Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

KENDİ DİLİNDEN HİZBULLAH - 61.BÖLÜM

TC DERİN DEVLETİNE BAĞLI AJAN VE ÇETELERİN KÜRDİSTAN’DAKİ İNSANLIK DIŞI KARANLIK FAALİYETLERİ

 1995-2000 yıllarını kapsayan Cemaatın TC ile sessiz ve derinden çatışması süresince TC’ye bağlı istihbarat örgütlerinin kontrolündeki çok sayıda çete ve ajan Cemaat tarafından yakalayıp sorgulandı. Bunların itirafları neticesinde, TC’nin kontra faaliyetlerini ortaya çıkaran ve belgeleyen binlerce sayfa ve yüzlerce video kasetten oluşan önemli bilgiler elde edildi. Bütün bu bilgi ve belgeler Cemaat arşivinde mevcut olup, bunlardan bir kısmı operasyonlar neticesinde TC’nin eline geçmiştir. Ele geçen bu bilgilerin bir kısmı TC’nin karanlık faaliyetlerini içerdiği ve açıklığa kavuşturduğu için gizli tutulmuş, bir kısmı ise Devlet Güvenlik Mahkemelerine intikal etmiştir. Mahkemelere intikal eden bu kasetler teşkil edilen heyetler tarafından çözülmüş olup, şu anda mahkeme dosyalarında belge olarak mevcuttur. Amacımız burada bu bilgi ve belgeleri detaylıca yazmak ve yayınlamak değildir. Bunların kamuoyunun bilgisine sunulması başka bir çalışmanın konusu olup ya kitap olarak veya İnternet sitelerinde yayınlanacaktır.

Cemaatın eline geçen bilgi ve belgeler, TC’nin bugüne kadar Cemaate karşı yürüttüğü mücadelede takip ettiği politika, uyguladığı taktik ve yöntemler, yaptığı provokasyon, komplo ve oyunları ortaya koyduğu gibi, Türkiye genelinde ve özellikle Kürdistan’da bütün siyasi örgütlere ve hatta sade halka karşı bugüne kadar yaptığı insanlık dışı uygulamalarını belgelemektedir. Bu kesin bilgilerin açıklığa kavuşturduğu olaylar, hem Cemaatın ve hem de bütün Kürdistan halkının yaşadığı gerçeklerdir. O dönemde yaşanan olayların, çekilen acıların, yapılan komplo ve karanlık işlerin sadece bir kısmına ışık tutması ve aydınlatması açısından önemlidir.

Bölge gerçeklerinden uzak, kafasını kuma gömercesine bu gerçekleri görmek istemeyen veya TC’yi kutsayan bazı zavallılar bunlara inanmayabilirler. Hatta bazıları propaganda amacıyla söylenmiş hayal ürünü sözler olarak görebilirler. Ancak bu söylediklerimiz ve aşağıda maddeler halinde belirteceğimiz gerçekler, o döneme ait TC’nin yaptığı bazı kirli ve çirkin işlerin çok cüzi bir kısmıdır. TC’nin istihbarat örgütleri ve güvenlik birimlerinin doğrudan veya kendi kontrollerindeki çete ve ajanlar vasıtasıyla, özelde Cemaate karşı, genelde bütün rejim muhaliflerine karşı Kürdistan’da yürüttükleri hukuk dışı faaliyetleri, cinayet, komplo ve insanlık dışı kirli işlerinden örnekler vereceğiz. Biz burada olayların detayına girmeden ve isim zikretmeden, sadece mücadele süreci boyunca Cemaatın karşılaştığı ve yaşadığı olaylar ile Cemaat tarafından sorgulanan TC’nin istihbarat ve kontra örgütlerine bağlı çete ve ajanların yaptıkları itirafları zikredeceğiz. TC’nin Kürdistan’daki insanlık dışı uygulamalarını, yürüttüğü kirli savaşı ve bulaştığı karanlık işleri aşağıda kısaca maddeler halinde sıralayacağız;

-Cemaatın teşkilat yapısını ortaya çıkarmak, sorumlularını tanımak, irtibat şeklini ve yollarını öğrenmek, barınma ve gizlenme yerlerini ortaya çıkarmak amacıyla hem bölgede ve hem de Türkiye genelinde uzun süreli ve kapsamlı bir istihbarat çalışması yapılıyor, bu hedefe ulaşmak için dindar ve İslami eğilimi olan birçok insan bu işte kullanılıyordu.

