TC DERİN DEVLETİNE BAĞLI AJAN VE ÇETELERİN KÜRDİSTAN’DAKİ İNSANLIK DIŞI KARANLIK
FAALİYETLERİ
1995-2000 yıllarını kapsayan Cemaatın TC ile sessiz ve derinden çatışması
süresince TC’ye bağlı istihbarat örgütlerinin kontrolündeki çok sayıda çete ve
ajan Cemaat tarafından yakalayıp sorgulandı. Bunların itirafları neticesinde,
TC’nin kontra faaliyetlerini ortaya çıkaran ve belgeleyen binlerce sayfa ve
yüzlerce video kasetten oluşan önemli bilgiler elde edildi. Bütün bu bilgi ve
belgeler Cemaat arşivinde mevcut olup, bunlardan bir kısmı operasyonlar
neticesinde TC’nin eline geçmiştir. Ele geçen bu bilgilerin bir kısmı TC’nin
karanlık faaliyetlerini içerdiği ve açıklığa kavuşturduğu için gizli tutulmuş,
bir kısmı ise Devlet Güvenlik Mahkemelerine intikal etmiştir. Mahkemelere
intikal eden bu kasetler teşkil edilen heyetler tarafından çözülmüş olup, şu
anda mahkeme dosyalarında belge olarak mevcuttur. Amacımız burada bu bilgi ve
belgeleri detaylıca yazmak ve yayınlamak değildir. Bunların kamuoyunun bilgisine
sunulması başka bir çalışmanın konusu olup ya kitap olarak veya İnternet
sitelerinde yayınlanacaktır.
Cemaatın eline geçen bilgi ve belgeler, TC’nin bugüne kadar Cemaate karşı
yürüttüğü mücadelede takip ettiği politika, uyguladığı taktik ve yöntemler,
yaptığı provokasyon, komplo ve oyunları ortaya koyduğu gibi, Türkiye genelinde
ve özellikle Kürdistan’da bütün siyasi örgütlere ve hatta sade halka karşı
bugüne kadar yaptığı insanlık dışı uygulamalarını belgelemektedir. Bu kesin
bilgilerin açıklığa kavuşturduğu olaylar, hem Cemaatın ve hem de bütün Kürdistan
halkının yaşadığı gerçeklerdir. O dönemde yaşanan olayların, çekilen acıların,
yapılan komplo ve karanlık işlerin sadece bir kısmına ışık tutması ve
aydınlatması açısından önemlidir.
Bölge gerçeklerinden uzak, kafasını kuma gömercesine bu gerçekleri görmek
istemeyen veya TC’yi kutsayan bazı zavallılar bunlara inanmayabilirler. Hatta
bazıları propaganda amacıyla söylenmiş hayal ürünü sözler olarak görebilirler.
Ancak bu söylediklerimiz ve aşağıda maddeler halinde belirteceğimiz gerçekler, o
döneme ait TC’nin yaptığı bazı kirli ve çirkin işlerin çok cüzi bir kısmıdır.
TC’nin istihbarat örgütleri ve güvenlik birimlerinin doğrudan veya kendi
kontrollerindeki çete ve ajanlar vasıtasıyla, özelde Cemaate karşı, genelde
bütün rejim muhaliflerine karşı Kürdistan’da yürüttükleri hukuk dışı
faaliyetleri, cinayet, komplo ve insanlık dışı kirli işlerinden örnekler
vereceğiz. Biz burada olayların detayına girmeden ve isim zikretmeden, sadece
mücadele süreci boyunca Cemaatın karşılaştığı ve yaşadığı olaylar ile Cemaat
tarafından sorgulanan TC’nin istihbarat ve kontra örgütlerine bağlı çete ve
ajanların yaptıkları itirafları zikredeceğiz. TC’nin Kürdistan’daki insanlık
dışı uygulamalarını, yürüttüğü kirli savaşı ve bulaştığı karanlık işleri aşağıda
kısaca maddeler halinde sıralayacağız;
-Cemaatın teşkilat yapısını ortaya çıkarmak, sorumlularını tanımak, irtibat
şeklini ve yollarını öğrenmek, barınma ve gizlenme yerlerini ortaya çıkarmak
amacıyla hem bölgede ve hem de Türkiye genelinde uzun süreli ve kapsamlı bir
istihbarat çalışması yapılıyor, bu hedefe ulaşmak için dindar ve İslami eğilimi
olan birçok insan bu işte kullanılıyordu.
