İsrail'in son Gazze katliamıyla ilgili önemli yazılar kaleme alan Hayrettin Karaman Hoca, Yeni Şafak'taki dünkü yazısını şöyle bitiriyordu: "Hamas'ı ortadan kaldırmayı, İsrail'in istediği şartlarda küçük ve uzun vadede yok olmaya mahkûm bir 'sözde Filistin devleti'nin kurulmasını çözüm sayanlar muhatap bile alınmamalıdır." Kişisel olarak ben de bazı yazarları artık ciddiye almamaya başladım. Çünkü "Hizbullah, İran, Hamas, İsrail.. hepsi teröre başvuruyor"; veya "İsrail katliam yapıyor, ama Hamas da tahrik etti" veya "Hamas, İran'ın bölgedeki enstrümanıdır" veya "İsrail'in yaptıklarına soykırım demeyin, Gazze'yi toplama kampı olarak tanımlamayın" diye yazanlar, ya -iyi niyetle de olsa- İsrail'in psikolojik savaş teknikleri doğrultusunda veya Filistin meselesinin özünden habersiz yazıyorlar veya adalet duygularını kaybetmiş bulunuyorlar. 27 Aralık'ta Hamas 6 ay süren ateşkesi bozmuş değildi. 19 Haziran 2008'de Mısır'ın arabulucuğuyla imzalanan ateşkese göre, İsrail 10 gün içinde kapıları açacak, Gazze üzerindeki ablukayı kaldıracaktı. İsrail buna uymadığı gibi 6 aylık süre içinde tam 132 saldırı düzenledi, 22 Filistinliyi öldürdü. Arada Gazze'den İsrail tarafına füze atıldı, ama atanlar Hamaslılar değildi, anlaşmaya taraf olmayan İslami Cihad grubundan kimselerdi. Hamas, bunları tutukladı. Hamas, Gazze'de hayat çekilemez noktaya geldiği halde, sırf uluslararası kamuoyu nezdinde anlaşmaya sadık kaldığını göstermek için sabretti. Fakat zaten İsrail saldırıya çoktandır hazırlanıyordu. Ordu sözcüsü Avi Benayahu "1,5 yıldır askerlerimiz Negev Çölü'nde saldırının tatbikatını yapıyordu." açıklamasını yaptı. Raşid el Gannuşi, İsrail'in karşısında Filistinlilerin iki seçeneği olduğunu söylüyor: Ya açlık ve yoksunluğa mahkum olmuş olarak zillet içinde ölmeyi kabul edecekler veya şerefleriyle direnip ölecekler. El Fetih ve Arap rejimleri, çoktandır birinci seçeneği kabul etmiş bulunuyorlar, Hamas ikinci yolu tercih ediyor. Şerefiyle ölmenin İsrail'e getirdiği maliyet, her aşamada biraz daha meşruiyet krizine düşmesi, daha çok saldırganlaşması, sivil ve çocuk katliamı yaptıkça ölümcül kabz haline girip hem kendisini hem destekçisi Amerika ve Batı'yı da büyük bir felakete doğru sürüklemesidir. Hem vicdan ve feraset sahibi Yahudiler hem Carter gibi liderler bunu dillendiriyorlar. Bu yüzden İsrail'in Hamas'a olan kini dinmiyor; çünkü değil el yapımı füze, Filistinli çocuklar ona taş attığında bile daha çok cinnet geçiriyor. Bazı yazarlar 'Kardeşim, üzerine taş atsan da psikolojisinin bozulduğunu biliyorsun, buna rağmen niçin böyle yapıyorsun?' diye Hamas'ı suçluyorlar. Filistinlilere köleliği kabul edin ve ölün diyorlar. Halbuki rahmetli Bediüzzaman, "Üzerine vahşi bir canavarın geldiğini görsen, eline geçirdiğin bir süpürge veya çalı çırpıyı bile ona karşı salla; çünkü bakarsın korkar." der. Ölüm makinesi İsrail ordusu karşısında Hamas'ın füzeleri ve taşları işte bu çalı çırpı türünden şeylerdir, gel gör ki, Bediüzzaman Hazretleri'nin dediği oluyor, canavarın korkudan ruhu derin bir sarsıntı geçiriyor. Hamas'ın affedilemez "iki suçu daha var". İlki, İran-Hizbullah ve Hamas arasındaki yakınlaşmanın "Ortadoğu'da Sünni-Şii ekseninde yeni çatışma stratejisi" geliştirenlerin fesat planını akamete uğratmasıdır. Arap kamuoyu Filistin için kan ağlarken liderler, Şimon Peres'e "Hamas'ı bitirin" diye ricada bulunuyorlar. İran ve Hizbullah ise Hamas'ın yanında yer almak suretiyle Sünni kamuoyunda itibar kazanıyorlar. Hamas bitirilmedikçe Şii-Sünni savaşı gerçekleşemez. İkincisi, İsrail tarafından "İslamcı terör örgütü" olarak propaganda edilen Hamas'ın demokratik yollarla seçilmesidir. Hamas demokrasi istiyor. İsrail'in ve Batı'nın kâbusu Arap ülkelerine demokrasinin gelmesidir. Hamas "kötü örnek" teşkil ediyor. Nasıl Cezayir'de seçim kazandı diye FİS 100 bin insanın hayatı pahasına silinmek istendiyse, Hamas da bütün Gazze halkı pahasına silinmek istenmektedir. Bu yüzden İsrail'in gözünde Gazze "Hamasistan"dır, katliamla cezalandırılacaktır. Ali Bulaç |