-Cemaat içinden veya dışından birçok insanla irtibata geçilerek Cemaate sızmaya çalışmak, çalışmaları hakkında bilgi almak amacıyla birçok insana ajanlık teklifinde bulunuluyor, bu teklifi kabul etmeleri için çirkince şantajlar yapılıyordu. Buna rağmen ajanlığı kabul etmeyenlerin ya başlarına bir bela getiriliyor ya da hazırladıkları şantaj kasetlerini yayınlamakla veya ölümle tehdit ederek suskun kalmaları sağlanıyordu.

-Cemaat mensubu çok sayıda insanı gözaltına alarak, işkenceyle, tehditle, şantajla ajanlığa zorluyor, bu baskılarına karşı direnip ajanlığı ve işbirlikçiliği kabul etmeyenleri gerçek dışı olay ve eylemlerle suçlayıp cezaevlerine gönderiyor, böylece uzun süre zindanlarda kalmaları sağlanıyordu.

-Cemaat faaliyetlerini etkisiz hale getirmek, halk arasındaki etkinliğini kırmak ve programlarını başarısızlığa uğratmak amacıyla, bu kontra ve çete örgütlerine birçok çirkin iş yaptırılıyordu. Yaptıkları bu çirkin işleri Cemaate mal ediyor ve kamuoyuna bu işler Cemaat tarafından yapılmış gibi gösteriliyordu.

-Cemaatın etkin faaliyet yürüttüğü camilerdeki çalışmaları provoka etmek ve engellemek için bu camilerde aynı saatlere denk gelecek şekilde paralel çalışmalar yapılıyor, Cemaatin oradaki faaliyetlerini sekteye uğratmak için cami adabına aykırı tutum ve davranışlar sergileniyordu. Bu tür fitnelerle Cemaatın cami çalışmalarını engellemeye, halkı Cemaatten soğutmaya ve cami çalışmalarından uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.

-İslami kesimin çıkardığı ve genellikle dindar insanların okuduğu gazete ve diğer basılı yayınların içerisine Cemaat aleyhine yazılmış bildiriler yerleştiriliyor, yalan ve yanlış bilgilerle Cemaatı karalanarak, Müslüman halka kötü gösterilmek isteniyordu.

-Çocukları camilere giden ve Kuran dersi alan ailelere telefon açılıyor, ev veya işyerlerine gidilerek birebir görüşülüyor, Cemaat aleyhine bu insanlara propaganda yapılıyor, çocuklarını camilerden ve Cemaatten uzaklaştırmaları isteniyordu. Bu şekilde bir netice elde edemeyince, ailelere baskı yapıyor, gözaltına almak veya değişik yollardan zarar vermekle tehdit ediyorlardı.

-Kendi kontrollerinde olan ve birçok amaç için kullandıkları ayyaş, serseri, hırsız ve ayak takımı şahısları camilere giden çocuklara musallat ediyorlardı. Bu şahıslar cami kapılarında ve çevresinde bekleyerek camiden çıkan çocukları tehdit ediyor, dövüyor ve böylece camiye gidip Kuran dersi almalarına engel oluyorlardı. Bu şekilde çocuklar camiden ve Kuran dersinden uzaklaştırılarak, gayr-ı İslami bir hayata sürüklenmek isteniyordu.