-Cemaat içinden veya dışından birçok insanla irtibata geçilerek Cemaate sızmaya
çalışmak, çalışmaları hakkında bilgi almak amacıyla birçok insana ajanlık
teklifinde bulunuluyor, bu teklifi kabul etmeleri için çirkince şantajlar
yapılıyordu. Buna rağmen ajanlığı kabul etmeyenlerin ya başlarına bir bela
getiriliyor ya da hazırladıkları şantaj kasetlerini yayınlamakla veya ölümle
tehdit ederek suskun kalmaları sağlanıyordu.
-Cemaat mensubu çok sayıda insanı gözaltına alarak, işkenceyle, tehditle,
şantajla ajanlığa zorluyor, bu baskılarına karşı direnip ajanlığı ve
işbirlikçiliği kabul etmeyenleri gerçek dışı olay ve eylemlerle suçlayıp
cezaevlerine gönderiyor, böylece uzun süre zindanlarda kalmaları sağlanıyordu.
-Cemaat faaliyetlerini etkisiz hale getirmek, halk arasındaki etkinliğini kırmak
ve programlarını başarısızlığa uğratmak amacıyla, bu kontra ve çete örgütlerine
birçok çirkin iş yaptırılıyordu. Yaptıkları bu çirkin işleri Cemaate mal ediyor
ve kamuoyuna bu işler Cemaat tarafından yapılmış gibi gösteriliyordu.
-Cemaatın etkin faaliyet yürüttüğü camilerdeki çalışmaları provoka etmek ve
engellemek için bu camilerde aynı saatlere denk gelecek şekilde paralel
çalışmalar yapılıyor, Cemaatin oradaki faaliyetlerini sekteye uğratmak için cami
adabına aykırı tutum ve davranışlar sergileniyordu. Bu tür fitnelerle Cemaatın
cami çalışmalarını engellemeye, halkı Cemaatten soğutmaya ve cami
çalışmalarından uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.
-İslami kesimin çıkardığı ve genellikle dindar insanların okuduğu gazete ve
diğer basılı yayınların içerisine Cemaat aleyhine yazılmış bildiriler
yerleştiriliyor, yalan ve yanlış bilgilerle Cemaatı karalanarak, Müslüman halka
kötü gösterilmek isteniyordu.
-Çocukları camilere giden ve Kuran dersi alan ailelere telefon açılıyor, ev veya
işyerlerine gidilerek birebir görüşülüyor, Cemaat aleyhine bu insanlara
propaganda yapılıyor, çocuklarını camilerden ve Cemaatten uzaklaştırmaları
isteniyordu. Bu şekilde bir netice elde edemeyince, ailelere baskı yapıyor,
gözaltına almak veya değişik yollardan zarar vermekle tehdit ediyorlardı.
-Kendi kontrollerinde olan ve birçok amaç için kullandıkları ayyaş, serseri,
hırsız ve ayak takımı şahısları camilere giden çocuklara musallat ediyorlardı.
Bu şahıslar cami kapılarında ve çevresinde bekleyerek camiden çıkan çocukları
tehdit ediyor, dövüyor ve böylece camiye gidip Kuran dersi almalarına engel
oluyorlardı. Bu şekilde çocuklar camiden ve Kuran dersinden uzaklaştırılarak,
gayr-ı İslami bir hayata sürüklenmek isteniyordu.
