
[
Geri Dön
]
|