AVRUPA ALANINDAKİ FAALİYETLERİMİZ VE AVRUPA ÜLKELERİNE ÇAĞRIMIZ
Cemaat, silahlı mücadele temeli üzerine kurulan ve silahlı propagandayı temel
ilke olarak kabul eden bir hareket değildir. Bu kitaptaki açıklamalarımızdan da
anlaşılacağı gibi, Cemaatin bugüne kadar girdiği silahlı çatışmaların tümü
savunma amaçlı olmuştur. Kendisine imha amaçlı yapılan dayatmalara ve
saldırılara karşı varlığını korumak amacıyla meşru müdafaa hakkını kullanmıştır.
Yaşadığı silahlı çatışmaların tümü, ortaya çıktığı ve mücadele verdiği alanda
gelişmiştir. Silahlı eylemlerini bu alan dışına taşırmamış ve özellikle ülke
dışında hiç bir silahlı eylemi olmamıştır.
Cemaatın, Avrupa alanında geniş bir potansiyeli ve sempatizan kitlesi
yaşamaktadır. Bu kitlemizin tutum ve davranışları Cemaatın genel siyasi tavır,
tutum ve uygulamalarıyla paralel ve uyum içinde olmuştur. Bugüne kadar
Cemaatımızın ve bu kitlemizin Avrupa alanında şiddet veya terör olarak
nitelendirilebilecek hiçbir eylem veya uygulaması olmamıştır. Her ne kadar
Avrupa ülkelerinin Cemaat potansiyeline ve sempatizan kitlesine karşı tutumları
bugüne kadar olumlu olmuşsa da, bu tutum ve davranışları insan hakları ve
özgürlükler diyarı oldukları şeklindeki iddialarına yaraşır bir şekilde ve
istenilen düzeyde olmamıştır. İslami veya Kürt kimliklerinden ve siyasi
düşüncelerinden dolayı TC’nin zulmüne uğrayıp mağdur edilen bir çok insanımız,
bin bir zorluk ve zahmete katlanarak Avrupa ülkelerine iltica etmektedir. TC, bu
insanlar hakkında hiç bir mesnet ve delile dayanmayan gerçek dışı bazı
suçlamalarda bulunarak, istediği şekilde belge ve dosyalar düzenleyip kovuşturma
açmakta, gerçeği yansıtmayan suç dosyaları hazırlayıp İnterpol’a başvurarak
birçok kişi hakkında kırmızı bültenler çıkarmakta ve böylece bu insanların rahat
bir şekilde iltica etmelerine ve oturum almalarına engel olmaktadır. Her ne
kadar Avrupa ülkeleri TC’nin bu oyunlarını biliyor ve her söylediğine
inanmıyorlarsa dahi, arkadaşlarımıza karşı tavır ve tutumlarında bazen TC’nin bu
girişimlerinin tesirinde kaldıkları da görülmektedir.
TC tarafından yıllardır Cemaate karşı acımasız bir imha hareketi yürütülmekte,
binlerce insan en ağır işkencelere maruz kalmakta, en kötü koşullarda
zindanlarda tutulmakta, bazıları yargısız infazlarla hayatlarından olmakta,
geniş bir kitleyi teşkil eden bunların aileleri, çocuk ve eşleri kötü muamele ve
baskılar sonucu ekonomik, siyasi ve sosyal birçok konuda mağdur edilmektedirler.
Bugüne kadar, ne içeride ve ne de dışarıda sözde insan hakları örgütleri ve
Avrupa insan hakları kuruluşları bu konuya el atmamıştır. Sanki bu olup bitenler
hak ihlalleri değil ve insan hakları kapsamına girmiyormuş gibi, bu duruma
ilgisiz ve seyirci kalmaktadırlar. Haklı olarak İslami kimliğinden dolayı
Cemaate karşı böyle bir tutum sergileniyor ve bu ayrımcılık yapılıyor diye
düşünmekteyiz. Çünkü, şimdiye kadar bu şekilde düşünmemize mani olacak veya bu
düşüncemizi haksız çıkaracak bunların bir tutum ve uygulamasına şahit olmadık.
Dileğimiz, Avrupa ülkelerinin, Cemaat hakkında TC ve diğer muhaliflerinin tek
taraflı olarak yürüttükleri yanlış tanıtma ve karalama propagandalarının
tesirinde kalmamalarıdır. Cemaatı, düşmanlarının ve muhaliflerinin dilinden
değil, bizzat kendi dilinden, mücadelesinden, düşünce ve uygulamalarından
tanımaları ve buna göre her türlü etkiden uzak ve bağımsız bir tutum ve yaklaşım
sergilemeleridir. Aynı şekilde, TC’nin baskı, zulüm ve haksızlıklarından uzak,
özgür bir ortamda yaşamak için Avrupa’ya iltica eden insanlarımıza karşı daha
olumlu bir tavır içinde olmalarıdır.
[
Geri Dön
]
|