-Kendilerine bağlı çalışan çete elemanlarından genç kızları, Cemaatın cami
faaliyetleri içinde bulunan genç erkeklere veya kendilerine bağlı genç erkekleri
camilere giden kız öğrencilere musallat ederek bu yolla gençleri bozmaya ve
ifsada sürüklemeye çalışıyorlardı. Aynı zamanda Camiye giden gençler arasında bu
tür olayların yaşandığını halk arasında yayarak, Cemaat mensuplarını ve camiye
giden gençleri kötü gösteriyor, bu şekilde cami faaliyetlerini engellemeyi ve
gençleri yozlaştırıp İslami çalışmalardan uzaklaştırmayı amaçlıyorlardı.
-TC’nin istihbarat örgütlerine bağlı olarak çalışan kadın fahişelere çarşaf
giydiriliyor, bu kıyafetleriyle fuhuş yapmaları sağlanıyor veya toplum
içerisinde bu kıyafetleriyle Müslüman bir kadına yakışmayacak ahlak dışı
davranışlar sergileyerek, halkın Müslüman kadınlar ve özellikle çarşaflı
hanımlar hakkında kötü düşünmesi ve şüphe ile bakması için ahlak dışı her türlü
çirkin yöntemler kullanılıyordu. Böylece halk arasında İslami kesim aleyhine
dedikodu ve kötü propagandanın yaygınlaşmasını sağlayarak, halkın Müslümanlara
güveninin sarsılması amaçlanıyordu.
-TC, istihbarat örgütlerine bağlı kadın elemanlar İslami tesettüre bürünerek ve
çarşaf giyerek Müslüman kadınları takip ediyor veya bir yolunu bulup onlarla
tanışarak evlerine gidiyorlardı. Bu şekilde Cemaat mensubu ve diğer kesimlerden
Müslümanların evlerini tespit ediyor ve bu vesileyle Cemaat mensupları veya
aranan şahıslar hakkında bilgi toplama ve istihbarat çalışması yapıyorlardı.
- Ajan ve çetelerini camilere giden çocuklara musallat ederek bu çocukları
hırsızlık ve diğer ahlak dışı yollara zorluyorlardı. Kendilerinin organize
ettikleri bu çirkin işleri camide faaliyet yapan Cemaat mensubu gençlerin
üzerine atıyor, böylece cami cemaatı, mahalle halkı ve çocukların ailelerine
Cemaatı kötü göstermek istiyorlardı. Bu şekilde Müslüman halkı Cemaatten ve cami
faaliyetlerinden soğutmaya çalışıyorlardı.
-Cemaat adına halktan tehdit yoluyla yardım ve zekat istiyor, vermek
istemeyenleri değişik şekillerde cezalandırıyorlardı. Yardım aldıkları kişileri
sonradan Cemaate yardım yapmışsın diye gözaltına alıyor ve sanki Cemaat
mensupları yakalanmış, bu şahıslardan yardım ve zekat aldıklarını itiraf
etmişler gibi çirkin oyunlara başvuruyorlardı. Ayrıca bu yaptıklarını gerekçe
göstererek, Cemaatin halktan zorla para topladığı propagandasını yapıyorlardı.
-TC’ye bağlı çeteler, bölgede maddi durumları iyi olup, dindar ve Cemaate
sempati duyan fert veya aileleri tespit ediyor, bu insanlara Cemaat adına
telefon açarak veya adam göndererek tehdit ediyor ve kısa süre içerisinde
bölgeyi terk etmeleri isteniyordu. Böylece, bu insanların kendilerine söylenen
kısa süre içerisinde mal varlıklarını cüzi fiyatlarla satıp zarar etmeleri ve
bölgeyi terk etmeleri sağlanıyordu. Bu uygulamalar Cemaate mal edilerek bu
şekilde, hem Cemaat kötü gösteriliyor, hem bu insanların Cemaate sempati ve
dostlukları giderilerek düşman olmaları sağlanıyor ve hem de Cemaatın maddi
kaynakları kurutulmaya ve halk desteği yok edilmeye çalışılıyordu.
