Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

KENDİ DİLİNDEN HİZBULLAH - 01.BÖLÜM

MUKADDİME

Alemlerin yegane yaratıcısı olan Allah’a hamd, önderimiz ve örneğimiz olan Hz. Muhammed’e (SAV), pak ehlibeytine, ashabına ve kıyamete kadar İslam’a tabi olup Tevhid mücadelesini yürütecek olan Müslümanlara salat ve selam olsun.

İslam’ın hayat sahnesinden dışlanıp inzivaya itildiği, küfrün zirveye ulaştığı, cehalet, şirk ve zulmün her yeri kapladığı, dünyanın her tarafında Müslümanların mazlum, korumasız, dağınık ve perişan bir şekilde saldırılara maruz kaldıkları, Emperyalilst sömürgeciler tarafından maddi varlıklarının talan edildiği, İslami inanç ve kültürlerinin yok edilmek istendiği bir çağda, Müslümanların yeniden uyanışını ve dirilişini sağlayarak İslami inkilab ve hareketler dönemini başlatan, bunları görmeyi ve bu zaman diliminde yaşamayı bize nasip eden Allah’a binlerce hamdolsun.

İ’lay-ı kelimetullah uğruna, İslamı yeryüzüne hakim kılma amacıyla mücadele sahnesine atılan, sadece Allahın rızasını kazanmayı gaye edinen, bu uzun süreli mücadelesi neticesinde binlerce mahkum, mahpus, muhacir, yetim, dul ve ma’lulu olan, İslami hedeflerine ulaşmak için verdiği mücadelede rehberi dahil yüzlerce şehid vererek Kürdistan’ın çorak topraklarını bu aziz şehidlerinin kanıyla sulayıp yeniden gülistana çeviren Hizbullahi Cemaatı ve bu cemaate mensubiyeti bize bahşeden Allah’a binlerce şükürler olsun. Küfrü, şirki ve delaleti değil, İslamı, Tevhidi ve hidayeti nasip eden, tağutlara kul ve asker olmayı değil, Allah’a kul ve asker olmayı bize bağışlayan Rabbimize ne kadar şükredersek azdır.

İçinde bulunduğu merhale ve sahip olduğu imkanlar açısından hazırlıklı olmadığı halde imha amaçlı saldırı ve dayatmalardan dolayı ağır bir çatışma süreci yaşayan, kimi İslam’a olan düşmanlığından, kimi içindeki kin ve nifaktan, kimi anlayışsızlığından, kimi bilgisizlik ve cehaletinden, aleyhine yürütülen çok yönlü düşmanlıklara ve acımasız saldırılara karşı değişik cephelerde savunma ve hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kalan, düşmanları tarafından aleyhine yalan ve iftiraya dayalı karalama kampanyaları yürütülen, dost ve Müslüman bildiği kişi ve grupların konuşunca ya hakkı söylemelerini veya susmalarını beklerken, maalesef hiçbir İslami ölçüye riayet etmeden, insafsız bir şekilde İslam düşmanlarının diliyle konuştuklarını görerek içi kan ağlayan, dost bildiği insanlar tarafından yalnız bırakılan veya dostça yaklaşanların ihanetine uğrayan, kendi diyarında muhacereti, mazlumiyeti ve yalnızlığı yaşamak zorunda bırakılan, bütün bu olup bitenleri sadece seyrederek öfkesini ve ahını içine gömen Hizbullahi Cemaat, bugüne kadar karşılaştığı sorunları ve çektiği bütün bu dert ve ızdırapları dile getirmedi ve kimseyle paylaşmadı. Bunları sadece Allah’a şikayet ederek, O’na tevekkül edip sabretti.

Bütün bu zahiri olumsuzlukların sebep olduğu mazlumiyet nedeniyle, insan olarak çektiğimiz sıkıntı ve ızdıraplara tahammülümüzün sınırlı olmasından kaynaklanan yakarış ve feryatlarımız olmuşsa da, durumumuzu en iyi bilen ve gören Allah’ın rahmetine ve şefkatine sığınarak, sadece O’nun rızasını gözeterek, O’nun dostluğu, gücü ve sağladığı imkanlar dışındaki bütün dostluk, güç ve imkanların geçici olduğunu bilerek, nasıl ki bugüne kadar yolumuza devam ettiysek, bundan sonra da O’ndan başka hiç kimseden yardım beklemeden, sadece O’na sığınarak ve O’ndan yardım dileyerek yolumuza devam edeceğiz. Kadir-i Mutlak olan Allah’ın bütün olumsuzlukları olumluya tebdil etme kudretine sahip olduğuna inanarak, hiçbir olumsuzluk ve engele takılmadan ve bahane etmeden, sadece İslami inancımızın bize yüklediği sorumluluklarımızın bilincinde olup, bu sorumlulukların gereğini yaparak, takva ve samimiyeti elden bırakmadan hareket edip sabit kadem olursak, Allah-u Teala hiçbir zaman bizi yardımından, rahmetinden ve lutfundan mahrum etmeyecektir.

