| Gözleri çukurlaşmış ve benzi sararmış olan 4  yaşındaki Zeynep, başını annesinin kucağına dayamış, tüm bedeni sebebini bilmediği ağrılardan dolayı sızlıyor, ağlamak istiyor ama ağlamaya takat getiremediği için ağlayamıyor. Birkaç dakika sonra da nefesi kesilip sessiz bir şekilde can veriyor Zeynep. Zeynep’in annesi, kucağındaki bebeğinin ölümünden dolayı feryat çekiyor. Babası ise, elinden bir şey gelmediği için utancından dolayı sessiz sessiz gözyaşlarını döküyor. Zeynep’in 7 ve 9 yaşındaki erkek ve kız kardeşi o hayatta iken onun çektiği acılara karşı sessizce ağlarken, iş işten geçtiğinden dolayı onlar da artık anneleri gibi yüksek sesle ağlıyorlar… masum yumurcaklar nerden bilsinler ki birkaç gün sonra belki de sıra onların… Bu hikaye 4 yaşındaki Zeynep’in hikayesi değil, onun gibi binlerce çocuğun hikayesi. Solan sadece bir gül değil, bir orman yanıp kül olmakta… Burada yanan bir lamba bile olmadığından gece her taraf kapkaranlık olur. Geceyi aydınlatan tek ışık ise, gece bombardımanından dolayı yanan evlerden yükselen ateştir. Burada hem hastane, hem de hasta var, ama ilaçsızlıktan dolayı anlamlarını yitirmişler. Aslında burada her mahalle, her sokak ve her ev hastane ve içindeki insanlar hasta… Diğer hastanelerde insanlar tedavi gördükleri için ölseler de yavaş yavaş ölürken, buradaki insanlar, ilaçsızlıktan ve başlarına yağan bombalardan dolayı çar çabuk ölmekte… Burada içmek için su da yok. Olan sular da kirli sular. Burada gıda olmadığı için tüten bir ocak bile yok. Avrupalı bir muhabir olanları şöyle tasvir etmekte: “burada, kaç aydır çekilen o kadar fotoğrafa rağmen gülen tek bir insanın yüzüne bile rastlanılmamakta” Burası Mekke müşrikleri tarafından muhasaraya alınmış “Şıb-i Ebutalib” değil. Burası işgal altındaki Filistin topraklarının batısında bulunan bir buçuk milyon Müslümanın yaşadığı GAZZE’dir. Onları muhasaraya alan da, Siyonist Yahudiler ve Arap ülkelerinin liderleridir. Bugün Gazze’deki insanların ABD, Siyonistler ve onların uşakları olan Arap liderler tarafından muhasara altına alınmasının tek nedeni de Müslüman olup, “Hamas”a oy vermeleridir. Gazze şeridi Filistin’in batısında 360 kilometre kareye sahip 1,5 milyon nüfusunun tamamı Filistinlilerden oluşmuş bir şehir. Ayrıca Gazze, kuzeyden işgal altındaki Filistin, kuzeybatıdan Mısır ve batıdan da Akdeniz ile sınırları vardır. Bu mıntıkada Siyonistlere karşı mücadele şiddetli olduğundan ve Hamas’ı desteklediklerinden dolayı, Kasım 2006’da Siyonistler ve hain Mahmut Abbas tarafından yapılan bir anlaşma ile muhasaraya alındı. 2 yıl önce başlayan bu kuşatma, ilaç, gıda, su, gaz ve elektriklerin kesilmesi eli had safhaya ulaştı. Siyonistler bu kuşatma ile de yetinmeyerek Müslümanlara karşı içlerinde taşıdıkları kinlerini kusarcasına her gün uçak, helikopter, tank ve toplarla bu mazlum ve mustazaf insanların başına bombalar yağdırmakta. Gazze’nin, batıdan Mısır ile 11 kilometre uzunlukta sınır komşuluğu vardır. Burada Mısır ile Filistin arasında Refah adında bir kapı vardır. Geçen sene açlıktan ölmek üzere olan mazlum Filistin halkı buradan zorla Mısır’a geçiş yapıp zaruri ihtiyaçlarının pek azını giderebildiler. Ama hemen ardından da Mısır güvenlik güçlerinin engelleri ile karşılaştılar. 1 yılı aşkındır, ABD ve Siyonistlere uşaklık yapmaktan bir an bile geri durmayan (Şehit Seyyid Kutub’un deyimi ile esmer İngiliz) Mısır Firavun’u Hüsnü (ne)Mübarek’in emri ile binlerce asker tarafından refah sınırı geçişlere karşı korunmaktadır. (ne)Mübarek’in bu sınırı kapatması Gazze halkının büyük facia ile karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur. (ne)Mübarek’in bu ihanetlerine karşı “Şehit Halid İslambuli”nin yokluğu hissedilmekte. Allah ruhunu şad, mekânını cennet ve onun yolunda gidenleri de (ne)Mübarek ve onun gibi hainlerin başından eksik etmesin… Amin… Geçen