-Cemaat mensuplarının ve sempatizanlarının ailelerine baskı yapılıyor,
çocuklarını Cemaatten ayırmaları isteniyor, aksi takdirde kendilerine de örgüt
mensubu muamelesinin yapılacağı söyleniyordu. Bazen de bunların ailelerini
gözaltına alarak veya değişik yollarla baskı yaparak korkutuyor ve huzursuz
ediyorlardı.
-TC’ye bağlı istihbarat örgütleri ve bunlara bağlı çeteler, Hizbullah ile
beraber olan veya sempati duyup kültürel faaliyetleri içinde yer alan bazı
gençlerin ailelerine baskı yapıyor, çocuklarını Cemaatten ayırıp getirmeleri
durumunda hiç tutuklamadan onları serbest bırakacaklarını söylüyorlardı. Bu
yalan vaatlere kanan veya baskılara dayanamayarak çocuklarını yakalatmada
yardımcı olan ailelere, bu sefer çocuklarının suçlarının ağır olduğunu
söyleyerek, bunları serbest bırakmak için büyük miktarda para istiyorlardı. Bu
insanların çocukları suçsuz oldukları halde, çeteler bunların bu durumlarını koz
olarak kullanıp şantaj ve baskılarla büyük maddi kazanç sağlıyorlardı.
-TC’nin güvenlik ve istihbarat güçlerinin kontrolünde itirafçı çetelere
uyuşturucu ticareti yaptırılıyordu. Bu şekilde yakalanma korkusu olmadan ve
hiçbir kontrol noktasına takılmadan bölgenin değişik noktalarından veya sınıra
yakın yerlerden aldıkları uyuşturucuyu, Türkiye’nin batı bölgelerine, oradan da
yurt dışına sevk ediyorlardı.
-TC’nin istihbarat örgütlerine bağlı ajan ve çeteler, cinayet, adam kaçırma ve
uyuşturucu kaçakçılığı gibi işler yapıyorlardı. Bu kirli işlere bulaşan
insanlardan bazıları, zamanla bu işlerden nefret eder duruma geliyor ve
yaptıklarından pişmanlık duyup bu işlerden çekilmek istiyorlardı. Bazıları da
para paylaşımı ve diğer maddi anlaşmazlıklar içine düştüklerinden veya
korktuklarından dolayı bu işleri bırakmak istiyorlardı. Ancak, bu insanların,
gördüklerini, bildiklerini ve yaptıklarını deşifre edip, derin devlete bağlı
kontra örgütleri aleyhine birer belge, delil veya şahit durumuna gelmemeleri
için, böyle bir eğilim içine girip ayrılmak isteyenleri acımasızca öldürüp
ortadan kaldırıyorlardı.
-Derin devlete bağlı çete ve kontralar polis veya jandarma kılığında bazı evlere
baskın düzenliyor, evlerinden aldıkları insanları vahşi bir şekilde işkenceyle
sorguluyorlardı. Bu insanları öldürmeyip salıverdiklerinde kendilerini bu
insanlara Hizbullah elemanları olarak tanıtıyorlardı. Bunları bırakmayıp
öldürdüklerinde ise, ailelerine telefon açıp Hizbullah adına aradıklarını,
kaçırılan kişilerin Hizbullah’ın elinde olduğunu söylüyorlardı. Böylece hem
yakalayıp sorguladıkları ve hem de kaybolan insanların Hizbullah’ın elinde
olduğu intibaını veriyorlardı. Bu taktiklerle bir yandan Cemaatın TC ile
ilişkisi olduğu şeklinde bir imaj oluşturmaya çalışıyor, diğer yandan da
Cemaatın adını kendi kirli işlerinde kullanarak, bölge halkı üzerindeki etkisini
kırmaya çalışıyorlardı.
-Birçok iş adamı, tüccar veya bunların çocukları bu çeteler tarafından
kaçırılıyor, büyük miktarda fidye alma karşılığında serbest bırakılıyordu.
Kaçırdıkları bu insanlara bazen kendilerini PKK’li bazen de Hizbullahi olarak
tanıtıyorlardı. Yerine göre bazen de bu işleri mafya adına yapıyorlardı.
