2009`un ilk beş gününde, İsrail saldırılarında hayatını kaybeden Filistinlilerin yüzde 57`si çocuktu. 2008`in son gününde hayatını kaybeden 28 kişiden 16`sı çocuk, 9`u kadındı. Gazze`de günlerdir ölüme terk edilen 1,5 milyon kişinin neredeyse yüzde ellisi 15 yaşın altında. Gün boyu Gazze kentini seyrediyorum ekrandan. Tam anlamıyla ölü bir kent. Kuşlar bile gitmiş. Sokaklarda tek bir insan yok. Günlerdir evlerinin bodrum katlarında bekleyenler ne yapar, ne yer, hangi korkuyu yaşar, kimden medet umar! On gündür elektrik yok, su yok, yiyecek yok, ilaç yok. Aralık ayında, bir ay boyunca Gazze`ye sadece 137 kamyon girebildi. 1,5 milyon insanın bir aylık ihtiyacı ve sadece 137 kamyon! Çıldırtıcı bir sessizlik, umursamazlık, duygusuzluk, utanmazlık! Bütün dünya, Arap kardeşler ölümcül bir sessizliğe bürünmüş, kurbanların boğazlanmasını bekliyor. Ambulanslar çalışmıyor, yandaki eve bomba düşüyor, çığlık sesleri geliyor kurtarmaya gidemiyorlar! Kanserli hastaları olan doktor; “Artık onlar Allaha emanet” diyor. “Durum korkunç” diyor biri, “hiç olmadığı kadar..” diyor. “Artık tarif edemiyorum ama hayattayız biz, tabi buna hayat denirse…” İzlemeye devam ediyorum.. 24 saat bomba yağıyor tepelerine. Bazen tek tük, bazen birkaç füze birden düşüyor. Düştükleri yerden dev dumanlar ve ateş topları yükseliyor. Hangi bombanın hangi eve düşeceğini bilemeden, sıranın kimde olduğunu bilemeden yaşamak ne zor! Aynı görüntüleri bütün dünya izliyor, Arap başkentleri izliyor, sokakları izliyor... Adeta dondurulmuş; uyuşturulmuş, öldürülmüş bir kent. O kentin neresinde insan var, hangi evin bodrumunda korunurlar tahmin etmek mümkün mü... Uzaktan bakıldığında insansız bir kent. Çünkü biz sadece uzaktan bakıyoruz, siyah ve beyaz dumanların alabildiğine yükselişini görüyoruz. Kimi, ne kadar yakar, kimleri boğar, anlayamıyoruz.. Güneş bir kez daha batıyor bunları yazarken, bir bomba daha patlıyor, kimin üstüne? Misket bombaları kullanıyorlarmış, kimin umurunda! Fosfor bombaları kullanıyorlarmış, kimin umurunda! ABD`nin günlerce dünyaya kapatıp yakıp yıktığı, her türlü yasak silahı kullandığı Felluce`de kullanılmıştı bu bombalar. 2006`da Lübnan`da kullanılmıştı, Bağdat`ta kullanılmıştı. Şimdi Gazze`de kullanıyorlar. Beyaz kalın dumanlar çıkaran bu bombalar, dokunduğu yerde üçüncü derece yanık yapıyor, temizlenemediği sürece yakmaya devam ediyor. Hangi bomba ile ne kadar geniş bir alanı yıkabiliyorlarsa, ne kadar da çok insan öldürebiliyorlarsa onu kullanıyorlar! Bunlara rağmen Gazze kaybetmiyor. Biz kaybediyoruz, biz! Hepimiz, bütün insanlık. Onurumuzu, yüreğimizi, insanlığımızı… Böyle bir yıkımı, böyle bir imhayı sessizce izleyenler, bundan medet umanlar, kendileri için bir tehlikenin başkası eliyle ortadan kaldırılmasına için için sevinenler… Rejimleriniz, küçücük iktidar hesaplarınız o çocukların çığlıklarıyla yerle bir