-Kendilerine bağlı çalışan çete elemanlarından genç kızları, Cemaatın cami faaliyetleri içinde bulunan genç erkeklere veya kendilerine bağlı genç erkekleri camilere giden kız öğrencilere musallat ederek bu yolla gençleri bozmaya ve ifsada sürüklemeye çalışıyorlardı. Aynı zamanda Camiye giden gençler arasında bu tür olayların yaşandığını halk arasında yayarak, Cemaat mensuplarını ve camiye giden gençleri kötü gösteriyor, bu şekilde cami faaliyetlerini engellemeyi ve gençleri yozlaştırıp İslami çalışmalardan uzaklaştırmayı amaçlıyorlardı.

-TC’nin istihbarat örgütlerine bağlı olarak çalışan kadın fahişelere çarşaf giydiriliyor, bu kıyafetleriyle fuhuş yapmaları sağlanıyor veya toplum içerisinde bu kıyafetleriyle Müslüman bir kadına yakışmayacak ahlak dışı davranışlar sergileyerek, halkın Müslüman kadınlar ve özellikle çarşaflı hanımlar hakkında kötü düşünmesi ve şüphe ile bakması için ahlak dışı her türlü çirkin yöntemler kullanılıyordu. Böylece halk arasında İslami kesim aleyhine dedikodu ve kötü propagandanın yaygınlaşmasını sağlayarak, halkın Müslümanlara güveninin sarsılması amaçlanıyordu.

-TC, istihbarat örgütlerine bağlı kadın elemanlar İslami tesettüre bürünerek ve çarşaf giyerek Müslüman kadınları takip ediyor veya bir yolunu bulup onlarla tanışarak evlerine gidiyorlardı. Bu şekilde Cemaat mensubu ve diğer kesimlerden Müslümanların evlerini tespit ediyor ve bu vesileyle Cemaat mensupları veya aranan şahıslar hakkında bilgi toplama ve istihbarat çalışması yapıyorlardı.

- Ajan ve çetelerini camilere giden çocuklara musallat ederek bu çocukları hırsızlık ve diğer ahlak dışı yollara zorluyorlardı. Kendilerinin organize ettikleri bu çirkin işleri camide faaliyet yapan Cemaat mensubu gençlerin üzerine atıyor, böylece cami cemaatı, mahalle halkı ve çocukların ailelerine Cemaatı kötü göstermek istiyorlardı. Bu şekilde Müslüman halkı Cemaatten ve cami faaliyetlerinden soğutmaya çalışıyorlardı.

-Cemaat adına halktan tehdit yoluyla yardım ve zekat istiyor, vermek istemeyenleri değişik şekillerde cezalandırıyorlardı. Yardım aldıkları kişileri sonradan Cemaate yardım yapmışsın diye gözaltına alıyor ve sanki Cemaat mensupları yakalanmış, bu şahıslardan yardım ve zekat aldıklarını itiraf etmişler gibi çirkin oyunlara başvuruyorlardı. Ayrıca bu yaptıklarını gerekçe göstererek, Cemaatin halktan zorla para topladığı propagandasını yapıyorlardı.

-TC’ye bağlı çeteler, bölgede maddi durumları iyi olup, dindar ve Cemaate sempati duyan fert veya aileleri tespit ediyor, bu insanlara Cemaat adına telefon açarak veya adam göndererek tehdit ediyor ve kısa süre içerisinde bölgeyi terk etmeleri isteniyordu. Böylece, bu insanların kendilerine söylenen kısa süre içerisinde mal varlıklarını cüzi fiyatlarla satıp zarar etmeleri ve bölgeyi terk etmeleri sağlanıyordu. Bu uygulamalar Cemaate mal edilerek bu şekilde, hem Cemaat kötü gösteriliyor, hem bu insanların Cemaate sempati ve dostlukları giderilerek düşman olmaları sağlanıyor ve hem de Cemaatın maddi kaynakları kurutulmaya ve halk desteği yok edilmeye çalışılıyordu.