-Türkiye genelinde olduğu gibi Kürdistan’da da fuhuş sektörü ve porno kaset
ticareti sürekli olarak TC’nin polis ve istihbarat örgütlerinin kontrolünde
yapılıyor. Siyasi insanları yozlaştırmak ve gençlerin siyasi hareketlere
kaymalarını önlemek için fuhuş sektörünü bir silah olarak kullanıyorlardı.
Özellikle dindar gençleri bu yolla bozarak İslami faaliyetlerden ve İslami
ahlaktan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.
-TC’nin polis ve istihbarat güçleri, gözaltına aldıkları insanları konuşturmak
veya işbirliğine razı etmek için hap içirip uyuşturduktan sonra kendilerine
bağlı olarak çalışan fahişeleri bunların yanına gönderiyor, görüntüleri gizlice
kameraya alıyor, bunların muhbirlik ve ajanlığı kabul etmeleri ve kendilerine
bağlı olarak çalışmaları için bu çirkin görüntüleri şantaj ve baskı unsuru
olarak kullanıyorlardı. Buna rağmen bu insanlar ajanlığı ve muhbirliği kabul
etmeyip kendileriyle işbirliğine yanaşmayınca, bu kasetleri kamuoyuna
göstermekle veya mahalli televizyonlarda yayınlamakla onları tehdit ediyor ve
korkutuyorlardı.
-TC’nin güvenlik ve istihbarat güçleri, kendileriyle işbirliğine girip ajanlık
ve muhbirliği kabul eden kişilere sahte kimlik, ehliyet ve silah taşıma ruhsatı
veriyor, bunları gezici militan gibi Türkiye’nin her tarafına götürüp takip,
tehdit, suikast gibi birçok kirli işte kullanıyor ve çok yönlü istifade
ediyorlardı.
-TC derin devletine bağlı kontra ve çete örgütleri, bazen Hizbullah kılığında
bazen de PKK kılığında yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, birçok insanı
arabalardan indirerek ya öldürüyor veya kaçırıyorlardı. Olayı gören ve bu işin
TC tarafından yapıldığını anlayan bazı kişiler, olayı anlatmaması ve tanıklık
yapmaması için ya tehdit ediliyor veya kaçırılıp öldürülüyordu. Bu şekilde hiç
bir iz bırakmamaya ve faili meçhul bir olaymış gibi göstermeye çalışıyorlardı.
-Kaçırılarak veya gözaltına alınarak öldürülen insanların kendileri tarafından
öldürüldüğünün anlaşılmaması, olayın örtbas edilmesi ve bu tür olayları kendi
çıkarları doğrultusunda kullanmak amacıyla, bunların cesetleri şehirlerin veya
köylerin belli noktalarına bırakıldıktan sonra, bu insanların PKK-TC veya
Hizbullah-PKK arasında çıkan bir çatışmada öldürüldükleri görüntüsünü vermek
için o mevkide kendileri tarafından göstermelik silahlı çatışma meydana
getiriliyordu. Böylece işkenceyle veya kaçırılarak öldürülen bu insanlar sanki
bu çatışmada öldürülmüş gibi gösteriliyor, bu şekilde rapor düzenlenip olay
hakkında hiçbir resmi takibat yapılmadan dosya kapatılıyordu.
-TC’nin polis ve istihbarat güçlerine bağlı çete ve ajanlar, Cemaatın halk
arasındaki etkinliğini ve halkın Cemaate olan güvenini bildiklerinden, geceleyin
insanların evlerine gidip “Bizi Hizbullah gönderdi, sizinle ufak bir işimiz var,
bizimle gelin” diyerek insanları evlerinden alıp kaçırıyorlardı. Bu insanların
bazılarını öldürüyor, bazılarının da serbest bırakılmaları karşılığında
ailelerinden yüklü miktarda para istiyorlardı. Bazen de parayı aldıkları halde
bu insanları serbest bırakmıyorlardı. Böylece bu taktikleriyle, bölgedeki
kaçırılma ve kayıp olaylarını Hizbullah’a mal etmeye ve Cemaatın halk arasındaki
güven ve itibarını sarsmaya çalışıyorlardı.