olacak. Hiç bilmez misiniz, tarih okumaz mısınız, insan ırkının yaşadıklarından ders almaz mısınız? Hamasın roketleri varmış! Tehditmiş! Tabi olacak… Keşke tankları, daha güçlü füzeleri olsaydı. Olsaydı da kendi halkını savunsaydı. Dünyanın savunmadığı, Arap dünyasının savunmadığı, Filistin yönetiminin savunmadığı insanları savunsaydı. Ne yani, siz en ileri savaş araçlarını kullanacaksınız, füzeleri tankları kullanacaksınız, evleri-camileri yerle bir edeceksiniz, bir kenti toprağa gömmek için en yıkıcı silahları kullanacaksınız… Onlar ne yapacak? Ellerini bile kaldırmayıp kurbanlık koyun gibi öldürmenizi mi bekleyecekti?.. Bu ne biçim mantık, bu ne yüzkarası anlayış! Ateşkesi Hamas bozmuş! Biz, yalanlarla nasıl bir ülkenin işgal edildiğini, nasıl bir milyondan fazla insan öldürüldüğünü, nasıl bir coğrafyanın harabeye çevrildiğini, nasıl bir milletin aşağılandığını çok iyi biliriz. Bu yalanları da. İsrail istihbaratı Şhin-Bet; 23 Aralık`ta İsrail kabinesine şu bilgiyi veriyor: “Hamas ateşkesin uzatılmasını istiyor ama birkaç şey daha istiyor.” Neymiş onlar? Ateşkes anlaşmasında olmasına rağmen İsrail`in uymadığı “ambargonun kaldırılması. Ateşkesin Batı Şeria`da da etkili olması.” Bu öneri kesin bir dille reddediliyor. İsrail saldırılarıyla ilgili gerekçelerin hepsi yalan. Gerçek şu: İsrail Hamas`ın ve Filistin halkının güç kazanmasının önüne geçmeye çalışıyor. Çünkü bu süre birkaç yıl daha böyle giderse 1967 sınırlarına çekilmek için yoğun baskı altına alınacak. Bölgede ve dünyada yalnızlaşan, son yıllarda etkinliğini kaybetmeye başlayan İsrail, Lübnan yenilgisinin ezikliğini de tamir ederek nüfuzunu güçlendirmek ve 1967 sınırlarına çekilmenin önünü kapatmak için bu krizi tırmandırdı. Bu haldeyken hangi ülkenin hangi politikasını tartışacaksın? Hangi güvenlik stratejisini sorgulayacaksın? Terör ve meşruiyet arasına nasıl bir çizgi çekeceksin? Bu haldeyken, “Kudüs, İsrail`in bölünmemiş başkenti olacaktır" diyen ABD`nin yeni Başkanı Barack Obama`dan mucize bekleyen beyinsizlerden mi medet umacaksın?! Ama bir şeyi başardılar: Arap-İsrail barışını gerçekleştirdiler. 1948 yılından beri ilk kez Arap-İsrail barışı sağlandı. Küçük hesaplara hapsolan yöneticiler eliyle başardılar bunu. Tehdit gördüklerini ezeli düşmanları eliyle bertaraf etme yoluna gittiler. Bu “yüksek strateji” bakalım onları daha ne kadar koruyacak! Sen! Gazze`ye destek yürüyüşlerini “kaosa davetiye” olarak niteleyip karşıt fetva veren adam, o insanların feryatları son nefesine kadar kulaklarında çınlasın, olur mu! İsrail Lübnan`ı harabeye çevirirken de aynı fetvayı vermiştiniz! O zaman “yuh olsun” demiştik size. Hadi onlar Şii`ydi, Hizbullah`tı. Bunlar ne? Arap ve Sünni değil mi? Statüko sapkınları! Bu sapkınlıkları için dini kullananlar! Sizin kutsalınız ne Allah aşkına! Başınıza taş yağacak, taş!
İbrahim Karagül | Yeni Şafak
|