RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN Allah’ın adıyla! Allah’a (cc) hamd, Rasulüne, aline, ashabına ve kıyamete kadar yolunu sürdürenlere selam olsun. Rahmet, mağfiret ve bereket ayı olan Ramazanı geride bıraktık. Yapılan ibadet ve duaların kabul olmasını ve hakkıyla istifade edilmiş olmasını temenni ediyorum. Şimdi ise mübarek Ramazan Bayramına ulaşmış bulunmaktayız. “Rasulullah (sav) Medine’ye hicret etikken sonra, Medinelilerin iki bayram yaptıklarını öğrendi. Medineliler bu bayramlarda oyun oynar ve eğlenirlerdi. Bu durum üzerine Rasulullah (sav); ‘Allah Teala size kutladığınız bu iki bayrama bedel olarak daha hayırlısını, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramını lütuf olarak verdi’ diye buyurdu.” (Ebu Davut, Nesai, Ahmet b. Hanbel) Böylelikle İslâm ümmetine ikram olarak iki bayram verildi. Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı. Ramazan Bayramı, Ramazan ayının bitiminde, Şevvalin birinde; Kurban Bayramı da Zilhicce ayının onuncu gününde olur. Ramazan bayramı üç gün, Kurban Bayramı ise dört gündür. Bayramlar sevinç ve neşe günleridir. Ramazan Bayramı, bir ay boyu yapılan oruç ibadetiyle kulluğun gösterildiğinin sevincidir, bir aylık oruçtan sonra yiyebilme, içebilme ve sevinme günüdür. Ancak sadece yeme, içme ve tatil günleri değildir. Sosyal hayatı düzenleyen ve aradaki uçurumları kaldıran böyle bir bayramda, tatil bahanesiyle toplumdan uzaklaşarak bir deniz kenarında vakit öldürmek, her şeyden önce bu bayramların fazîlet ve sevabından mahrum kalmaktır ve bu bayramların misyonunu öldürmektir. Ramazan (ve Kurban) Bayramı; gayri Müslimlerin bayram diye düzenledikleri şenlikler ve karnavallar ile karıştırılmamalıdır. Bu şenlik ve karnavallarda sadece nefsi tatmin, şehvet ve zevk esas alınır. Gerisinde ise güzel ve iyi hatıralar bırakmaz. Allah’ın (cc) Mü’min kullarına bir ikramı olan bu İslami bayramlar ise, aile bireylerinin, komşuların, akrabaların, dostların hatırlandığı, ziyaret edildiği, dargınların barıştığı yada barıştırıldığı, küskünlerin buluştuğu veya buluşturulduğu, gönüllerin alındığı, helallaşıldığı, ikram edildiği, hediyeleşildiği, fakir ve muhtaçların hallerinin sorulup gözetildiği, paylaşım, sosyal dayanışma, yardımlaşma ve kaynaşma günleridir. Onun için sosyal hayatı güzelleştirme ve güçlendirme günleridir. Dolayısıyla hayır ve bereket günleri olup gerisinde güzel ve iyi hatıralar bırakır. Evet! bu İslami bayramlar sevinç günleridir, mutluluk günleridir, neşe günleridir. Fakat dünyanın her tarafında Müslümanlar ezilmekte iken, kanları akıtılmakta iken, terörist muamelesi görüp zindanlara atılmakta ve insanlık dışı işkencelere maruz kalmakta iken, bizler elbette ki huzurlu, mutlu ve sevinçli olamıyoruz, sevinçli ve mutlu bir bayram geçiremiyoruz. Ancak bayramı; küskünleri barıştırmakla, dargın ve kırgınları buluşturmakla, komşuları, akrabaları, dostları, ihtiyaç sahibi fakir ve muhtaçları, özellikle de şehit ve tutuklu aileleri ziyaret edip hallerini sorup dertlerine ortak olmakla ve bu vesileyle İslam’ın sosyal dayanışma, yardımlaşma ve kaynaşma ruhunu ihya etmekle önemli bir görev icra etmenin huzur ve mutluluğunu oluşturabiliriz. Bu, aynı zamanda Müslümanların sosyal görevleridir, özelikle İslam’ı dava edinenlerin sorumluluk aldıkları işlerdir. İslami bayramların özünü teşkil eden ruh da bu değil midir? İslam’ın sosyal dayanışmasını, yardımlaşmasını ve adaletini takviye edip güçlendirme değil midir? Akrabayı, komşuyu, dostu, muhtacı, şehit ve tutuklu ailelerini, tanışı ziyaret edip onlarla kaynaşma, yardımlaşma ve dayanışma mutluluk ve huzur değil midir? Bayram günü onları hatırlama, onlara ikram etme günü değil midir? Evet! Bayram, dostları hatırlama günüdür. Bayram paylaşma günüdür. Bayram ziyaret edip sorma günüdür. Bayram ihtiyaç sahibini sorup gözetme günüdür. Bayram barışma günüdür, barıştırma günüdür. Bayram dert ve sorunları paylaşma ve ortak olma günüdür. Bayram kusurları affetme günüdür. Bayram sosyal bağları güçlendirme günüdür. Dolayısıyla bu hayır ve bereket ayında; ilgiye muhtaç, ihtiyaç sahibi, mağdur, hasta, komşular, akrabalar ve özellikle şehit ve tutuklu aileleri ziyaret edilmeye çalışılmalı, sıkıntılarına ortak olunmalı, ihtiyaçları giderilmeye çalışılmalıdır. Nihayet Mü’min bir kulun yaptığı amellerin bir kısmı kendine, diğer bir kısmı ise dışındakilere dönüktür ki, bu kısma, Allah için yapılan amel denmektedir ve bu amellerin hayrı çok büyüktür. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur : “Kim bir hastaya veya bir din kardeşine Allah rızası için ziyarette bulunursa, bir münâdi ona nida eder: "(Dünyada da ahirette de) iyi olasın (ahiret yolculuğun da) iyi olsun. (Bu davranışınla) cennette bir ev hazırladın!" der." (Tirmizi, İbn-i Mace) Bu vesileyle; Müslümanların İslam çatısı altında buluşup İslam’ın sosyal adaletinin toplumu gölgelediği ve Mü’min gönüllerin huzura kavuştuğu gerçek bayramlara ulaşma temennisiyle, Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder, sıhhat, afiyet ve bereketli bir ömür dilerim. HÜSEYNİ SEVDA EDİTÖRÜ 30.09.2008 |