-Özellikle JİTEM ve ona bağlı çete ve ajanlar, PKK’liler kılığında Hizbullah
elemanları veya sempatizanlarının yaşadığı köylere baskın yapıyor, evleri
tarayıp ateşe veriyorlardı. Veya aksi şekilde, yani Hizbullah kılığında PKK’nin
uğrak yerleri olan bazı köyleri basıyor, PKK elemanı veya sempatizanı olan
insanlara ve evlerine yönelik eylemler düzenliyorlardı. Bu şekilde öldürmek
istedikleri şahısları öldürüyor veya yapmak istedikleri başka eylemleri
gerçekleştiriyorlardı. Ayrıca, bu eylemlerle Hizbullah-PKK çatışmasının devam
ettiği görüntüsü verilerek olaylar alevlendirilmek isteniyordu.
-TC’nin istihbarat örgütleri, Cemaatle münafıkların çatışması sürecinde nifak
grubuna sağladıkları imkan ve yaptıkları yardımlarla yetinmeyerek, çatışmaları
alevlendirmek ve Cemaate darbe vurmak amacıyla bilfiil kendileri de Cemaat
mensuplarına yönelik silahlı suikastlar yapıyorlardı. O dönemin şiddetli çatışma
ortamında çatışan taraflar eylemin kimin tarafından yapıldığını bilme durumunda
olmadıklarından ve eylemler çatışan taraflarca üstlenmediğinden, bu kontra
çeteleri rahatlıkla eylem yapabiliyor ve kendi eylemlerini de PKK, Hizbullah
veya nifak grubunun eylemiymiş gibi gösteriyorlardı.
-Jitem'e bağlı çeteler tarafından, Silvan-Diyarbakır güzergahından geçen ve
Suriye’ye ziyaret amacıyla yolcu götüren İran yolcu otobüslerinin yolları
kesilerek, otobüslerden indirilen yolculara eziyet ediliyor, önemli eşyalarına
el konuluyor ve bazen de otobüsler yakılıyordu. Bu çeteler, bu çirkin işleri
yaparken kendilerini Hizbullahi olarak tanıtıyor ve öyle gösteriyorlardı. Bu
şekilde TC, Hizbullah’ı kötü göstermek için sadece ülke içinde yaptıklarıyla
yetinmeyerek, yabancı ülke insanlarına, özellikle İran toplumu gibi Hizbullah
ismine duyarlı ve sempatiyle bakan insanlara Hizbullah’ı kötü göstermek için bu
insanlık dışı çirkin yöntemlere baş vuruyordu.
- TC’nin polis ve istihbarat güçleri, PKK itirafçılarını ve Hizbullah’tan
tutuklanıp cezaevlerinde kalan ve polisle gizli işbirliği içine giren insanları,
bulundukları cezaevlerinden alarak dışarıya götürüp eylem yaptırıyorlardı. Bu
insanlar, hastahaneye götürülme veya yer gösterme bahanesiyle cezaevlerinden
alınıyor, suikast işlerinde kullanılıp işleri bitince tekrar geri götürülüp
cezaevlerine bırakılıyorlardı. Bu yöntem kullanılarak, Cemaat mensuplarına
yönelik ölüm ve yaralanmayla neticelenen çok sayıda eylem bu çeteler tarafından
gerçekleştirildi.
