Bismillah! İslam büyüklerinden birisi şöyle buyuruyor: “Bir gün İsa Peygamber yolda yürürken benzleri solgun, halleri perişan olmuş üç kişiyle karşılaştı. Onların dertlerini sorduğunda, o üç kişi; dertlerinin, perişan durumlarının sebebinin cehennem korkusu olduğunu söylediler. Hz. İsa (as) onlara şöyle dedi: Korkunuz yersiz, Allah (cc) korkanları cehennem ateşinde yakmayacağına dair söz verdi. Sonra yoluna devam edip başka üç kişi ile karşılaştılar. Bunlar diğerlerinden daha perişan ve acıklı bir durumda idiler. Bunlara dertlerinin ne olduğunu sordu. Onlar da dertlerinin ve perişan hallerinin tek sebebinin cennet aşkı olduğunu söylediler. Bunun üzerine İsa Peygamber onlara :“Umut ettiğinize kavuşacaksınız. Çünkü Allah (cc) umut ettiğinizi size vereceğine dair vaadde bulunmuştur” dedikten sonra oradan ayrıldı. Biraz ileride durumları diğerlerinden daha açıklı ve perişan olan, yüzleri adeta nur kesilmiş olan bir başka üç kişiyle karşılaştı. Bunlara da dertlerini sorduğunda onlar: “Bizim derdimiz, cehennem korkusu veya cennet arzusu değildir. Bizim derdimiz Allah’ın (cc) aşkı’dır. Biz Allah’a (cc) olan sevgimizden dolayı bu hale geldik.” dediler. Hz İsa (as) onlara üst-üste üç defa “İşte Allah’ın (cc) yakın kulları, gerçek dostları …” dedi. Seriyyüs-Sakatı diyor ki :“Allah’ı (cc) seven yaşar, dünyaya meyleden şaşar, ahmak olan sabah akşam leşe koşar, akıllı olansa kendi kusurlarını arar.” Birinci grup: Allah’ın (cc) korkusundan halleri perişan olmuş bu insanlar, Allah (cc) korkusundan, azabının büyüklüğünden ve verecekleri hesaplarından dolayı korkup ürken insanlardır. Cehennemin ve onun içindeki azabın sahibinden korkmak demektir. Azabı yaratanın her şey ile hakim ve sözleri kabul olunmuş Allah (cc) olduğundan şüphe etmedikleri için kurtuluş yolcuları olmuşlardır. Bu korkuları onların saadet yolunda ilerleyip, eman bulmalarına neden olmuştur. Bunlar Hz. İsa’ın (as) onlara verdiği müjde ile kurtulmak ve ebedi hayatın sonsuz güzelliklerinden faydalanmak sevinci ile sürurlara gark olmuşlar. Bu gibi müjdeli haberden sonra insanlar sevinip, neşelenip, coşsa yeridir ve hakkıdır. Nesreddin Hoca şöyle demiş: “Ben neden korkuyorsam o benim başıma geliyor, korkuyorum ki cennette gireyim.” Allah (cc) kullarını korktuklarından emin kılacağının vaadini vermişken, bu üç kişinin korkularının yersiz olduğunun müjdesini, emin bir ağızdan onlara veriyor. Onlar da kurtuluş müjdesi ile seviniyorlar. İkinci grup: Diğer üç kişi ise cennet ve nimetlerine karşı duydukları aşk ve muhabbetten dolayı halleri perişan olmuştur. Yüce Mevla hiç kimseyi umudu ve maşukundan başka bir tarafa yöneltmez. Bir hadiste ;“İnsan sevdiği ile beraberdir.” Buyrulmaktadır. Hele sevilen ve hasret duyulan bu nimet ve güzellik Allah’tan (cc) ise, hiçbir vakit ayrılıklarına müsaade edileceğine insan inanmaz. Umutsuzluk hiçbir zaman böyle umutla yaşayanlara hayal kırıklığı vermemiş ve vermeyecektir. Umut her zaman kurtuluşun ve halasa ermenin en büyük kapısıdır. Umutsuzluk insanı helake ve sonsuz elem ve ızdıraplara götürür ve orada gark ettirir. Üçüncü grup: Geri kalan üç kişi ise; diğerlerinden daha perişan ve yüzleri nurla kaplanmış olan ve Allah’ın (cc) aşkı ile yanıp tutuşanlardır. Yukarıda geçen diğer iki gruptan durumları ve şekilleri daha farklı olup, hasretini çektikleri şeyin, diğer iki gruptan daha yüce olduğunun kanıtıdır, yüzlerindeki nur. Aşık maşukuna ulaşmak için ne kadar hasret çekerse, bir o kadar aşkı artar ve özlemini duyduğuna kavuşmak için yanıp tutuşur. Hele aşık olunan Allah (cc) ise ne kadar uzatılırsa bir o kadar hayırlara vesile olacağından, bunların duyduğu aşk ve özlem ve sevginin ne kadar hayırlara ve iyiliklere sebep olduğunu aciz aklımızla hesaplamaya gücümüz yetmez. Sevginin sahibini bilmek ve malikini sevmek, bambaşka bir haz veriyor. Allah’ı (cc) sevmek her şeyin ve her vaktin ilacı ve kurtuluşun kapısıdır. Ebedi ve sonsuz bir hayata kavuşmaktır. Bu sevgi ve hasret ve umut her üçü de ayrı-ayrı kapıları açmanın en kolay ve rahat kilitleridir. Eğer bu aşk, sevgi ve umudun sahipleri bu şekilde hayatlarını devam ettirirlerse, şeytan ve nefsi emarenin fısıltılarına kulak asmayıp, buldukları kapılardan geçene kadar sebat ederlerse, kazancın en büyüklerine kavuşacaklardır. Maşuklarıyla buluşmaları, umutlarına kavuşmaları ve sevgililerine mutlaka varacaklarına kati bir şekilde, Hz. İsa (as) dili ile zikredilmiştir. Selam ve duaları makbul olanların duaları ile... Hatip İbrahimoğlu |