Filistin-İsrail ihtilafının en adil çözümü, İsrail'in 1946 dan sonra işgal ettiği (bu manada olmak üzere B.M. tarafından ona verilen) yerlerden çekilmesi ve buralarda bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıdır. Peki bu mümkün müdür? Bugünün dünya düzeni ve güç dengelerinde mümkün değildir; yani her adil çözüm mümkün olmuyor! Adil olmamakla beraber BM'lerin haksız olarak, hile ve baskı ile kabul ettirdiği 1947 tarihli taksim esas alınarak toprakların %56.5unu Yahudilere, %43.5'unu Araplara vererek iki devletin kurulmasına ve tanınmasına imkan vermek. Balfour bildirisi ne diyordu? “ve Filistin'de mevcut Yahudi olmayan toplulukların medeni ve dini haklarına... bir zarar getirmeyeceği açıkça anlaşılacak şekilde, bu hedefin tahakkukunu kolaylaştırmak için elinden gelen gayreti esirgemeyecek olduğu…” Eğer İsrail'e daha fazla toprak verilir ve 1949 yılından başlayarak devam ettirdiği haksız işgallerle toprak kazanması meşru bir hak sayılırsa Balfour bildirisinden bugüne kadar bütün uluslar arası teamül, sözleşme ve hukuk çiğnenmiş olur. İşte Hamas, böyle bir haksızlığa baş kaldırıyor. İsrail Hamas'ı, barışı ve –İsrail'in istediği, belirlediği sınırlar ve şartlar içinde- iki devletin oluşmasını engellemekle suçluyor. Bu engellemenin suç ve kusur olduğunu kabul eden ve Hamas'ı suçlayanları insafa davet ediyorum. Şimdi bu idealleri ve ya ona yakın çözümleri bir yana bırakıp reel duruma bakalım. İslam'ı kullanarak hem İslam'a hem de çağdaş demokrasilere aykırı olan düzenlerini/iktidarlarını sürdürmek isteyen Arap ülkeleri Müslüman kardeşlerin ve onun bir parçası olan Hamas'ın demokratik yoldan da olsa iktidar olmalarını istemiyorlar. Bu yüzden, Hamas'ı bitirmek için ABD, AB ve İsrail ile işbirliği yapıyorlar. Irak, Pakistan ve Afganistan ABD'nin başların açtığı belalarla meşguller, başkalarının yarasına merhem olacak durumları yok. Hamas'ı destekleyen İran ve Suriye, sözde terörü desteklemekler suçlanıyor ve her an bir saldırıya uğrama tehdidi altında bulunuyor. İsrail'ın mevcut nükleer savaş gücü denetlenmiyor, ama Pakistan kontrol altında tutuluyor, Irak bu yalancı bahane ile işgal ediliyor, İran üzerinde uluslararası baskı sürdürülüyor. Sonuç: İslam dünyası parçalanmış, birbirine düşürülmüş, bir kısmı ABD ve İsrail ile işbirliğine girmiş, İsral'i yola getirmenin tek yolu güç iken bu da ortada bulunmuyor. Çözümden önce: 1.İslam ülkelerinin halkları kendi yöneticilerini yola getirmek üzere harekete geçmek durumundalar. Bu hareket faydadan çok zarar getirecek şekilde olmayacak, düşmanın işine yaramayacak, her ülkede mevcut şartlar içinde yapılabilecekler mutlaka yapılacaktır. 2. Halkların ısrarlı ve fedâkârca talepleri yüzünden yöneticiler mutlaka bir şeyler yapmak gerektiğine kani olacak ve bu baskı ile bir araya geleceklerdir. 3. İslam ülkeleri ABD, AB ve İsrail'e (bunların her biri diğerini desteklediği için) savaş açamazlar, haksızlığı savaş yoluyla düzeltemezler, ama savaş dışında da onları yola getirecek çareler ve tedbirler vardır. Bu ülkelerde yatan paraların çekilmesi, yapılan alış verişlerin zaruret sınırına çekilmesi, üslerin yeniden görüşülmesi ve sınırlanması, imtiyazların kaldırılması, elçilerin geri çağrılması… hemen akla gelenlerdir. Tabii ilk şart, İslam ülkelerinde, bütün bu tedbirler için siyasi iradenin oluşmasıdır ve bunun için de –bir gün sıra kendilerine de gelecek olan- halklara iş düşmektedir. Hamas'ı ortadan kaldırmayı, İsrail'in istediği şartlarda küçük ve uzun vadede yok olmaya mahkum bir “sözde Filistin devleti”nin kurulmasını çözüm sayanlar muhatap bile alınmamalıdır. Hayrettin Karaman | Yeni Şafak |