-JİTEM, halk arasında dindar geçinen ve bu özelliklerinden dolayı alt düzeyde
Cemaatın bazı fertleri ile ilişki kurabilen unsurlarını devreye sokarak Cemaate
karşı bir komplo ve imha planı geliştirmişti. Bu Jitem unsurları, dost kılığında
Cemaat mensuplarına yaklaşıp, eğer Cemaat isterse Güney Kürdistanlı bazı
grupların yardımıyla Cemaatı Güney Kürdistan’a yerleştirebileceklerini, böylece
Cemaatın oraya yerleşip kamp kurabileceğini, mahkum ve muhacirlerini
barındırabileceğini söyleyerek, bunu Cemaate teklif olarak getirdiler. Cemaate
yardım adı altında bazı dindar insanlar kullanılarak geliştirilen ve uygulamaya
konulmak istenen TC’nin bu planının amacı, Cemaatı Güney Kürdistan’a çektikten
sonra, Güney Kürdistan’da TC’ye bağlı bazı unsurların işbirliğiyle Cemaat
güçlerine yönelik bir imha operasyonu gerçekleştirmekti. Bu planla Cemaate büyük
bir darbe vurulmak isteniyordu. Ancak Cemaat, bu oyuna gelmedi ve bu tuzağa
düşmedi. Bu planı ortaya çıkarıp, hem bu planı ve hem de bu planın içerisinde
yer alan unsurları etkisiz hale getirdi.
-Derin devletin istihbarat örgütlerine bağlı çeteler, Bölgede PKK ve Hizbullah’a
yakınlığı ile bilinen insanları resmi yollarla tutuklayıp gözaltına aldıklarında
mahkemelerin kısa sürede bunları serbest bırakacağını ve bu insanların tekrar
dönüp faaliyetlerine devam edeceklerini, bunun için bu insanları yakalamak ve
gözaltına almakla amaçlarına ulaşamadıklarını düşünerek, ancak bunları illegal
yol ve taktiklerle bertaraf etmekle amaçlarına ulaşabileceklerine inanıyorlardı.
Bu amaçla çok sayıda insanı kaçırıp sorguladıktan sonra ya kaybediyor veya
öldürüyorlardı. TC ve ona bağlı kontra örgütlerinin suçlanmaması için öldürülen
insanların cesetleri dikkatleri başka taraflara çekecek şekilde uygun yerlere
bırakılıyordu.
-PKK’nın Hizbullah karşısında zayıfladığı, eylem yapamaz duruma geldiği, bundan
dolayı Cemaatın da PKK’ye yönelik eylemlerini yavaşlattığı, dolayısıyla
çatışmaların yoğunluğunu yitirdiği ve durgunluk noktasına geldiği 1994 ve
sonrasında TC, “Hizbullah ile PKK ateşkes yapıp anlaşmışlar. Bundan sonra
işbirliği yapıp devleti vuracaklar” diye endişeye kapılıyor. Hizbullah-PKK
çatışmasının son bulmasını kendi çıkarlarına aykırı bulan TC, kendisine bağlı
istihbarat ve kontra örgütleri vasıtasıyla hem Hizbullah ve hem de PKK’den
birçok kişiye yönelik silahlı suikast yaparak, çatışmaları yeniden
alevlendirmeye çalışıyordu. Böylece, işlediği çok sayıdaki faili meçhul cinayeti
Hizbullah veya PKK’ye mal ediyor ve ikisi arasındaki çatışmanın devam ettiği
intibaını kamuoyuna vermeye çalışıyordu.
-Başta Diyarbakır, Batman ve Silvan olmak üzere bölgenin birçok yerinde iş
yerinden evine, evinden iş yerine giden, öldürülmesi kolay ve risksiz olan,
toplumda İslami kimlikleriyle tanınan onlarca Hizbullah elemanı veya
sempatizanına yönelik öldürme veya yaralamayla sonuçlanan çok sayıda silahlı
eylemin TC’ye bağlı ajan ve çeteler tarafından gerçekleştirildiğini sorgulanan
ajan ve çeteler itiraf ettiler. Bu insanlar kimi, nerede ve ne şekilde
vurduklarını, eylemleri kimlerle ve kaç kişiyle yaptıklarını, eylem emrini hangi
istihbarat polisi veya Jitem subayından aldıklarını ve eylem planını nasıl
hazırladıklarını en ince detayına kadar anlattılar.
[
Geri Dön
]
|