-Cemaat mensuplarının ve sempatizanlarının ailelerine baskı yapılıyor, çocuklarını Cemaatten ayırmaları isteniyor, aksi takdirde kendilerine de örgüt mensubu muamelesinin yapılacağı söyleniyordu. Bazen de bunların ailelerini gözaltına alarak veya değişik yollarla baskı yaparak korkutuyor ve huzursuz ediyorlardı.

-TC’ye bağlı istihbarat örgütleri ve bunlara bağlı çeteler, Hizbullah ile beraber olan veya sempati duyup kültürel faaliyetleri içinde yer alan bazı gençlerin ailelerine baskı yapıyor, çocuklarını Cemaatten ayırıp getirmeleri durumunda hiç tutuklamadan onları serbest bırakacaklarını söylüyorlardı. Bu yalan vaatlere kanan veya baskılara dayanamayarak çocuklarını yakalatmada yardımcı olan ailelere, bu sefer çocuklarının suçlarının ağır olduğunu söyleyerek, bunları serbest bırakmak için büyük miktarda para istiyorlardı. Bu insanların çocukları suçsuz oldukları halde, çeteler bunların bu durumlarını koz olarak kullanıp şantaj ve baskılarla büyük maddi kazanç sağlıyorlardı.

-TC’nin güvenlik ve istihbarat güçlerinin kontrolünde itirafçı çetelere uyuşturucu ticareti yaptırılıyordu. Bu şekilde yakalanma korkusu olmadan ve hiçbir kontrol noktasına takılmadan bölgenin değişik noktalarından veya sınıra yakın yerlerden aldıkları uyuşturucuyu, Türkiye’nin batı bölgelerine, oradan da yurt dışına sevk ediyorlardı.

-TC’nin istihbarat örgütlerine bağlı ajan ve çeteler, cinayet, adam kaçırma ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi işler yapıyorlardı. Bu kirli işlere bulaşan insanlardan bazıları, zamanla bu işlerden nefret eder duruma geliyor ve yaptıklarından pişmanlık duyup bu işlerden çekilmek istiyorlardı. Bazıları da para paylaşımı ve diğer maddi anlaşmazlıklar içine düştüklerinden veya korktuklarından dolayı bu işleri bırakmak istiyorlardı. Ancak, bu insanların, gördüklerini, bildiklerini ve yaptıklarını deşifre edip, derin devlete bağlı kontra örgütleri aleyhine birer belge, delil veya şahit durumuna gelmemeleri için, böyle bir eğilim içine girip ayrılmak isteyenleri acımasızca öldürüp ortadan kaldırıyorlardı.

-Derin devlete bağlı çete ve kontralar polis veya jandarma kılığında bazı evlere baskın düzenliyor, evlerinden aldıkları insanları vahşi bir şekilde işkenceyle sorguluyorlardı. Bu insanları öldürmeyip salıverdiklerinde kendilerini bu insanlara Hizbullah elemanları olarak tanıtıyorlardı. Bunları bırakmayıp öldürdüklerinde ise, ailelerine telefon açıp Hizbullah adına aradıklarını, kaçırılan kişilerin Hizbullah’ın elinde olduğunu söylüyorlardı. Böylece hem yakalayıp sorguladıkları ve hem de kaybolan insanların Hizbullah’ın elinde olduğu intibaını veriyorlardı. Bu taktiklerle bir yandan Cemaatın TC ile ilişkisi olduğu şeklinde bir imaj oluşturmaya çalışıyor, diğer yandan da Cemaatın adını kendi kirli işlerinde kullanarak, bölge halkı üzerindeki etkisini kırmaya çalışıyorlardı.

-Birçok iş adamı, tüccar veya bunların çocukları bu çeteler tarafından kaçırılıyor, büyük miktarda fidye alma karşılığında serbest bırakılıyordu. Kaçırdıkları bu insanlara bazen kendilerini PKK’li bazen de Hizbullahi olarak tanıtıyorlardı. Yerine göre bazen de bu işleri mafya adına yapıyorlardı.