ay el-cezire televizyonunun Müslüman halklar arasında yaptığı bir ankete göre; bugün Gazze’de yaşanan faciadan halkın yüzde 95’i Suudi Arabistan kralı Abdullah ve Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü (ne)Mübarek’i sorumlu tutmakta. Suudi Arabistan kralından Müslümanlar olarak bizim hiçbir beklentimiz olamaz. Çünkü daha iki üç hafta önce Newyork’ta elindeki (o su olduğunu iddi etmişti!) bardağını Bush ve Şimon Peres’in içki dolu bardağı ile tokuşturup Gazze’de Siyonistlerin yapmış oldukları kuşatma ve katliamları onaylamıştı! Hele Hüsnü (ne)Mübarek ki, defalarca İslam dünyasına ihanet edip Siyonistler ile işbirliği yapmış bir insandan da Refah sınır kapısını açıp yanan bu ateşe bir sürahi su dökmesini bekleyemeyiz… Peki, bu hain liderlerin yaptıklarına karşı Müslümanlar özellikle de, Hicaz ve Mısır’ın Müslüman halkı (ihvan-ı müslümin hariç) neden ölüler gibi susup herhangi bir tepki göstermemektedirler? Rasulullah (sav)’ın “Her kim ki, bir müminin ey Müslümanlar yardıma gelin feryadını duyup da, yardıma gitmezse o bizden değildir” hadisini unutmuşlar mıdır? Gerçekten Mısır’ın kültürlü ve inançlı Müslüman halkının, Gazze’de yaşanan faciaya karşı ellerini bağlayıp seyirci kalmalarına insan aklı bir anlam veremiyor. Halbuki, hain (ne)Mübarek’in İslam’a olan ihanetlerine ve Refah sınır kapısını kapatmasına karşı sessiz kalmayıp tepki göstermiş olsalardı, Gazze halkı bugün bu kadar işkenceye maruz kalmayacaktı. Keşke onlar da, İran, Lübnan ve Filistin halkının İslam’ın izzet ve şerefini korumak için yaptıkları fedakârlıklardan ders çıkarmış olsalardı! Mısır halkının Ezher Şeyh’i “Tantavi”nin Newyork’ta, Şimon Pres ile birlikteki samimi pozlarına verdikleri tepki elbette güzeldir ama asıl mesele, Mısır ve diğer Arap liderlerinin Siyonistler ile birlik olduklarını ve Tantavi gibilerin de bu hale meşruiyet kazandıran tavırlarıyla, Gazze’deki katliam ve soykırıma ortak olduklarını unutmamak gerekir! Şunu da unutmamak gerekir ki, Gazze halkının “Şıb-i Ebutalip” gibi muhasara altına alınmasında rolleri olan tüm Arap liderlerinin sonu Ebu Leheb, Ebu Süfyan, Ebu Cehil… gibi olacaktır İNŞAALLAH. Bu da iki şekilde olacaktır. Birincisi; mazlum ve mustazaf Müslümanların ahı. (Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste) İkincisi ise; bizzat ABD ve Siyonistlerin elleri ile. Çünkü zalim, zulüm binasını yaparken kullandığı aletleri, binası tamamladıktan sonra bir kenara atar… Ayrıca iki yıl önce 33 günlük savaşta Siyonistlere unutamayacakları bir yenilgiyi tattıran Lübnan Hizbullahı’nın, bir kez daha tüm dünyaya yayılmış imanlı ve kararlı gençleri ile haksız yere akıtılan mazlum ve mustazaf Filistinli Müslümanlarının kanlarının intikamını Siyonistlerden alarak ilkinden daha acı bir yenilgiyi tattırması hiç de uzak bir ihtimal değildir. Biz Müslümanlar olarak, Filistin meselesini kendi meselemiz olarak görmekteyiz. Ve İnanıyoruz ki Siyonizm ve İslam savaşında; Filistin halkı ön cephede yer almaktadır. Bunun için mazlum Filistin halkına sahip çıkmayı Avrupa halkı gibi ahlaki olarak değil, dini bir vazife olarak görmekteyiz. Keşke bu önemli noktayı Arap liderleri de kavrasaydı. Bu vesile ile Mazlum ve Mustazaf Filistinli kardeşlerimizin her şeye rağmen kutladıkları “Kurban Bayramını” tebrik eder, onların ve zulüm altında bulunan tüm Müslümanların kurtuluşuna vesile olmasını yüce Rabbimden dilerim. Ayrıca; tüm kardeşlerin, özellikle de Yusufiye Medresesindeki Yusufların ve vatanlarından, anne babalarından, (bazıları çocuklarından) kardeşlerinden, akrabalarından ve sevdikleri tüm dostlarından uzak ve garip bir muhaceret hayatını yaşayan tüm kardeşlerimin “Kurban Bayram”larını tebrik eder, Rabbimin “Fethül Mubini” onların elleri ile gerçekleştirmesine bu bayramı vesile eylemesini yüce Rabbimden dilerim… Selam ve dua ile… Hc. Ahmet ÇELİK |