Çeyrek asırdır mücadele sahnesinde olan, bu uzun süreli mücadelesi neticesinde ciddi bir teşkilat gücüne kavuşan ve önemli oranda halk desteğini kazanan, kendisine yapılan haksız saldırılardan ve imha amaçlı dayatmalardan dolayı varlığını koruyabilmek için yıllarca şiddetli bir savaş hali yaşayan ve yüzlerce şehid veren, TC’nin binlerce ağır operasyonuna maruz kalması sonucu çok sayıda elemanı yargısızca infaz edilen, binlerce insanı yakalanıp zindanlarda tutsak edilen, Rehberi şehit edilen ve arşivinin önemli bir kısmı ele geçen Cemaat, bütün bu belirgin özelliklerine ve yaşadığı önemli ve hayati olaylara rağmen, maalesef bugüne kadar doğru bir şekilde tanınmamıştır. Hakkında söylenenler ve yazılanlar gerçeği yansıtmaktan çok uzaktır. Çünkü, bugüne kadar Cemaat hakkında konuşan, TV programı düzenleyen, haber yapan, makale veya kitap yazan insanların çoğu TC’nin güvenlik ve istihbarat raporlarını esas almışlardır. TC’nin hazırladığı raporlar gerçeği yansıtmadığından, bu insanlar da TC’nin yaptığı ve içine düştüğü hataları tekrar ederek kendileri de aynı yanılgıya düşmüşlerdir. Ayrıca bu konuyu ele alan insanların çoğu ideolojik yapılarından dolayı Cemaate taraflı ve önyargılı yaklaşmış, bilinçli olarak düşmanca bir tutum içinde olmuşlardır. Bütün bunlardan dolayı, bugüne kadar Cemaat hakkında tarafsız, doğru, sağlıklı ve gerçeği yansıtan bir araştırma yapılmamış ve yayınlanmamıştır. Bugüne kadar yazılmış, söylenmiş ve kamuoyuna yansıtılmış bütün yanlışları tek tek ele alıp düzeltme, ayrı bir çalışmayı gerektirdiğinden bu kitabın konusu değildir. Ancak bu kitap, şimdiye kadar Cemaat hakkında yazılan ve söylenen gerçek dışı hususların tümüne cevap niteliğinde değilse bile, birçok hususu açıklayıcı ve aydınlatıcı bilgiler içermektedir.

Bugüne kadar meselenin esas sahibi olarak Cemaatın konuşması ve bilgilendirmeyi yapması gerekirken, Cemaat bunu yapmadı ve suskun kalmayı tercih etti. Bu durumun aksine, Cemaat hakkında bilgisi ve konuyla ilgisi olmayan herkes konuştu ve bilinçli bir dezenformasyon kampanyası yürütüldü. Cemaat, ilk dönemlerde bölge özelinde açıklama yapmaya ve bilgilendirmeye ihtiyaç duymuyordu. Çünkü Cemaatın, bölge halkı tarafından tanınmama veya mesajını halka ulaştıramama gibi bir sorunu yoktu. Cemaat, ihtiyaç duyduğu zaman kendi iletişim kanalları ve yöntemleriyle vermek istediği mesajı halka ulaştırma imkanına sahipti. PKK ve nifak grubu ile çatışma dönemi başlayıp bu mesele kamuoyuna taşındıktan sonra, Cemaat aleyhine yoğun bir propaganda kampanyası başladı. Bütün bu yalan, iftira, karalama ve haksız saldırılara rağmen Cemaat, bu suskunluğunu bozmadı. Bu durumun mağduriyetine sebep olduğunu bildiği halde, bu tutumunu 17 Ocak 2000 tarihine kadar bilinçli olarak devam ettirdi. Cemaat, PKK ve nifak grubuyla yaşadığı uzun ve meşakkatli silahlı çatışma sürecinin ardından kazandığı siyasi, teşkilati ve askeri başarılarına rağmen bu tutumunu sürdürdü. Belki de aşırı derecede mütevazi davranıp kendisini ilan etme ve açıklama yapmada acele etmedi. 17 Ocak operasyonundan sonra ise yoğun bir şekilde yürütülen psikolojik savaş kampanyaları neticesinde oluşturulan atmosfer ve meydana getirilen ortamda yapılacak bir açıklamanın fayda vermeyeceğine, bu ortamda akıldan ziyade hislerin hakim olduğuna inanarak, oluşturulan atmosferin değişmesini, ortamın sakinleşip arınmasını bekleyip bugüne kadar bir açıklama yapmadı.

Bu kitap, çeyrek asırlık Cemaat gerçeğini ve bu süre boyunca Kürdistan’da yaşanan ve bugüne kadar net bir şekilde ortaya konulmayan ve aydınlığa kavuşturulmayan önemli olaylara ışık tutacak ve açıklığa kavuşturacak somut bilgiler içermektedir. Bu çalışma, bir araştırma ve inceleme olmadığı gibi, yoruma da dayanmamaktadır. Tamamen Cemaatın mücadele tarihi boyunca bilfiil gördüğü, karşılaştığı ve yaşadığı önemli olayları dile getirmektedir. Aynı zamanda, son çeyrek asırlık süre içerisinde Kürdistan’da meydana gelen ve şu ana kadar kamuoyu nezdinde aydınlığa kavuşmayan birçok önemli olaya ışık tutmaktadır. Okuyan herkesin müşahede edebileceği gibi, Cemaatın zararına olabileceği endişesi taşımadan ve böyle bir telaşa kapılmadan, Cemaatın zararına dahi olsa olaylar gerçek yönleriyle, yorumsuz ve somut bir şekilde, çarpıtılmadan izah edilmiştir. Bundan dolayı bu kitaba Cemaatın propagandası gözüyle bakılmamalı ve peşin hükümle yaklaşılmamalıdır. Müslüman olarak özelliğimiz ve hareket olarak prensibimiz, konuşunca ya doğruyu ve hakkı söylemek veya susmaktır.

Rabbimizden dileğimiz hakikatin ortaya çıkması ve gerçeklerin anlaşılması için bu kitabı vesile kılmasıdır.

[ Geri Dön ]

İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git