-Türkiye genelinde olduğu gibi Kürdistan’da da fuhuş sektörü ve porno kaset ticareti sürekli olarak TC’nin polis ve istihbarat örgütlerinin kontrolünde yapılıyor. Siyasi insanları yozlaştırmak ve gençlerin siyasi hareketlere kaymalarını önlemek için fuhuş sektörünü bir silah olarak kullanıyorlardı. Özellikle dindar gençleri bu yolla bozarak İslami faaliyetlerden ve İslami ahlaktan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.

-TC’nin polis ve istihbarat güçleri, gözaltına aldıkları insanları konuşturmak veya işbirliğine razı etmek için hap içirip uyuşturduktan sonra kendilerine bağlı olarak çalışan fahişeleri bunların yanına gönderiyor, görüntüleri gizlice kameraya alıyor, bunların muhbirlik ve ajanlığı kabul etmeleri ve kendilerine bağlı olarak çalışmaları için bu çirkin görüntüleri şantaj ve baskı unsuru olarak kullanıyorlardı. Buna rağmen bu insanlar ajanlığı ve muhbirliği kabul etmeyip kendileriyle işbirliğine yanaşmayınca, bu kasetleri kamuoyuna göstermekle veya mahalli televizyonlarda yayınlamakla onları tehdit ediyor ve korkutuyorlardı.

-TC’nin güvenlik ve istihbarat güçleri, kendileriyle işbirliğine girip ajanlık ve muhbirliği kabul eden kişilere sahte kimlik, ehliyet ve silah taşıma ruhsatı veriyor, bunları gezici militan gibi Türkiye’nin her tarafına götürüp takip, tehdit, suikast gibi birçok kirli işte kullanıyor ve çok yönlü istifade ediyorlardı.

-TC derin devletine bağlı kontra ve çete örgütleri, bazen Hizbullah kılığında bazen de PKK kılığında yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, birçok insanı arabalardan indirerek ya öldürüyor veya kaçırıyorlardı. Olayı gören ve bu işin TC tarafından yapıldığını anlayan bazı kişiler, olayı anlatmaması ve tanıklık yapmaması için ya tehdit ediliyor veya kaçırılıp öldürülüyordu. Bu şekilde hiç bir iz bırakmamaya ve faili meçhul bir olaymış gibi göstermeye çalışıyorlardı.

-Kaçırılarak veya gözaltına alınarak öldürülen insanların kendileri tarafından öldürüldüğünün anlaşılmaması, olayın örtbas edilmesi ve bu tür olayları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak amacıyla, bunların cesetleri şehirlerin veya köylerin belli noktalarına bırakıldıktan sonra, bu insanların PKK-TC veya Hizbullah-PKK arasında çıkan bir çatışmada öldürüldükleri görüntüsünü vermek için o mevkide kendileri tarafından göstermelik silahlı çatışma meydana getiriliyordu. Böylece işkenceyle veya kaçırılarak öldürülen bu insanlar sanki bu çatışmada öldürülmüş gibi gösteriliyor, bu şekilde rapor düzenlenip olay hakkında hiçbir resmi takibat yapılmadan dosya kapatılıyordu.

-TC’nin polis ve istihbarat güçlerine bağlı çete ve ajanlar, Cemaatın halk arasındaki etkinliğini ve halkın Cemaate olan güvenini bildiklerinden, geceleyin insanların evlerine gidip “Bizi Hizbullah gönderdi, sizinle ufak bir işimiz var, bizimle gelin” diyerek insanları evlerinden alıp kaçırıyorlardı. Bu insanların bazılarını öldürüyor, bazılarının da serbest bırakılmaları karşılığında ailelerinden yüklü miktarda para istiyorlardı. Bazen de parayı aldıkları halde bu insanları serbest bırakmıyorlardı. Böylece bu taktikleriyle, bölgedeki kaçırılma ve kayıp olaylarını Hizbullah’a mal etmeye ve Cemaatın halk arasındaki güven ve itibarını sarsmaya çalışıyorlardı.

-Özellikle JİTEM ve ona bağlı çete ve ajanlar, PKK’liler kılığında Hizbullah elemanları veya sempatizanlarının yaşadığı köylere baskın yapıyor, evleri tarayıp ateşe veriyorlardı. Veya aksi şekilde, yani Hizbullah kılığında PKK’nin uğrak yerleri olan bazı köyleri basıyor, PKK elemanı veya sempatizanı olan insanlara ve evlerine yönelik eylemler düzenliyorlardı. Bu şekilde öldürmek istedikleri şahısları öldürüyor veya yapmak istedikleri başka eylemleri gerçekleştiriyorlardı. Ayrıca, bu eylemlerle Hizbullah-PKK çatışmasının devam ettiği görüntüsü verilerek olaylar alevlendirilmek isteniyordu.

-TC’nin istihbarat örgütleri, Cemaatle münafıkların çatışması sürecinde nifak grubuna sağladıkları imkan ve yaptıkları yardımlarla yetinmeyerek, çatışmaları alevlendirmek ve Cemaate darbe vurmak amacıyla bilfiil kendileri de Cemaat mensuplarına yönelik silahlı suikastlar yapıyorlardı. O dönemin şiddetli çatışma ortamında çatışan taraflar eylemin kimin tarafından yapıldığını bilme durumunda olmadıklarından ve eylemler çatışan taraflarca üstlenmediğinden, bu kontra çeteleri rahatlıkla eylem yapabiliyor ve kendi eylemlerini de PKK, Hizbullah veya nifak grubunun eylemiymiş gibi gösteriyorlardı.

-Jitem'e bağlı çeteler tarafından, Silvan-Diyarbakır güzergahından geçen ve Suriye’ye ziyaret amacıyla yolcu götüren İran yolcu otobüslerinin yolları kesilerek, otobüslerden indirilen yolculara eziyet ediliyor, önemli eşyalarına el konuluyor ve bazen de otobüsler yakılıyordu. Bu çeteler, bu çirkin işleri yaparken kendilerini Hizbullahi olarak tanıtıyor ve öyle gösteriyorlardı. Bu şekilde TC, Hizbullah’ı kötü göstermek için sadece ülke içinde yaptıklarıyla yetinmeyerek, yabancı ülke insanlarına, özellikle İran toplumu gibi Hizbullah ismine duyarlı ve sempatiyle bakan insanlara Hizbullah’ı kötü göstermek için bu insanlık dışı çirkin yöntemlere baş vuruyordu.

- TC’nin polis ve istihbarat güçleri, PKK itirafçılarını ve Hizbullah’tan tutuklanıp cezaevlerinde kalan ve polisle gizli işbirliği içine giren insanları, bulundukları cezaevlerinden alarak dışarıya götürüp eylem yaptırıyorlardı. Bu insanlar, hastahaneye götürülme veya yer gösterme bahanesiyle cezaevlerinden alınıyor, suikast işlerinde kullanılıp işleri bitince tekrar geri götürülüp cezaevlerine bırakılıyorlardı. Bu yöntem kullanılarak, Cemaat mensuplarına yönelik ölüm ve yaralanmayla neticelenen çok sayıda eylem bu çeteler tarafından gerçekleştirildi.

-JİTEM, halk arasında dindar geçinen ve bu özelliklerinden dolayı alt düzeyde Cemaatın bazı fertleri ile ilişki kurabilen unsurlarını devreye sokarak Cemaate karşı bir komplo ve imha planı geliştirmişti. Bu Jitem unsurları, dost kılığında Cemaat mensuplarına yaklaşıp, eğer Cemaat isterse Güney Kürdistanlı bazı grupların yardımıyla Cemaatı Güney Kürdistan’a yerleştirebileceklerini, böylece Cemaatın oraya yerleşip kamp kurabileceğini, mahkum ve muhacirlerini barındırabileceğini söyleyerek, bunu Cemaate teklif olarak getirdiler. Cemaate yardım adı altında bazı dindar insanlar kullanılarak geliştirilen ve uygulamaya konulmak istenen TC’nin bu planının amacı, Cemaatı Güney Kürdistan’a çektikten sonra, Güney Kürdistan’da TC’ye bağlı bazı unsurların işbirliğiyle Cemaat güçlerine yönelik bir imha operasyonu gerçekleştirmekti. Bu planla Cemaate büyük bir darbe vurulmak isteniyordu. Ancak Cemaat, bu oyuna gelmedi ve bu tuzağa düşmedi. Bu planı ortaya çıkarıp, hem bu planı ve hem de bu planın içerisinde yer alan unsurları etkisiz hale getirdi.

-Derin devletin istihbarat örgütlerine bağlı çeteler, Bölgede PKK ve Hizbullah’a yakınlığı ile bilinen insanları resmi yollarla tutuklayıp gözaltına aldıklarında mahkemelerin kısa sürede bunları serbest bırakacağını ve bu insanların tekrar dönüp faaliyetlerine devam edeceklerini, bunun için bu insanları yakalamak ve gözaltına almakla amaçlarına ulaşamadıklarını düşünerek, ancak bunları illegal yol ve taktiklerle bertaraf etmekle amaçlarına ulaşabileceklerine inanıyorlardı. Bu amaçla çok sayıda insanı kaçırıp sorguladıktan sonra ya kaybediyor veya öldürüyorlardı. TC ve ona bağlı kontra örgütlerinin suçlanmaması için öldürülen insanların cesetleri dikkatleri başka taraflara çekecek şekilde uygun yerlere bırakılıyordu.

-PKK’nın Hizbullah karşısında zayıfladığı, eylem yapamaz duruma geldiği, bundan dolayı Cemaatın da PKK’ye yönelik eylemlerini yavaşlattığı, dolayısıyla çatışmaların yoğunluğunu yitirdiği ve durgunluk noktasına geldiği 1994 ve sonrasında TC, “Hizbullah ile PKK ateşkes yapıp anlaşmışlar. Bundan sonra işbirliği yapıp devleti vuracaklar” diye endişeye kapılıyor. Hizbullah-PKK çatışmasının son bulmasını kendi çıkarlarına aykırı bulan TC, kendisine bağlı istihbarat ve kontra örgütleri vasıtasıyla hem Hizbullah ve hem de PKK’den birçok kişiye yönelik silahlı suikast yaparak, çatışmaları yeniden alevlendirmeye çalışıyordu. Böylece, işlediği çok sayıdaki faili meçhul cinayeti Hizbullah veya PKK’ye mal ediyor ve ikisi arasındaki çatışmanın devam ettiği intibaını kamuoyuna vermeye çalışıyordu.

-Başta Diyarbakır, Batman ve Silvan olmak üzere bölgenin birçok yerinde iş yerinden evine, evinden iş yerine giden, öldürülmesi kolay ve risksiz olan, toplumda İslami kimlikleriyle tanınan onlarca Hizbullah elemanı veya sempatizanına yönelik öldürme veya yaralamayla sonuçlanan çok sayıda silahlı eylemin TC’ye bağlı ajan ve çeteler tarafından gerçekleştirildiğini sorgulanan ajan ve çeteler itiraf ettiler. Bu insanlar kimi, nerede ve ne şekilde vurduklarını, eylemleri kimlerle ve kaç kişiyle yaptıklarını, eylem emrini hangi istihbarat polisi veya Jitem subayından aldıklarını ve eylem planını nasıl hazırladıklarını en ince detayına kadar anlattılar.

 

 

[ Geri Dön ]

 

İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git